Ahmet Muhip Dranas’tan seçmeler:

“Hayata yücelik veren, hüzün olsa gerek. Hüzünle sevdiğimiz zaman büyük sevmişizdir...

“Her nesil bizim gibi rûhunu açlıktan öldürmez. Dağarcığında iki dilimi varsa, biri mutlaka rûhu içindir.

“Sevgide korku vardır; ama korkuda sevgi yoktur.’ ‘Çöllerin üzerinden esen samyeli gibi ruhların içinden bir kin rüzgârı esiyor... Bütün bunlar sevgisizlikten. Fakat sevmek de bir eğitim işidir.

“İlkin sevgiyi kaybettik, sonra vefâyı... Çıplaklık, aşkı ve hâtırayı, sür‘at hasreti, mal hırsı idealleri öldürdü ve bunların cümlesi dostluğa kıydı.

“Herkesin bir deniz şehrine koştuğu bugünlerde, ben dağları özler oldum; dağların yalnızlığını, Allâh'a yakınlığını... Yaz aylarının beşerî denizini, bir et yığını hâlinde uzayan plaj dedikleri kıyıları sevmiyorum.

“Ağzımız bir karış, gümrük hamalından deniz erine kadar her gördüğümüz Avrupalı yahut Amerikalı’ya ‘amanın adam dediğin böyle olur’ diye başımızın üstünde yer verir olduk. Bu bize Tanzimat’tan yadigâr bir illettir. Yüzyıldan beri Garb hayranlığı ile dışarıdan habire şekil aldık, içeriden habire muhteva öz verdik. Durmadan iç zenginliği verdik, şatafat aldık. Ahlâk güzelliğini makyajla değiştik...”



NÜKTE

BOYALAR OLMASAYDI

Kim diyor ki kadın şimdi, eskisi gibi, yüzünü sıkı örtüler altında saklamıyor? Ya boya örtüleri?.. Bunların altındaki hakiki çehreyi hiç görmek mümkün mü? Boyalar olmasa bilmem kadın ne yapardı?

"Kadın ne yapardı bilmem... Fakat boyalar olmasa, bilmem ki göz nasıl boyanırdı?
(Bize Göre, Ahmet Hâşim, s. 41)
Go to top