Son devir dersiâmlarından, Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye-i Müceddidîn kolu silsilesinin 33. ve son halkasını teşkil eden, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) verâset-i tâmmesine sahip üstâzünâ Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinden kurbanla alakalı şâyân-ı dikkat bazı anetdotlar:

İbrâhim aleyhisselâm, oğlu Hz. İsmâil'i kurban etmek gibi büyük bir imtihana tâbi tutulmuştur. Muhyiddîn-i Arabî hazretleri Fütûhât'ında ve daha birçok ekâbir küşûfât-ı sahîhalarında, bu imtihanı şöyle îzah etmişlerdir:

İbrâhim aleyhisselâm, tâ âlem-i ezelde, kendisine bir evlat verildiği takdirde, onu rızâ-yı İlâhî için kurban edeceğini nezr etmiş. Bu nezrini âlem-i dünyada tekrarladıktan sonra aradan geçen zaman içinde unutmuş. Hazret-i Mevlâ da kendisini rüyâ vâsıtasıyla îkaz buyurunca, oğlu İsmâil'e hitâben;

‘— Ey yavrum! dedi. Ben rüyâmda görüyorum ki, seni kesiyorum. Bak artık, sen ne dersin?

Oğlu İsmâil de;

— Ey babacığım, ne emrolundunsa yap. İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın, dedi.’ (es-Sâffât, 102)

— ‘Muhakkak ki bu, açık bir belâ ve parlak bir imtihandır.’ (es-Sâffât, 106)

Ey 20. asrın insanları!

Vahşet devri diye vasıflandırılan o asırlarda, bakınız itâat-i İlâhîde olan mü'minler ne kadar medenî imişler. Şimdi böyle bir baba ve böyle bir oğulu nerede bulabilirsiniz?”



KURBAN BÜYÜK BİR İMTİHANDIR

“Kurban, Cenâb-ı Hakk'ın kullarına büyük bir imtihânıdır.

Bu imtihanların en büyüğünü de enbiyâ-yi izâm vermiştir.

Bütün nebîlerin verdiği imtihanların en muazzamını da Resûlüllah Efendimiz vermişlerdir. Nitekim İbrânim aleyhisselâmın bu imtihânına mukâbil Peygamber Efendimiz'in de, hânedân-ı Resûlüllah'tan 170 kişinin şehit olacağını bilmesi ve onların şehâdetini kabul etmesi ki; bu bir ‘sırr-ı kader’ işi olup, belki onların ‘Makâm-ı Mahmûd’da ve maiyyet-i Hazret-i Resûlüllah'ta bulunabilmeleri için olmuştur.”



MU‘CİZE-İ HABERİYE

“Hakikaten biz sana kevseri verdik.” (Kevser sûresi, 1)

“Bu sûre-i celile, bir mu‘cize-i haberiyedir. Çünkü Mekke-i Mükerreme'de nâzil olmuştur.

O zaman Resûlüllah Efendimiz'in etrafında toplanan Müslüman-lar'ın sayısı, 40 kişiden ibâret idi.

Daha ne ilim çokluğu, ne ümmetin çokluğu, ne de feyzin çokluğu vardı. Hiçbiri mevcut olmadığı halde Cenâb-ı Hakk'ın, ‘Verdik’ buyurmasının sebebi, tahakkuk-ı vukûuna binâen (mutlaka olacağı için)dir.”



ŞEHÂDETTEN BÜYÜK BAYRAM OLUR MU?

Hazret-i Hüseyin (r.a.), Kûfe'ye hareket edeceği zaman rüyâsında kardeşi Hazret-i Hasan (r.a.)'ı gördü.

Hazret-i Hasan,

— Ey birâderim! Sen, Kûfeliler'in ecdâdımıza ne yaptıklarını bilmiyor musun? Sanki bayrama gidiyor gibi, en güzel elbiselerini giymişsin! deyince, Hazret-i Hüseyin,

— Ben şehit olmaya gidiyorum!.. Bundan büyük bayram olur mu? karşılığını vermiştir.”


ŞEHİTLERİN TEMENNÎLERİ

“Kıyâmet gününde şehitlere ne istedikleri sorulunca,

“— Yâ Rabbi, biz şehit olurken o esnada senin Cemâl-i İlâhî’ni müşâhede ettik. Bizi tekrar dünyaya gönder de yeniden şehit olalım, Cemâl-i İlâhî’ni bir daha müşâhede edip gelelim” derler.

Çünkü şehâdet zamanında aldıkları lezzeti hiçbir yerde bulamazlar. O tadı unutamadıkları için [tekrar tekrar] dünyaya gelip hiç durmadan şehit olup gitmeyi isterler.

Şehitlik çok büyük bir mertebedir. Bittabiî bu, i‘lâ-yi kelimetullâh ve harb-i mânevî uğrunda şehit olan ehl-i îman içindir.”


KURBANLAR DA ŞEHİTTİR

“Kurbanlık hayvanlar da şehittir. Çünkü onlar, Allah Teâlâ'nın emrine boyun eğerek kesilirler.

Hayvan kesileceğini bilir; Mevlâ ona ilhâm eyler. Onun için kesmeden önce onu hırpalamamalı; bilhassa kesileceği yere götürürken sürüklememelidir. Çünkü bu eziyettir. Ona eziyet ise haramdır.

Hayvanı keserken, canı çabuk çıksın diye iliklerini dahi kesmek doğru olmaz. O hayvan bizim için canını fedâ ediyor. Ne mutlu ona!.. Keşke onun yerinde biz olsaydık. Yani onun gibi Allah yolunda biz de can verseydik...”