Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu: "Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"

Peygamberimiz (s.a.v.), "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(1)

Yine Tirmizi’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Âşûre Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(2)

"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur”(3) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.

Bu hadisin açıklamasında İmam-ı Gazali (rh.), "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir. (4)

Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunmalıdır. Kişi, bu günlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa, şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), mü'minin aile efradına özellikle Âşûre Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

"Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenâb-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(5)

Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
***

Âşûre gününün manevi berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan b. Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbn Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin (s.a.v.) bizzat haber verdiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir. Böylece şehitler mükâfatını almış, en yüce mertebelere ulaşmıştır.

Kader’in her hükmüne olduğu gibi bu hükmüne de rıza ile boyun eğen her mü'min, tabii ki bu olaya üzülür; ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Hissiyatını yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. İmam Şafii’nin (rh.) dediği üzre, Allah (c.c.), bizim elimizi bu kana bulaşmaktan koruduğu gibi biz de dilimizi koruyalım, der ve sükut eder. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir iktizasıdır. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek Ehli-i Sünnet’in inanç esaslarına aykırıdır. (6)

DİPNOTLAR:
1) Tîrmizî, Sünen, Savm, 40.
2) A.g.e., Savm: 47.
3) İbn Mâce, Sünen, Siyam: 43.
4) İhyâu Ulûmiddîn, 1, 238
5) Hafız el-Münzirî, et-Tergîb ve't-Terhîb, 2,116.
6)http://www.islamiyet.gen.tr/mubarek_...asure_gunu.php
Go to top