Es Selamun Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu,

Değerli hocam,

Yolcu namazı(seferilik) ile ilgili aklımı kurcalayan bir soruyu arz etmek istiyorum.Yapılan yolculuğun nereye ve ne için yapıldığı önemli mi? Evet 15 günden az kalma niyeti ve 90 km. yada 3 gün yolculuk yapmak gibi ifadeler bu konu ile alakalı muhkem ifadeler.Ancak günümüz şartlarını ele alalım müsaadenizle. Faraza, şartlara haiz bir yolculuktan sonra beş yıldızlı bir otele yada yazlığınıza keyif yapmaya gidiyorsunuz.Vaktiniz de bol. Şartların konforlu, lüks vb. olması seferiliği müspet yada menfi etkiler mi? Burada tatbikat kişiye mi bırakılmıştır. Yoksa şartlar ne olursa olsun konulmuş bir kural var ve o kurala harfiyen uymak zorundasın durumu mu var? 

*******

Ve aleykümü’s-selâmu ve rahmetullâhi ve berakâtuh.

Sevgili kardeşim;

Dilerseniz, meselenin daha kolay anlaşılabilmesi için, sorduklarınızı maddeleştirerek cevaplamaya çalışalım.

1- Yapılan yolculuğun nereye ve ne için yapıldığı önemli mi?

- Hayır, önemli değildir; zira seferilikte ölçü bunlar değil, mesafedir. Binaenaleyh sefer kriterleri içerisinde bir yolculuk söz konusu ise, bunun nereye ve ne maksatla yapıldığına bakılmaz.

2- Faraza, şartları haiz bir yolculuktan sonra beş yıldızlı bir otele ya da yazlığınıza keyif yapmaya gidiyorsunuz. Vaktiniz de bol. Şartların konforlu, lüks vb. olması seferiliği müspet ya da menfi etkiler mi?

- Hayır etkilemez, çünkü biraz önce de belirttiğimiz üzre kriter; yola çıkılan yer ile varılan mahal arasındaki mesafenin sefer ölçüsü dahilinde olup olmamasıdır. O bakımdan müsafir olarak vardığınız yerdeki şartların çok iyi ve lüks oluşu, orada keyf çatmanız seferilik hükmüne müessir değildir. Kısacası yolculuk esnasındaki vasıtanın durumu (at, deve, özel araba, tren, vapur, uçak oluşu) da, iskân edilen yerdeki konfor da seferilik şartlarına tesir etmez, uygulamada herhangi bir değişikliğe sebep olmaz. Seferilik hükümleri aynen geçerlidir.

3- Burada tatbikat kişiye mi bırakılmıştır? Yoksa şartlar ne olursa olsun, konulmuş bir kural var ve o kurala harfiyen uymak zorundasın durumu mu var?

- Hayır, tatbikat kişiye bırakılmış değildir, böyle bir şey söz konusu da olamaz. Kıstaslar bellidir, onlara uyulmalı, onlar uygulanmalıdır. Uygulamada kişi, hangi mezhebin mensubu ise, o mezhebin seferilik hükümlerini esas almalıdır.

Mesela Hanefîlere göre, yolcunun namazları kısaltarak kılması vâcip ve aynı zamanda azîmettir. Yolcunun 4 rek’talı bir farzı, bilerek iki rek’attan fazla kılması mekruhtur. Bununla birlikte iki rek’at kılıp da teşehhütte bulunduktan sonra iki rek’at daha kılacak olsa, farzı eda etmiş, son iki rek’at da nâfile olmuş olur. Ancak selâmı tehir etmiş olmasından ötürü, mekruh işlemiş yani kötü bir iş yapmış sayılır. Fakat birinci teşehhüdü terketse veya ilk iki rek’atta kıraatta bulunmamış olsa, farzı eda etmiş olmaz. Nitekim sabah ve cuma namazlarında da hüküm böyledir. Hz. Âişe (r.anha) validemizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Namaz ikişer rek’at olarak farz kılındı; sonra hazar’da (mukimken) ziyade olundu, sefer’de (yoluclukta)  ise olduğu gibi bırakıldı”. [Buhari, Sahih, Salât,1; Müslim, Sahih, Müsâfirin,1; Ebû Davud, Sünen, Sefer, 2, 3]  

İbn Abbas'ın (r.anhuma) da şöyle dediği nakledilmiştir:

Allah Teâla namazı, Peygamberimizin (s.a.v.) dili ile hazar’da dört rek’at, sefer’de iki rek’at olarak farz kılmıştır”. [Müslim, Sahih, Müsâfirûn, 5, 6; Ebû Davud, Sünen, Sefer, 18; Nesâî, Sünen, Havf 4; İbn Mace, Sünen, İkame, 75]

Go to top