Sayın hocam, Ebu Talib'e buğzeden veya imanlı öldüğüne inanmayan kafir olur mu? Aşağıda paylaşacağım linkte birkaç fetva var zaman ayırabilir ve biraz bilgilendirebilirseniz çok memnun olurum;

http://medineweb.net/index_dosyalar/cesitli_konular/bbs_cesitli_ebu_talibin_diriltilisi.htm

Şimdiden teşekkür eder hayırlı günler dilerim.

*******

Sayın Doruk;

Ebu Talib’le ilgili bir mesele daha önce de sorulmuş ve o cevabın sonunda bu hususa da işarette bulunmuş idik. Lütfen bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/946-ebu-talip.html

***

Evet, verdiğiniz linki de, yazanları da yazılanları biliyorum. Ancak bu mesele hakkında oradaki teferruata girmenin faydalı olacağı kanaatinde değilim. Kısacası Ebu Talib'in imanı meselesinde çeşitli görüşler vardır. Şiâ imânlı gittiğine kâildir. Ehl-i Sünnet âlimlerinin ekserisi ise, imân etmediğini söylememişlerdir. Fakat, Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ile iftihar ettiği ve onun peygamberliğini kalben tasdik ettiğine dâir bazı emareler bulunduğunu ve bunun şiirlerinden de anlaşıldığını ifade eden âlimler de vardır.

Ancak görülen o ki; Ebu Talib’in sevgisi-şefkati-merhameti, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) peygamberliğine değil, şahsına / zâtına müteveccih idi. Onu hakikaten, cidden severdi. Dolayısiyle Fahr-i Kâinat’a (s.a.v.) olan o şahsî şefkat ve muhabbeti, elbette boşa gitmeyecek, mutlaka mükafatını görecektir.

Ebu Talib, İki Cihan Serveri Habîb-i Kibriya (s.a.v.) Efendimizi çok sevmiş ve himâye etmişti... Her zaman her yerde daima onun tarafında yer almış, onu müdafaadan asla geri kalmamıştı...

Ebu Talib'in makbul bir imana sahip olamaması; inkâr, inat ve itirazdan dolayı değil, belki utanma ve aşırı derecedeki kavmiyetçilik duyguları sebebiyledir...

Binaenaleyh Ebu Talib Cehennem’e gitse de, orada diğer Cehennemlikler gibi azap görmeyecek... Nitekim linkini verdiğim yazımızda geçen hadis-i şerifler de bunun böyle olacağına işaret etmektedir. Yani Cenab-ı Hak onun, Rasûlüne (s.a.v.) yaptığı iyiliklerin karşılığı olarak Cehennem’de azabını hafifletecektir. Bir nevi kış mevsiminde bazı yerlerde baharı yaşattığı, ağır hastaların sancı ve ıztırapları duymamaları için uyutulduğu gibi... Bu neden mümkün olmasın? Allah Teala neye kadir değildir ki, Habîb-i Edibi (s.a.v.) hatırına / Onun yüzüsuyu hürmetine bunu yapmasın?

Hulâsa, ulemânın farklı görüşleri olmakla birlikte biz Ehl-i Sünnet müntesipleri olarak, Ebu Talib hakkında ileri-geri konuşmaktan sakınmalıyız. Hele hele buğz etmekten, küfrüne dair sözler sarf etmekten uzak durmalıyız. Unutmamak lazım; tehlikeli sularda kulaç atmaya kalkışan, her an bir felaketle yüzyüze gelebilir! O bakımdan bu gibilerin küfrüne hükmeden ulemanın sözlerini dikkatten uzuk tutmamalı, gözardı etmemeliyiz. İhtiyat bunu gerektirir.

***

Son bir anekdot

İsmail Hakkı Bursevî (k.s.) hazretleri Tefsîru Ruhu’l-Beyan’da, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), annesinin dirilip iman etttiğine dair, İmam Kurtubî’nin (rh.) ‘et-Tezkiratü fî Ahvâli’I-Mevtâ ve Umûri’l-Âhireh’ isimli eserinden şöyle bir rivayet nakleder:

Hz. Âişe (r.anha) validemiz anlatıyor:

Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bizimle Veda Haccı’nı ifâ etti. Devenin arkasındaydı. O esnada çok üzüntülü bir şekilde ağlamaya başladı. Rasûlüllah’ın (s.a.v.) bu ağlamasını görünce dayanamadım, ben de ağladım. Sonra Efendimiz (s.a.v.) deveden indi ve devenin yularını elime verip,

- ‘Ey Humeyrâ tut’, buyurdu. Yani devenin yularını elime verip, benim tutmamı istedi. Tuttum. Kendisi devenin sağ tarafına yaslandı. Uzun süre öylece kaldı. Sonra bana döndü. Sevinçli ve mütebessim bir haldeydi. Ben ona;

- ‘Annem ve babam sana feda olsun yâ Rasûlallah! Yanımdan inerken üzüntülüydün, ağlıyordun; hatta senin ağlama­na dayanamadım, ben de ağlamıştım! Sonra sen yanıma sevinçli ve tebessümlü bir şekilde döndün. Ne oldu yâ Rasûlallah!’ dedim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.),

- ‘Ben annem Âmine’nin kabrine gittim! Rabbim Allah’tan annemin diriltilmesini istedim, dua ettim. Allah (c.c.) annemi diriltti, annem dirildi ve bana dua etti’ buyurdular.

Ve yine rivayet olundu ki; Allah Teâlâ, Efendimiz’in (s.a.v.) ebeveynini (anne-babasını), amcası Ebû Tâlib’i ve dedesi Abdülmuttalib’i diriltti ve onlar, Âlemlere rahmet Efendimiz’e (s.a.v.) iman ettiler. [A.g.müellif ve eseri (Terc.), Fatih Yayınevi, 1, 797-798]

Go to top