Hocam selamün aleyküm.

Namazın vücubunun şartları arasında akıl baliğ olma şartı var. Burada Âkil ve Bâliğ olma tabirleri birbirinden farklı haller mi yoksa ikisi birlikte mi bir anlam ifade ediyor. Hanefi mezhebi ve diğerlerine göre bu halin yaşı kaçtır?

Bu hususta aydınlatabilirseniz çok müteşekkir olurum sizlere..

 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Evet, namazın vücunun şartlarından olan âkıl ve bâliğ olma şartı, iki ayrı ve farklı hallerdir.

Âkıl olma, akıllı olmak demektir. Yani kişinin akıl nimetinden mahrum olan bir deli-mecnun olmamasıdır.

Bâliğ olma ise, insanın çocukluktan çıkıp ergen olması, bülûğa ermesidir.

Bunun belli bir yaşı yoktur. Coğrafi şartlara, cinsiyet ve kişilere göre değişiklik arzeder. Bilindiği üzere ergenlik, Allah Teala’nın insanda bir takım bedenî-ruhî (fizyolojik, psikolojik) değişiklikler husûle getirmesidir. Bu değişiklikler erkekte ses kalınlaşması, yüzlerinin kıllanması belirtileriyle ortaya çıkar. Kızlarda ise âdetle beraber gögüs büyümesiyle ergenlik belirtileri meydana gelir.

Bülûğ, çocukluğun sona erdiği ve kişinin dinî emir ve yasaklarla mükellef tutulduğu sınırdır. Yani kişi bülûğ çağına girdiğinde artık ona namaz kılması, oruç tutması gibi ibadetler farz olacağı gibi, dinin yasaklarını işlediğinde de günah işlemiş olur.

Bülûğa erme, erkeklerde gerek rüyada ihtilâm ile olsun gerekse cima’ ile olsun meninin (erkeklik suyunun) şiddetle dışarı çıkmasıyla olacağı gibi, kadınlarda da, hayız halinin başlaması ile vukua gelir. Zaten bundan sonra bülûğa eren kişide -biraz önce de işaret ettiğimiz üzere- bazı fizikî değişiklikler de başlayacaktır. Yani namazın kişiye farz olacağı yaş onun bülûğ çağına ermesiyle gerçekleşir.

Ancak eğer çocuk, 15 yaşına girdiği halde hâlâ kendisinde bu özellikler / farklılıklar gözükmüyorsa, o kişi hükmen bâliğ sayılır. Yani fizikî olarak ergin olmasa da, 15 yaşından sonra bülûğa ermiş kabul edilerek ona dinin emirlerini yapması farz olur.

Teâmül olarak bülûğun başlangıç yaşı erkeklerde 12, kızlarda ise 9 yaş olarak kabul edilir. Fakat ülkemizde ekseriyetle kızlarda ergenlik  dönemi 11-14 yaşlarında başlar. Erkeklerde ise 13-15 yaşlarında meydana gelmektedir. İstisnai olarak daha erken ve daha geç yaşlarda görülebildiği de olur.

***

Meselenin fıkhî bakımdan detaylı olarak izahına gelince...

Namâzın vücubunun temel şartları üçtür

1) İslâm olmak,

2) Bâliğ olmak, (Mükellef şayet kadın ise hayız ve nifas halinden kurtulmuş olmak)

3) Âkil olmak.

Bu üç temel şartın dışında ayrıca kişinin, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) davetini işitmiş olması, yani kendisine tebliğin ulaşmış bulunması; işitme, görme ve konuşma duyularından en az birisinin bulunması gerekir. [el-Cezîrî, Kitâbü'l-Fıkhi ale’l-Mezâhibi'l-Erbaa, l, l53]... Eğer sağırlığı, körlüğü, dilsizliği bülûğundan sonra ise gene ona farzdır.

Mükellef olan kimsede aklın bulunması şart kılındığına göre, deliren veya bayılana o halde iken namâz vâcip olmadığı gibi, sonra kazası da lâzım değildir. Fakat bu hal mürted olmak gibi -Allah korusun- isyan hâlinde iken vâki olursa, sonra kazası lâzımdır. Aynı zamanda sarhoş olan bir kimse isyanla haram bir şey içerek aklını zâyi ettiği için ona da sonra kaza lâzım gelir. [Hatîb eş-Şirbînî’ eş-Şâfiî, Muğni'l-Muhtaç (Şerhu Minhac), l, l40]

Mürted olan bir kimse tekrar İslâmiyet’e girdiğinde, mürtedliği zamanındaki namazları kaza etmesi lâzımdır. Hayız ve Nifasdan kurtulanlar bu hallerde iken üzerlerinden geçen namazları kaza etmezler, orucu kaza ederler.

Kâfir, Müslüman olduğu; Çocuk bülûğa erdiği; deli ve bayılanın ayıldığı; hayız ve nifas kanının kesildiği zaman, o namazın vaktinden ilk tekbiri alacak kadar bir zaman kalmışsa, o namazı kılmaları lâzımdır. Bundan evvelkiler kendilerinden sâkıttır.

Çocuk 7 yaşına geldiği zaman namazın nasıl kılınacağı öğretilerek namaz kılmaya başlatılır. l0 yaşına gelip te bu emre itaat etmezse, tenbih makamında kendisine bedenen ve ruhen zarar getirmiyecek şekilde dövülür.

Velhâsıl; ilk başta saydığımız üç madde kişide bulunduğunda, İslâm’da mükellefliği gerektirir. Yani mü’min, bu üç şartın mevcudiyetiyle birlikte namaz kılmak da dahil olmak üzere diğer bütün şer’i hükümlerle hepsinden sorumludur.

Kâfirlere namaz farz değildir. Çünkü öncelikle iman etmeleri gerekir. Ama yine de ahirette cezasını çekeceklerdir. Çünkü bunlar Müslüman olup namaz kılabilirler. Bu imkan kendilerine tanınmış, verilmiştir. Küfür halinde namaz kılmaları ise muteber değildir. Bu sebeple kâfirler her şeyden önce Müslü­man olmakla yükümlüdürler. Müslüman olduktan sonra namaz kılmaları istenir.

Allah Teala Kur´an-ı Kerim´de şöyle buyurur:

“(Ashâb-ı yemin tarafından ashâb-ı şimâle), ‘Sizi alevli ateşe sokan nedir?’ (diye sorulunca, cevaben) ‘derler ki: Biz namaz kılanlardan değildik...” [Müddessır suresi, 42-47]

Henüz bülûğa ermemiş küçük çocuklara ve delilere namaz farz değildir. Bu hususta Rasûl-i Ekrem (s.a.v.),

Kalem (mükelleflik-yükümlülük) üç kişiden kaldırılmıştır. Ergenlik çağına girinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan ve aklı başına gelinceye kadar deliden[Ebu Dâvud, Sünen, Hadis no: 4403] buyurmuştur.

Burada şunu tekrar belirtelim; çocuk yedi yaşına gelince onu namaza alıştı­rıp, namaz kılmayı emretmek gerekir. Zira Sevgili Peygemberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Çocuk yedi yaşına geldiği zaman ona namaz kılmasını emre­din. On yaşına geldiğinde namazı terkederse onu dövün.” [Ebu Dâvud, Sünen, 494; Tirmizî, Sünen, 403] Binaenaleyh çocuk, namaz kılmasını temin ve terbiye maksadıyla, fizikî ve psikolojik bir sıkıntıya-rahatsızlığa sebep olmayacak şekilde, yani belli ölçü ve prensipler dahilinde dövülebilir. Hatta böyle bir muamele, hadiste görüldüğü üzere sünnettir, sünnetteki terbiye metodlarındandır.