Hocam,

Son zamanlarda bi hayli kişinin katıldığı ve artarak devam ettiği network marketing diye bir sistem var,bu sistemde şartlı akit söz konusudur.Bu durumda caiz midir?tafsilatlı açıklayabilirmisiniz.

*******

Sevgili kardeşim;

Öncelikle mesele üzerindeki hükmü belirtelim, sonra da sebeplerini ele alırız. İslâm fıkhına-hukukuna göre böyle bir muamele-işlem caiz olmaz.

***

Evet, İslm'ın yasakladığı;

- Faiz,

- Aldatma,

- Haksız yere başkasının malını yeme,

- Kumar yoluyla kazanç sağlama,

- İçki, domuz eti gibi haram malların satışı olmadığı sürece,

- Muamelelere hile karışmıyorsa,

- İsrafı ve lüks tüketimi de teşvik etmiyorsa...

...İnternet üzerinden veya başka bir yolla yapılan ticarete haram diyemeyiz.

Sorunuzda geçen sisteme gelince...

Sistemin, görebildiğimiz kadarıyla İslâm fıkhı-hukuku bakımından mahzurları şunlardır:

1) Sistem, insanları, “çokça üye bul, sonra altındakiler çalışsın, senin de ömrünün sonuna kadar düzenli gelirin olsun” diyerek, tembelliğe itiyor. Millete, memlekete faydalı hiçbir üretim yok.

2) Satın alınan hizmet veya üründen cayma hakkınız yok. İslamî ticaretin umdesi, alınan ürünün satın alınırken elde olması, mahiyetinin belli olması esasına da uyulmuyor.

3) Üyeler, üye buldukça para kazanabiliyor; ama aslında en büyük parayı, değişik ülkelerde kurulmuş naylon şirket / şirketler kazanıyor. Türkiye'de elde edilen gelirin hiçbir bölümü ülkemizde vergi olarak ödenmiyor. Her işlem internet üzerinden yapılıyor. Millî sermaye ve birikim gayrimeşru yollarla, yabancı ellere, ne idüğü belirsiz yerlere-ülkelere aktarılıyor.

Sistemin çalışmasıyla ilgili yapılan açıklamalara göre, alınan nesne / obje belirsiz; daha da önemlisi, “sistemden çıkmak isteyen hiçbir şey alamıyor”! Bu da demektir ki; aldığı bir şey yok, işlem göstermelik. Şu halde ilk başta söylediğimiz hükmü tekrarlayabiliriz:

Bu ve benzeri sistem / bir işlem İslâm fıkhı açısından caiz olmaz.

***** 

Bu mevzuda medyada yer alan ve dikkat çekici-enteresan bulduğumuz ve de faydalı olacağını düşündüğümüz bir yazının önemli bir bölümünü de paylaşmak isteriz.

“…Seküler hayatın insan benliğine menfi etkisi muazzam oldu. Dini kimlikler yerlerini ulusal kimliklere, ‘izm’lere bıraktı ve insan bir türlü huzur bulamadı.

İnsanın benlik krizini fırsat bilen kapitalizm onu sadece ‘tüketen’, ‘maddi’, ‘tek dünyalık’ bir varlık olduğuna inandırdı..

Network Marketing şirketleri de kapitalizm dininin önemli bir kolu..

Onlar, ‘ben’ini kaybetmişlere ‘sahte’ bir ben takdim ediyor.

Hatta kişiyi eski ‘ben’inden soyup kendi formatladıkları ‘ben’ ile donatıyor..

Sistemin kökeninde, Kabalacı ‘önce yık, sonra inşaa et’ tikkun felsefesi ve dünya üzerinde krallık kurma inancı var.

Sistem firavunları, ahmaklaştırdığı ‘ben’leri, dünya krallıklarına hizmet edecek kullara dönüştürüyor. Hayal dünyaları istilaya uğramış,  hipnotize edilmiş bedbaht ‘ben’ler ise firavunlara kayıtsız şartsız itaat ediyor, servet piramidine ‘hırsla’ tuğla taşıyorlar.

***

Mega Holdings gibi Network Marketing tarikatları, insanın tapma arzusunu kendi menfaatleri doğrultusunda aktive etmek için ‘para’yı ilahlaştırıyorlar. Yani yatları, köşkleri, lüks arabaları...

Ve sürekli sistemin değerlerini ‘vahyederek’ müritlerini ‘cihad’a davet ediyorlar.

Eş, dost, arkadaş... Bunlar eğer ‘maddi iktidar’ tanrısını tatmin etmeye yarayacaksa var olmalılar. Yoksa hepsi gereksiz şeyler..

Arkadaşlıklar, sevgi, merhamet gibi saf duygular sömürülecek bir meta..

Uzun zamandır görüşülmeyen bir arkadaş ona duyulan hasretten değil de onu da üye yapabilir miyim diye aranıyor mesela..

***

‘Network Marketing’ dininin şeytanı ise bu kurumları kötüleyen ‘diğerleri’.

İnsan fıtratında, ontolojik varlık İblis  ile doldurulması gereken mevkiye sistem karşıtı görüşler konuşlandırılıyor.

Müritlerin, Network Marketing sistemine karşıt görüşe sahip olanlardan uzak durması öğütleniyor.

Çünkü bu, müridlerin cihat aşkını azaltabilir.

Dr. Erdinç Tekbaş’ın doktora araştırmasında, Network Marketing’e katılanlardan biri şöyle ifade veriyor:

İşe sıcak bakanlara pozitif, bakmayanlara negatif derler...’Eşiniz negatifse, onu safdışı edin’ dendiğini çok iyi biliyorum ben.’ (1)

Network Marketing kaynakları iyi kullanır bu noktada.. Şeytanlaştırdığı ötekilerin karşıtlığını, üyeler için en gerekli şey olan ‘motivasyon’ ve ‘hırs’a dönüştürür.

Eğer üye başarılı olursa sistem karşıtlarından en büyük intikamı almış olacaktır..

Müritler kendilerini böyle motive ederler.

 ***

Tarikatın peygamberleri ve kitapları da var.. Müritlerin modelledikleri şahsiyetler başarılı olmuş öncüler.

Ve öncülerin hazırladığı kitaplar, cdler, vs..

Bunlar mutlaka hatmedilmelidir müritler tarafından.

Önderleri gibi giyinmek, onlar gibi konuşmak için özel çaba sarfederler..Hatta zorlanırlar öyle olmaya..

Şeyhlerine ve tarikatlarına o kadar bağlıdırlar ki karşı çıkanlara ‘bak bizim falan kişi ne kadar zengin, sen de kimsin diye’ aşağılarlar..

Çünkü tarikat mensupları için başarı, güzel insan olmak para ile orantılıdır.

Bir insan zenginse hayatta başarılı olmuştur...

 ‘Allah’ın kullarına zulmetme ihtimali yoktur’ ayeti gibi ‘Network Marketing sistemi kullarına zulüm etmez ama sistemin kulları kendilerine zulüm eder’ der Network Marketingçilerin kitapları..

Yani birisi para kazanamayıp sistemden ayrılırsa hata mutlaka üyededir..

Yoksa sistemleri hatadan uzak, pak ve temizdir..

***

Para tarikatının müritleri için ‘her daim hamd etmek hatta eder görünmek’ çok önemlidir.

Toplantılarda, kamplarda ve hatta bakkala giderken bile devamlı  mutlu mesut görünmeli..

Sahte gülümsemeler, yapay dostluklar...Canım cicimler.. Hepsinin yegane amacı ‘para’.

Her daim enerjik olmalı ve hatta henüz zengin olmamışsa bile zengin havası yaratılmalıdır.

Dışarıdan bakanlar ‘vay be hayatları ne kadar güzel’ demeli, müritlere özenmeli..

Bir ülkenin genç, dinamik ve zeki kaynakları hortumlanmalı, bir-iki gencin başarı örnekleri diğer küçük balıkları avlamak için kullanılmalı ve böylece milyonların enerjisi belli odakların kasalarını doldurmak için seferber edilmeli.

***

Cennete ulaşmak için ise belli bir süre cehennemi yaşamalı yeni üye olanlar..

Sistemin cenneti yani yeryüzündeki krallık.

İşin başında yeni üyeler çok çalışmalılar, hatta hiç durmadan..

Kulluklarının her daim bilincinde olmalı ve devamlı zikre devam etmeliler.. Her ortamda tarikatlarını anlatmalılar..

Ama görevleri sadece tebliğdir.. Yani karşısındaki ister inanır ister inanmaz..

İnanmazlar ise kendi kayıplarıdır zaten..

Cennet hazinelerini kaçırmış, sıkıcı işlerinde acı çekmeye devam etmeyi seçmişlerdir..

Yeni üyelere sürekli olarak başkalarının(daha önce sisteme kazandırdıkları üyelerin) sırtından rahat bir hayat yaşayacakları günlerin yakın olduğu vaadedilir.. ..(Onlar deli gibi çalışadursun sistemin firavunları onların çalışmalarının ürünlerini toplamaktadır.. Zaten bir süre sonra çoğunluk vazgeçer.. Geride kalan ise firavunların toparladıkları parsa..)

’Yapılan incelemede, (Amway) distribütörlerinin 71%’inin 2005-2006 döneminde hiçbir gelir elde etmediği tespit edilmiştir.’ (2)

Kökleri dışarıda olan bu kuruluşların yegane amacı bireylerin hayallerini manipüle ederek onları kendi zenginlikleri uğruna sömürmektir.

Bu tuzağa düşenlere HERBALIFE adlı Network Marketing şirketinin kurucusu Mark Hughes’in 44 yaşında antidepresan kullanımı yüzünden ölümü bir işaret olmalıdır.

***

Network Marketing şirketlerinin mabedleri otellerdir.

Şaman usulü ayinler yapılır..

Müzik ve dans ve el çırpmalar..

Amaç, katılımcıları sistemin büyüsüne kaptırtmak, hayallerin sonsuzluğunda başlarının dönmesini sağlayarak kandırmak.

Bu tip ayine katılanlardan biri yaşadıklarını şöyle ifade ediyor:

‘Bu toplantılar bana çok komik geldi. Yani bunların el şaplatmaları, müziğin son derece yüksek sesle açılması o kadar irrite etti ki beni, sahtekarlık olduğunu çok iyi anladım. Bu işte göz boyama var.. orada insanların el çırpmaları, deli gibi hoplamaları, sandalyelerin üstüne çıkıp başını sallamaları oradaki insanları ambole ediyordu.....Siz seçilmişsiniz diye liderler vardı.. Ayrıcalıklı bir sınıfa sokmaya çalışıyorlardı.. Tamamen bilinçaltı, telkin. Bunların en büyük silahı telkin.... Bunu gören görüyor, ama göremeyen kapana kapılıyor.’ (3)

***

Hatırlatmakta fayda var: Diyanet İşleri Başkanlığı dahil olmak üzere  birçok ilim adamı da Network Marketin sisteminin ‘caiz’ olmadığını açıklamışlardır.

Bunlardan birisinin bu husustaki yazısının bir bölümü şöyledir:

“Amway tarikatının kutbu “Amway bir hayat tarzıdır” diyor. Neymiş efendim: Hayat tarzıymış. Din’in en kapsamlı tarifi de bu değil mi? Din bir hayat tarzıdır. Demek ki, Amway bir “para dini” imiş.

Amway’in kutbu diyor ki: “Siz Amway içinsiniz”. Ha!.. Niçinmiş? Amway için. Mesela, Müslüman’ın Kur’an’da geçen bir andı var: “De ki: Arzum, ibadetlerim, hayatım ve ölümümalemlerin Rabbi olan Allah içindir!” Amway dininin müminine telkin edilene bakın: “Siz Amway içinsiniz”.

Amway tarikatının kutbu ekliyor: “Konsantre olun ve hedefinize kilitlenin. Sisteme bir borunun içinden bakıyor gibi bakın. Diğer tüm uğraşı ve meşgalelerinizi ikinci plana atın. Herşeyiniz ortak Amway sistemi için olmalıdır!”

Amway tarikatı/dininin amentüsü olmaz mı? Müritlerine bir de amentü belirlemiş. Bu amentünün beşinci maddesi şöyle: “Sistemin insanlara ulaştırılmasında esas olan yollardan biri de ONURLANDIRMA VE YÜCELTME’dir. Neymiş efendim: Onurlandırma ve yüceltme. Hemen ayeti hatırlayalım: “Onur ve şeref Allah’a, rasulüne ve müminlere aittir”. Yine bir başka ayet: “Yoksa onlar onuru başkalarının yanında mı arıyorlar?”

Amway tarikatı, müritlerinin kafa ve kalplerini kimseyle paylaşmıyor. Her ay bir kitap seçiyor ve her müridini onu okumaya mecbur ediyor. Bir Amway’zede olan Enerji Bakanlığı Müfettişi EricHeicebeler, Amway tarikatının iç yüzünü keşfedip bir kitap yazıyor. Adını da “Aldatmanın Tacirleri” (Merchants of Deception) koyuyor ve ekliyor: “Cumhuriyetçi parti Amway’in ofisidir”

Ve başörtülü kadınlar, sakallı mümin erkekler Amway tarikatında seyr-i süluke devam ediyorlar.

Ve 1400 yıl önceden haykıran Peygamber s.a.v. bir daha haklı çıkıyor: “Ben sizin tekrar putlara tapmanızdan korkmuyorum, dünyaya tapmanızdan korkuyorum”.

(1)    Dr. Erdinç Tekbaş, ‘Ticari Cemaatlar’, 2009

(2)    A.g.e, s.99

(3)    A.g.e., s.156

Go to top