Öncelikle Allah-u Teala sizden razı olsun. Halis bey sorum Sahabe-i Kiramla alakalı olacak. Şüphesiz sahabenin faziletleri birçok kaynakta bildirilmekte ve Allah-u Teala Kur'an-ı Kerim'de onlara “en güzeli” vaadettiğini bildirmiştir(Nisa, 95). Yani itikadımıza göre hepsi saygın ve cennetlik zatlardır. Ancak savaş ganimetleri ile alakalı bazı hadis-i şeriflerde ganimet malından çalanların cehennemlik olduğu bildirilmekte. Hocam bu noktadan yola çıkarak savaş ganimetleri ile ilgili hadislerde geçen kişilerin “mümin” olmadığını mı anlamalıyız yoksa bunun başka bir izahı var mıdır? Şimdiden teşekkürler.

 

 

*******

Radıyallâhu annâ ve anküm...

Sevgili kardeşim, ‘...bu noktadan yola çıkarak diye başlamışsın soruna... Ben de  sana,

 “Aman dikkat! O noktadan hiç yola çıkma; çünkü öyle bir düşünce, kişiyi yanlış ve tehlikeli yerlere sürükler, Allah korusun, dalâlet bataklığına götürür!” derim. 

Evet, onların arasında da münafıklar vardı. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) elbette biliyordu. Ama bırakın bizim gibi sıradan Müslümanları, ashâb-ı kirâmdan bile sadece bir kişiye bildirmişti onları malumunuz... Onların yeri elbetteki Cehennem’in en alt ve en şiddetli derekesidir. Bunda da tabii ki hiç kuşkumuz yok, olmamalıdır da... Çünkü bunu bize Kur’an-ı Kerim haber veriyor: “Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Artık onları buradan kurtaracak asla bir yardımcı bir kurtarıcı bulamazsın.[Nisa suresi, 145]

Velhâsıl, ashâb-ı kirâm (r.anhum) hakkında, aralarında cereyan eden hadiseler mevzuunda dilimizi mutlaka tutmalıyız. Hepsi hakkında hüsn-i zan üzere olmalıyız. Onların tamamı istisnasız Cennetliktir. Allah onlardan râzı, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de buyrulmuştur ki: “...Onları içlerinden ırmaklar akan Cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah'tan râzı (hoşnut) olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, felâha (umduklarına nâil olup kurtuluşa) erecekler de sadece Allah'ın hizbidir (Onun taraftarıdır).” [Mücâdele suresi, 22]

Her şeyin Hâlıkı ve Hâsibi olan Mevlâmız böyle buyururken, bizim gibi âciz-âdi-pürtaksîr kullara mı düştü hâşâ onların hesabı hakkında konuşmak? Rahmet-i ilahinin sahibi kim, taksimini yapacak olan kim? O, nasıl isterse öyle muamele eder. Sen kendi nefsinle meşgul olmaya bak! Dikkat et; fırak-ı dâlleden Şîa’nın ayağının kaydığı yer, işte tam da burası! Giriş-çıkış yolları, izah biçimleri, mantık ve mugalata oyunları farklı olabilir. Fakat neticede aynı uçurama sürükler insanı!

Ayrıca, ashâb-ı kirâmın da hepsinin dereceleri-mertebeleri, manevi makam ve rütbeleri mütefâvittir, aynı değildir elbette... Lâkin bu hususlarda böyle konuşmak, onları tartmaya kalkışmak, Allah korusun bizim terazinin muvazenesini altüst eder. Dünya ve ahiret yıkımına uğramamak için, çoook ama çok dikkatli konuşmak, hassas olmak lazım! 

Detaylı bilgi için bkz. http://www.halisece.com/islami-yazilar-ve-makeleler/1254-asere-i-mubessere-ashab-i-kiram-ve-cehenneme-ugramama.html