Selamün aleyküm hocam;

Namazda başımızın açık olması, ayağımızın çorapsız bulunması, giysimizde yazı olması ve kısa kollu gömlek bulunması mekruh mudur? Ahmet Rasim Yayla – İstanbul

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

(1) Baş, erkeğe nisbetle kadınlardaki gibi avret sayılmadığı için, baş açık olarak kılınan namaz mekruh olmakla birlikte sahihtir / geçerlidir. Kerahetten kutulmak için de yapılması gereken, takke ile kılmaktır. Sarıkla kılmak ise, daha faziletli bir sünnettir. Nitekim Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), "Sarıkla kılınan iki rek’at namaz, sarıksız olarak kılınan yetmiş rek’attan daha hayırlıdır" [Seyyid Mansur Ali Nâsıf el-Hüseynî, Tâcu’l-Usûl, 1, 169] buyurmuştur. Ayrıca sarılan sarığın bir ucunu sırtının/iki küreğinin ortasına gelecek şekilde ve bir arşın uzunlukta sarkıtmak (taylesan) da sarıkla ilgili bir sünnettir. [Bkz. Mehmed Emre, Fetvalar, 1, 620]

Namaz dışında baş açık dolaşmanın hükmü

“Mecelle Şerhi”ndeki, “Dilsizin ve körün şahitliği kabul edilemez” maddesinde şu açıklama zikredilmiştir: “Şahsiyeti zedeleyen işler yapan kişinin şâhitliği, imamların görüş birliğiyle kabul edilmez. Velev ki bu işler haram olmasın!”

Meselâ toplantılara uygun olmayan kıyafetle katılmanın, insanların yanında ayak uzatmanın ve baş açmanın âdete muhâlif ve edepsizlik sayıldığı yerlerde baş açık bulunmak… Yollarda insanların gözü önünde yemek yemek ve idrar yapmak… Kendisini küçümsetecek derecede aşırı şakacılık… Bayağı insanlarla birliktelik… İnsanları küçümsemek ve sokaklarda bağırmak gibi fiiller dînen haram değilse de, şer’î mahkemelerde bunları yapanların şâhitliği kabul edilmezdi! [Bkz. Rûhu’l-Furkan Tefsiri, 13, 333-334]

Demek ki dışarıda baş açık ya da kapalı gezmenin hükmü, içinde bulunduğumuz-yaşadığımız cemiyetin âdetiyle alakalı bir durum. Mutlak manada olmadığı gibi, coğrafi şartlara da bağlı değil. Ona göre değerlendirmek gerekiyor. Günümüz şartları, âdet ve uygulamaları ise malum; pek çok farklılıkları içinde barındırmaktadır. Hâl böyle olunca zamanımızda erkeklerin baş açık dolaşması mekruhtur denilemez.

Velhasıl; erkeklerde başı örtülü bulundurmak kadınlar gibi farz değildir. Bu itibarla erkek, bulunduğu muhitin örfüne-âdetine, alışkanlığına göre hareket eder. Şayet cemiyet ekseriyetle başı açık geziyorsa, kişinin sıhhî bakımdan bir sıkıntısı da yoksa o da başı açık gezebilir.

Ancak cemiyet, başı açık gezmeyi bir şımarıklık, saygısızlık ve serkeşlik mânâsında anlıyorsa, öyle gezmeyip başına, küfür işareti sayılmayan birşey örterek dolaşmasında maslahat vardır, böylesi daha uygun ve faydalı olur.

Hanımların durumu ise erkekler gibi değildir. Dinimizce kadınların başları avret sayılır, yâni vücutlarının örtülmesi farz olan kısımındandır. Bu bakımdan imanı sağlam, itaatlı bir hanımefendi, dışarıda, çarşı-pazarda başı açık gezemez… Hem Allah’tan korkar, hem meleklerden-ruhanilerden utanır, hem de yabancı erkeklerden-gözlerden kendini sakınır.

Ancak evi içinde yabancı erkeğin olmadığı anda başı açık bulunmalarına müsaade vardır. Zira dört duvar arasında kendisini gören nâmahrem erkek yoktur. Varsa, onun yanında da örtülü bulunması farz olur.

Nikâh düşecek erkekler yabancı erkeklerden sayılır. Yanında baş açılmaz. Bununla beraber, evindeki melekleri-ruhanileri kaçırmak istemeyen hanımefendiler, evlerinde de başı örtülü bulunmaya gayret etmeli, açık başla bulunmaya alışmamalıdır. Zaten mesele alışmaktan ibarettir. Başını örtülü bulundurmaya alışan bir hanımefendi, daha sonra açık bulundurmaktan rahatsız olur; şeytanların seveceği giyimden uzak kalır, meleklerin beğeneceği tesettürde huzur bulur.

Demek ki, fetvada evde başını açık bulundurabilse de, takvâda evinde dahi tesettürlü olması tavsiyeye şayandır; melekleri-ruhanileri de memnun etmiş olur. [Bkz. Fetâvây-ı Hindiyye ve sair fıkhî eserler]

Namazda başı açık bulundurma ile alakalı olarak, Ömer Nasuhi Bilmen merhum, meşhur eseri Büyük İslam İlmihali’nin Namazın Mekruhları bahsinde şu açıklamalara yer vermiştir:

“Namazda tenbellikten ve gevşeklikten dolayı başı açık bulundurmak mekruhtur. Tenbellikten maksad, baş örtmeyi bir ağırlık saymaktır.  Gevşeklikten maksad da, namazda baş örtmeyi önemsememektir. Halbuki bu bir sünnettir. Böyle olmayıp da özürden dolayı olursa, başın açık bulunmasında bir kerahet yoktur. Sadece sıcaktan veya hafiflemekten dolayı başı açık bırakmak ise, mekruh görülmüştür, bu bir özür sayılmaz.

Bir de namazda tevazu ve huşû maksadı ile başı açık bırakmakta bir kerahet yoktur, denilmiştir. Bununla beraber deniliyor ki, tevazu ve huşû, bir kalb işidir. O halde kalb ile tevazu ve huşûda bulunup başı örtmek daha iyidir. Yine denebilir ki, tevazu ve huşû maksadı ile başı açık bırakmak, kalbdeki tevazu ve teslimiyetin bir dış görüntüsüdür. Bunun için iyidir. Şu kadar var ki, namaza başlarken sadece tevazu ve huşû maksadı ile başları açık bırakacak kimseler pek az bulunur.

Şunu da ilâve edelim; biz namazlarımızı Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kıldığı gibi kılmakla emrolunmuşuz. Çünkü o bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuştur: "Beni namaz kılarken nasıl görüyorsanız siz de öyle namaz kılın."

Efendimiz (s.a.v.) ise, namazlarını mübarek başları örtülü olarak kılmışlardır. Bu bir âdet işi değildir. Doğrusu, namazda Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) uyguladığı sünnete uymak ve başkalarına benzemekten sakınmak meselesidir.

İhramda başların açık bulundurulması başka bir hikmete bağlıdır. O, mahşer hayatının bir örneğidir. Namaz buna kıyas edilmez. İbadetlerde kıyas geçerli olmaz. Artık gerçek bir özür bulunmadıkça, başı güzel bir şekilde secdeye engel olmayan bir giysi ile örtmenin daha faziletli olduğu kesindir. Öyle ki, secde esnasında baştan düşen bir giysiyi amel-i kalîl (az bir hareketle / tek el) ile başa yerleştirmek faziletli görülmüştür. Fakat iki elle yani amel-i kesîr (çok hareket) ile yapılmaz.

Bu mevzuda kerahet ve fazilet erkeklere göredir. Kadınlara göre ise, başlarının namazda örtülü olması her halde şarttır. Başlarının açık bulunması, namazlarını bozar. Bu husus, temel fıkıh kitablarımızın birçoğunda, özellikle "Bahr-i Raik" ile "Reddü'l-Muhtar"da ayrıntılı bir şekilde kaydedilmiştir.”

***

(2) Elbisede-eşarpta bahusus hakaret ihtiva eden, küfrü-isyanı çağrıştıran, karşı cinsi tahrik eden yazı ve resimler olmamalıdır, mekruhtur. Kişinin kalbine-letâifine zarar verir, feyzine-nuruna mâni olur.

Ebiselerde göze çarpan bazı yazılardan örnekler:

Hell: Cehennem

Damn: Kahrolsun

Die: Ölüm

Only one night: Sadece bir gece

Private boy: Özel çocuk

Satan: Şeytan

Kill for you: Senin için ölürüm

Follow me: Beni takip et

Kiss me: Beni öp

Touch me: Bana dokun vb. daha niceleri…

Bir Müslümanın giydiği elbisede böyle şeylerin olması hiç de münasip olmaz, düşünülemez. Haram olmasa da kerahetten uzak değildir, çirkindir.

Evet aslolan örtünmektir, mahrem yerini başkalarına göstermemektir. İslâm bunun için şekil getirmemiş, ama ölçüler / kriterler koymuştur. O ölçülerden biri de elbisede, kınanmaya ve yadırganmaya sebep olabilecek söz konusu manalar ihtiva eden yazıların-resimlerin-şekillerin olmamasıdır.

Meseleye takva zaviyesinden bakacak olursak, Allah dostlarının (kaddesalluhu esraruhum) beyanı ile, ‘Melekler ve rûhaniyet bu tip yazılardan hoşlanmamakta, rahatsız olmaktadır’. Dolayısiyle giyilen elbisenin yazısız, sade olması ve dikkat çekici olmayanı tercih edilmelidir. Hele hele iffetsizlik mesajı veren, kötü şeyler akla getiren şekil-yazı-resim bulunan elbiseler ise namaz dışında dahi giyilmemelidir.

***

(3) Çorapsız / çıplak ayakla namaz kılmakAvret yerleri, erkek ve kadında farklı olmakla birlikte örtülmesi farz olup başkalarına gösterilmesi harâm olan uzuvlardır.

Bilindiği üzere erkeklerde avret mahalli, göbekten diz kapağının altına kadar olan kısımdır. Kadınlarda ise namazda avret yerleri; yüz, el ve ayaklar (topuğa kadar olan kısım) dışında bütün vücuttur. Namaz haricinde yabancı erkeklerin yanında ise, kadının ayakları da avrettir, açık olmaması gerekir.

Hâsılı, kadınların çorapsız namaz kılması, bazı âlimlere göre mekruh ise de, onlara göre de yine namazları kerahetle birlikte sahihtir / geçerlidir.

Erkeklerin çorapsız namaz kılmalarının ve imamlık yapmalarının ise bir mahzuru yoktur. Hatta İmam Nevevî (rh.), değişik görüşlere yer verdikten sonra, Şâfiî mezhebinde en kuvvetli görüşe göre, çıplak ayakla namaz kılmak müstehaptır / sünnettir" demiştir. [Bkz. Nevevî, el-Mecmu’, 3, 429]

***

(4) Kısa kollu gömlekle namaz, mekruh değildir. Mekruh olan; sıvanmış kolu, çemrenmiş paçayı indirmeden lâubali bir şekilde namaza durmaktır. Yoksa aslen kolu kısa bir gömlek ya da bir başka giysiyle namaz mekruh olmaz. Ayrıca bkz. Mehmed Zihni Ef. Merhumun Nimet-i İslam’ında gerek metin gerekse dipnot olarak bu hususta gayet tatminkâr açıklamalar vardır.