Selamün aleyküm hocam, hem çalışıp hem telefonumuzdan ya da bilgisayarımızdan Kur’an dinleyebilir miyiz? Bünyamin Taşlıcalı

*******

Ve aleyküm selam.

Sevgili kardeşim; Cenab-ı Hak buyuruyor ki:

Kur'an okunduğu zaman, hemen susup onu dinleyin; umulur ki, rahmete nâil olursunuz.” [A’raf suresi, 204]

Demek ki rahmete nail olmanın / kavuşmanın, Kur’an vesilesiyle Allah’ın rahmetinden istifade edip feyizlenebilmenin şartı, onu sükûnetle ve âdâbına uygun bir tarzda dinlemektir.

Binaenaleyh, doğru ve âdâba / sünnete uygun olan usûl; Kur’an okunurken lâubâlilikten uzak, vakur bir şekilde, sessizce tefekkürle dinlemek, ağlayabiliyorsa ağlamak, ağlayamıyorsa en azından ağlar gibi yapmaktır. Başka şeylerle meşgul olmak münasip olmaz. Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuylardır:

Şu Kur’an hüzünlü olarak nâzil oldu; öyleyse onu okuyunca ağlayın, eğer ağlayamazsanız ağlamaya çalışın ve onu güzel okuyun. Onu güzel okumaya gayret etmeyen bizden değildir. (Bizim sünnet ve âdabımıza uygun hareket etmemiş olur.)” [Bkz. İbn Mâce, Sünen, İkametü’s-Salâh, 176]

Kur’an’ın hüzünlü olarak nâzil olması, Kur’an’ın kalplere tesir eden, gözleri yaşartan ulvî manalarla dolu olarak nâzil olmasıdır. Onu huşû içinde tefekkürle okuyana tesir eder, gözleri yaşartır. Kur’an-ı Kerim’i böylesi bir hâlet-i ruhiye ile dinlemek ve okumak esastır.

Kur’an’ı nereden dinleyeceğiniz de ayrıca önem arz ediyor! Söylediğiniz tür aletlerden sevap umarak Kur’an dinlemek öyle çok da makbul sayılabilecek bir amel değildir. Çünkü o gerçek bir kıraat / tilavet olmaktan öte, yalnızca yankıdan ibarettir. Bu amelde asıl itibariyle güzel, makbul ve doğru olan kendimiz okumak ya da canlı olarak okuyan birisinden oturup huzû ve huşû ile, tedebbür ve tefekkürle dinlemektir.

Bu hususta, son devir dersiamlarımızdan büyük müfessir Elmalılı Hamdi Efendi merhum, A’raf suresinin 204. âyetinin tefsirinde şu açıklamalara yer veriyor:

Kıraat, bir ihtiyarî iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir…

Akıllı olmayandan ve cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i sadâdan yani sesin yankılanmasından meydana gelen şeye de kıraat denilemez

“Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatın yankılanmasından hâsıl olan âks-i sadâya (yankıya) kıraat ve tilâvet hükmü terettüp etmeyeceğini... ve mesela tilâvet secdesi lâzım gelmeyeceğini beyan etmişlerdir…

“Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Kur’an okuyanın sesini aksettiren gramofondan (tv, teyp, bilgisayar, tel.) veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez…

Bunun gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatın yankısı ve yansımasıdır; bunlara susup dinleme emrinin hükmü terettüp etmez." [Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, 1971, 4, 2361]

 

Go to top