Selamün Aleyküm Halis Hocam. Bacak bacak üstüne atıp oturmanın dinen mahsurları var mıdır ?

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Kişinin niyeti Allah’a saygısızlık, çevresine hürmetsizlik, böbürlenme değilse şayet, bacak bacak üstüne atmasının dinen bir mahzuru olmaz. Bu hususta bir yasaklama yoktur. Ama bu oturuş şeklini İslâmî irfan ve ahlâkımız açısından değerlendirdiğimizde, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) oturuşları arasında böyle bir tarzın olmadığını da görüyoruz. Demek ki âdetlere taalluk eden sünnetler sınıfının dışında kalan bir oturuş olduğu anlaşılıyor. Dolayısiyle fetvâ olarak bacak-bacak üstüne atarak oturmanın caiz olmadığı ifade edilmese de, şuurlu bir mü’mine, takvâ ehline yakışan bir oturuş biçimi olduğunu söylemek de mümkün değildir. Ayrıca sağlık açısından da tavsiye edilmiyor.

Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem (s.a.v.) Efendimizin oturuş tarzlarını aşağıda açıklamaya çalışacağız. Fakat onun öncesinde bu ve benzeri davranışları bir nebze tahlil etmeye çalışalım.

***

Bugün çok yaygın olan bazı tavır ve hareketler vardır ki, dinde bunlar mezmûm sayılmış, sevimli bulunmamış ve yerilmiştir. Bu cümleden olarak, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v) beğenmediği ve hoş karşılamadığı oturuş biçimleri de vardır. Meselâ tek elini arkaya uzatıp elinin ayasına yaslanarak ve vücudunu da ona göre biçimlendirerek oturmak Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) tarafından makbul karşılanmamıştır. İki elini arkaya koyup ayalarına yaslanmak sûretiyle oturmak da aynı şekilde uygun görülmeyen oturuş tarzlarından biridir. Çünkü bu oturuş, insanlara karşı büyüklük taslayan ve kendilerini herkesten üstün görenlerin oturuş biçimi olarak tavsif edilmiştir.

Ayak ayak üstüne atarak oturmak, bizim örf ve âdetlerimizde / geleneğimizde ve terbiye sistemimizde yoktur. Ve yine başkalarının yanında yatmak, uzun oturmak, ayaklarını uzatmak bizim irfanımızda (kültürümüzde) uygun olmadığı gibi birine karşı yüzdeki ekşime, bakıştaki sertlik, lüzumsuz el-kol hareketleri yapmak ve dudak bükmek de bizim edep anlayışımıza terstir. Bir mü'min bu kabil davranışlarla asla başkalarını hafife almamalı ve o manaya gelebilecek her hareketten sakınmalıdır.

Kimileri dinlenmek için, kemileri de dikkatsizlikten dolayı otururken ayak ayak üstüne atıyor olabilirler ama, âlimler, Allah dostları gece yatarken bile öyle yapmamaya, edebi gözetmeye riayet ederler. Bazen unutarak bir ayaklarını diğeri üzerine azıcık koyacak olsalar, hemen toparlanır, içlerinden ‘Estağfirullah Ya Rabbi, Sen görüyorken benim böyle yapmam, biliyorum, edepsizliktir’ der ve kendilerine çekidüzen verirler. Fakat, o nevi hareketler, bir kısım insanlarda tabiat haline gelmişse, onlar da bir büyük tarafından ikaz edilmeli; doğrudan söylemek onları rencide edecekse, umumun içinde ve umuma hitap edilerek dolaylı yoldan onların da nasiplenmesi sağlanmalıdır.

Ne var ki, bu hususun da istisnaları olabilir. Mesela, bazen bizim devlet büyüklerimizin başka ülkelerin temsilcileriyle görüşürken bacak-bacak üzerine attıklarını ve rahat oturduklarını görüyoruz. O tabloyu da her halde, ‘kibirliye kibretmek hasenedir, güzel bir davranıştır, sadakadır’ Nebevî / Peygamberî düsturu ile değerlendirmek münasip olur diye düşünüyorum. Bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2028-kibirliye-karsi-kibirlenmek-sadakadir.html Onların gurur ve kibir ifade eden hareketleri karşısında bizimkiler de ezilmemeli, bilâkis onlardan da rahat olmalıdırlar. Hem tabiatında tevazu bulunan bir insanın bir mütekebbire karşı o şekilde davranması iradîdir ve asıl karakterini yaralayıcı bir durum değildir. Zannediyorum, muhatapları saygılı davransa, bizimkiler de tabiatlarının gerçek rengini ortaya koyacak ve yüksek bir edeple mukabele edeceklerdir.

Hâsılı, biz nasıl bir edebin çocuklarıysak, nasıl bir edep ortamında ve nasıl bir edep ve irfanla  yetişmişsek onu canlandırmalı ve ona göre yaşamalıyız. Bizim kendimize ait irfan (kültür) kaynaklarımız vardır. O kaynaklara bağlı olarak gelişip olgunlaşmış olan edep anlayışımız da Allah Teala’yı râzı edecek, Rasûlünü hoşnut kılacak ve insanlar arasında da rahatsızlığa sebebiyet vermeyecek şekilde düz çizgili bir irfandır ve saf bir edep telakkisidir. Biz, bir edep toplumunun ve sağlam bir irfanın-kültürün çocuklarıyız. Öyleyse, tavır ve davranışlarımız bu özümüzü aksettirecek / yansıtacak keyfiyette olmalıdır.

Şimdi de gelelim Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) oturuş tarzlarına…

Fahr-i Kâinât Efendimizin (s.a.v.) mûtad olan oturuş tarzı, diz üstü oturma şeklinde idi. [Müslim, Sahih, İmân, 1, 5; Buhârî, Sahih, İmân 37] Fakat bunun haricinde de oturuş tarzları vardı. Bunlardan biri bağdaş kurarak oturmasıdır. Câbir bin Semure (r.anhümâ), Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.), sabah namazını kıldıktan sonra güneş iyice yükselinceye kadar, bağdaş kurarak oturduğunu haber vermektedir. [Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb, 26]

Bağdaş kurarak oturmak, Âlemlere Rahmet Efendimizin (s.a.v.) hoşlandığı ve çokça yaptığı oturuş biçimlerinden biriydi. Çünkü bu oturuş, insanı rahat ettiren, avret mahallinin açılmasını engelleyen ve edep kâidelerine uygun düşen bir oturuş tarzıdır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), sâdece mescidde değil, başka meclislerde de çoğu zaman böyle otururdu. Sahâbenin de Peygamber Efendimizin (s.a.v.) bu oturuş tarzına uyduklarını ve onun gibi oturmayı tercih ettiklerini görmekteyiz.

Bir diğeri “kurfusâ” veya “ihtibâ” denilen oturuş şeklidir. İbn Ömer (r.anhümâ);

“Rasûlullah’ı (s.a.v.) Kâbe'nin avlusunda elleriyle dizlerini tutarak şöyle otururken gördüm.” demiş… Yani uyluklarını karnına dayayıp kolları ile dizlerini tutarak, kaba etleri üzerine oturmuştur. [Buhârî, Sahih, İsti'zân, 34]

Kayle binti Mahreme (r.a.) de şöyle demiştir: “(Müslüman olmak için geldiğimde) Rasûlullah’ı (s.a.v.) dizlerini karnına dayamış, dizlerini elleriyle tutup kaba etleri üzerine oturmuş vaziyette gördüm. Onu böyle huşû ve huzû’ içinde mütevâzi bir vaziyette oturur görünce, korkudan irkildim.” [Ebû Dâvud, Sünen, Edeb, 22]

Bu tarz, Serdâr-ı Ekrem Efendimizin (s.a.v.) çokça yaptığı, hatta Kâdî İyâz'a (rh.) göre bağdaş kurarak oturmaktan daha çok tercih ettiği bir oturuştur. Tesettürün tam sağlanması ve avret yerinin açılma ihtimali gibi bir durumun olmaması, bu oturuş şeklinin tercih sebebidir. Sahâbe-i kirâm (r.anhum) da çoğu kere böyle otururlardı. Toplumumuzda bu oturuş biçiminin yaygın oluşu, her halde bu sünnetin uygulanışından kaynaklanmaktadır.

Yalnız Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), cuma günü imam hutbe okurken bu şekilde oturup hutbe dinlemeyi yasaklamıştır. [Ebu Dâvûd, Sünen, Salât, 228] Çünkü bu oturuş biçimi uyuklamaya sebep olur ve kişiyi hutbeyi dinleme vecibesinden alıkoyar. En kötüsü de abdestin bozulmasına sebep olabilir.

Resûl-i zîşân (s.a.v.) çömelerek de oturmuştur. “İhtifâz” veya “ik‘a” kelimeleri ile ifade edilen bu tarzı, daha çok bir şey yerken uygulamıştır. Enes bin Mâlik (r.a.), “Ben, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz'i (s.a.v.) çömelerek oturmuş olduğu hâlde hurma yerken gördüm.” demiştir. [Müslim, Sahih, Eşribe, 148-149]

Fahr-i Kâinât Efendimizin (s.a.v.) müşâhede edilen bir diğer oturuş şekli de, havuz veya kuyunun kenarına oturup ayaklarını aşağıya doğru sarkıtmasıdır. Ebû Mûsâ el-Eş'arî’nin (r.a.) anlattığı bir hâdisede Resûl-i Ekrem (s.a.v.), bir kısım ashabıyla birlikte Erîs kuyusunun kenarına oturarak ayaklarını kuyu boşluğuna sarkıtmıştır. [Buharî, Sahih, Ashâbu'n-Nebî, 5]

Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) tasvip etmediği oturuş şekilleri

Seyyidü’l-kevneyn Efendimizin (s.a.v.) beğenmediği ve hoş karşılamadığı oturuş biçimleri de vardır. Meselâ yukarıda zikrettiğimiz gibi, tek elini arkaya uzatıp elinin ayasına yaslanarak ve vücudunu da ona göre biçimlendirerek oturmak Efendimiz (s.a.v.) tarafından makbul karşılanmamıştır. İki elini arkaya koyup ayalarına yaslanmak sûretiyle oturmak da aynı şekilde uygun görülmeyen oturuş tarzlarından biridir. Çünkü bu oturuş, insanlara karşı büyüklük taslayan ve kendilerini herkesten üstün görenlerin oturuş biçimi olarak tavsif edilmiştir. Şerîd bin Süveyd (r.a.) şöyle anlatıyor: “Bir gün sol elimi arkaya atmış ve elimin ayasına dayanmış otururken, Resûlullah (s.a.v.) yanıma geldi ve"Allâh'ın gazabına uğramış olanlar gibi mi oturuyorsun?" buyurdu.” [Ebû Dâvûd, Sünen, Edeb, 24]

Burada önemli olan nokta; İslâm gibi en büyük nimete sâhip olan Müslümanların, bu nimetten mahrum bırakılmış ve Allâh'ın gadabını haketmiş olan gayrimüslimlere, her alanda olduğu gibi, oturuşlarında da benzememeleri gerektiğidir. Şayet bir oturuş, yürüyüş, yatış ve benzeri davranışlar gayrimüslimlerin şiârı ise, yani bu davranışlar görüldüğünde onlar hatıra geliyor ve onların hâli zihinde canlanıyorsa, Müslümanların bunlardan sakınmaları gerekir.

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ayrıca, hangi tarzda olursa olsun, uygun olmayan yerlere oturmayı yasaklamıştır. Bunlardan biri, sokaklara ve yol kenarlarına oturmaktır. Efendimiz ashâbına (s.a.v.):

- Yollarda oturmaktan kaçının, buyurmuştur. Onlar:

- Biz buna mecbûruz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz, dediklerinde ise Rasûl-i zîşân (s.a.v.):

- Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz, o hâlde yolun hakkını verin, buyurdu.

- Yolun hakkı nedir yâ Rasulallah, dediklerinde ise:

- Harama bakmamak, gelip geçenleri incitmemek, selâm almak, mârufu emredip münkerden nehyetmektir, buyurdu. [Buhârî,Sahih, Mezâlim, 22; Müslim, Sahih, Libâs, 114] Diğer bazı rivayetlerde de Fahr-i Âlem Efendimi (s.a.v), “yol sorana yol göstermek, imdat isteyene yardım etmek” gibi birkaç hakka daha işaret etmiştir.

İnsanların gelip geçtiği yerlere lüzumsuzca oturarak sohbet etmek, insanları seyretmek ve rahatça geçmelerine mâni olmak çirkin bir harekettir. Ancak zarûreten oturulduğunda Efendimizin (s.a.v.) işaret buyurduğu hususlara dikkat edilmelidir. Sokaklarda oturmanın bu mahzurunu bilen Müslümanlar, öteden beri câmi avlularında oturmayı âdet edinmişlerdir.

***

Bacak bacak üstüne atarak oturmanın sağlık açısından mahzurları

Bir anket sonucuna göre, bacak bacak üstüne atmak kan akışını engelliyor ve kan pıhtılaşması, bel burkulması, omurga disklerinin kayması, skolyoz gibi ciddi sağlık sorunlarına sebep oluyor.

Merkezi Malezya'da bulunan ve Çin genelinde de faaliyet gösteren M.J. Sağlık Yönetimi Merkezi adlı kuruluşun raporunda, bacak bacak üstüne atmanın kan akışını engellediği, buna bağlı olarak kan pıhtılaşması, bel burkulması ve incinmesi, omurga disklerinin kayması ve skolyoz (omurgada anormal eğrilik) gibi ciddi rahatsızlıklara yol açtığı bildirildi.

18 bin 61 kişiye uygulanan anket sonucunda yayımlanan raporda, modern toplumun standart alışkanlıklarının insan sağlığına etkileri araştırıldı.

Ayrıca yaşlıların uyandıktan sonra tansiyonları aniden düştüğü ve denge kaybına sebep olduğu için, yataktan hemen kalkmamaları tavsiye edilen raporda, yaşlıların uyandıktan sonra en az üç dakika daha uzanarak beklemeleri ve yavaş bir şekilde yataktan doğrulmaları istendi. [Basın]

Go to top