S.a Hocam

Önceki soruma cevap vermişsiniz aydınlattığınız için teşekkür ederim.

Hocam pazar günleri işyerimiz kapalı olduğu için bi işim yok bazen cafeye gidip bilisayardan okey oynuyorum bi mahzuru varmı ve bazende arkadaşlarla kahveye gidip domino oynuyoruz her hangi bi karşılık olmadan kalktığımızda kim önce davranırsa çayları o ısmarlıyor bunda mekruh yada haram varmı aynı zamanda Damada mekruhluk veya haramlık varmı Şafii mezhebine göre.

ALLAH ebeden Razı Olsun.. ersin

*******

Ve aleyküm selam.

Sadece zaman geçirmek için ortaya bir menfaat/para koymadan oynanan domino, okey, tavla… gibi oyunlar mezhep imamları arasında ittifakla haramdır.

Satranç ise kumar kategorisine girmezse, Hanefî ve Mâlikîlerce tahrîmen mekruhtur. Hanbelîlere göre haram, Şâfiîlere göre ise, tenzihen mekruh kabul edilir. Bu oyun ister evde, kahvede, ister bilgisayarda-internette olsun fark etmez, mekân değişikliği hükmü değiştirmez.

Her şeyden olduğu gibi, tabii ki internetten ve kullandığımız proğramlardan da sorumluyuz. Hangi yönde ve nasıl kullanmışsak, elbette ki onun da hesabını vereceğiz. Bunda kimsenin kuşkusu olmamalı…

Oyunlarla ilgili açıklamalara gelince…

İmam Hâkim’in (rh.) Müstedrek’inde rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: “Üç şeyin dışında, dünyanın bütün eğlenceleri bâtıldır (boştur – faydasızıdır). Bunlar; yayınla ok atman (vatan-millet ve namus müdafaasıyla ilgili eğitimler), atını eğitmen (gene cihad ile alakalı olarak antrenman yapman-yaptırman) ve eşinle oynaman / oynaşmandır.” [Bkz. Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, Hadis no: 10863]

Nesaî ve Ebu Davud’un rivayet etmiş oldukları benzer bir hadiste de, “Üçü hariç, hiçbir oyun (eğlence) övülmez. Bunlar, kişinin atını eğitmesi, eşiyle oynayıp eğlenmesi, ok ve mızrak atmasıdır[Bkz. A.g.e, Hadis no: 10862] buyrulmuştur.

Bilindiği üzere kaide olarak “Eşyada aslolan ibâhedir” yani helâl olmasıdır. Dolayısiyle helâl olanlar çoktur, haramlar istisnadır, ârızîdir. Onun için müstesna birkaç oyunun helâl, geriye kalanlarınsa tamamının haram olduğunu söyleyemeyiz. Fakat yukarıda da belirttiğimiz gibi, kerahetten de uzak değillerdir.

Boş zamanları daha faydalı ve güzel işlerle, hizmet ve ibadetlerle değerlendirmek gerekir. Bu noktada çok dikkatli olmalıyız. Öyle ki, atalarımızın “Bin düşünüp bir adım atmalı” sözü istikametinde hareket etmeliyiz. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman[Buharî, Sahih, Rikâk, 1] buyurarak, insanların sağlık ve boş zamanlarını değerlendirme hususunda aldandığına dikkat çekmişlerdir.

Âlimler-evliyalar zamanın kıymetini bilmeyip boşa geçiren kimseleri, ‘girdâba doğru giden bir geminin içinde, tehlikeden habersiz oturup sohbet eden yolculara’ benzetmişler… “Her işi vaktinde gör, her vakte bir iş düşür. Yarın deme, her yarın kendi yükünü taşır”  buyurmuşlardır.

İmam Şâ’rânî (k.s.) hazretleri,  “Alelâde bir insan zamanı nasıl bitireceğini, akıllı bir insan ise zamanı nasıl kullanacağını düşünür” demiştir.

Silsile-i Aliyye hazerâtının 15’incisi olan Şâh-ı Nakşibend (k.s.), “Gecelerini uykuyla kısaltma, gündüzlerini günahla karartma” buyurmuşlardır

Silsile-i Zeheb’in 23’üncü halkası İmâm-ı Rabbâni (k.s.) hazretleri buyururlar ki: “Fırsatı ganîmet bilip boşa harcamamak gerekir. Merâsimlerle, âdetlere uyup zamanı boşa geçirmekle bir şey hâsıl olmaz. Zarar, ziyan ve hüsrandan başka bir şey de artırmazBir kimsenin iyi Müslüman olduğu, lüzumlu şeylerle meşgul olup faydasız şeylerden uzaklaşması ile belli olur. Zamanın boş şeylerle telef olmaması için, insanın vakitleri muhafaza etmesi (faydalı şeylerle koruma altına alması) lazımdır. İnsan öyle yaşamalıdır ki; yanında bulunanları da dağınıklıktan, başıboşluktan, mâlâyânîden kurtarıp toparlasın... Zîra zaman, nutuk çekecek, dedikodu yapacak zaman değildir.”

Son devir dersiamlarından Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye silsilesinin de 33’üncü halkasını teşkil eden vâris-i Râsûl Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretlerinin de, “Şimdi sür’at zamanıdır” diyerek, evvelce uzun seneler okutulan ilimleri birkaç seneye sığdırdığı bir vâkıadır / gerçektir. İslâm’a-insanlığa bir an önce hizmete atılabilmek için zamanın sür’atle değerlendirilmesine işaret buyurarak, “Zaman tahsili uzatma zamanı değil, zaman sür’at zamanıdır” demişlerdir. Kitap elinde talebelerinden birini görür, “Gel okuyalım evladım” der. Talebe “Efendim rahatsızsınız, biraz istirahat buyursanız” dediğinde, “Biz değil yorgunluk, rahatsızlık; mezara gidiyor dahi olsak; okumak, okutmak ve hizmet denilince koşarız.” buyurmuşlardır. Ve yine, “Vakti, nakti,  ömrü israf etmeyiniz” ikazıyla, “Yâ Rabbî, az uyku ile bizi dinlendir” niyazında bulunmuş, “Cenâb-ı Hak uykuyu bizden alsa da sabahlara kadar ders okusak” temennisini ızhar etmişlerdir.

İmâm-ı Âzam (rh.) hazretleri, “Felaketlerin-musibetlerin en büyüğü, vakti boşa geçirmektir” ikaz ve ihtarında bulunmuşlardır.

Tabii biz misâlleri hep ilim sahasından verdik. Siz de kendi alanınızla ilgili düşünüp, zamanınızı ona göre değerlendiriniz. Vakitlerinizi manasız, lüzumsuzuz ve boş şeylerle geçirmemeye a’zamî gayreti gösteriniz.

Sonuç olarak, hemen herkese ve bilhassa gençlerimize tavsiyemiz; alışkanlık halini alması muhtemel, hatta muhakkak ve zaman israfına da sebep olması açısından satranç ve benzeri oyunlara -kumara dönüşmese bile- bulaşmamaları, onlardan mümkün mertebe uzak durmalarıdır.

Sözlerimizi Hz. Büreyde’nin (r.a.) rivayet ettiği bir hadisle noktalayabiliriz:

“Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki, ‘Kim tavla oyunu oynarsa, elini domuz kanına bulamış gibi olur[Müslim, Sahih, Şi'r, 10, Hadis no: 2260; Ebu Dâvud, Sünen, Edeb 64, Hadis no: 4939]