"Sa Arkadaşlar , Cemazıyelevvel ayının eyyam-ı biyz dediğimiz, dolunay günleri (ayın 13 14 15. günleri) oruçları yarın başlıyor pazartesi salı ve çarşamba olmak üzere üç gündür.. Dev gibi okyanuslarda med-cezirlere (gel-gitlere) neden olan dolunay, vucudunun % 80'i su olan insanoğlunda bir çok tesirler oluşturmaktadır...Vucudun su dengesi bozulup, beynin düzenli işleyişi aksıyor, kalp atışı hızlanıyor, sinir sistemi hücrelerinin işleyiş düzeni bozuluyor, vucuttaki elektrik akımı iki katına çıkıyor, bu üç günde kadınlar çok hassas olup daha çabuk ağlıyor, şehevi arzular ve günah işleme isteği artıyor.. Kadınlarda migren artıyor, hayız gününe gelirse, kanaması artıyor, daha hırçın oluyorlar, genel manada suç işleme oranı ve intiharlar bu dönemde artıyor. Bilim teknik dergisi Dolunay ve Suç başlıklı bir makaleyle bunu dünyaya duyururken, Efendiler efendisi 1400 yıl öncesinden bizi haberdar etmiştir. Bugünlerin tehlikesinden ancak eyyam-ı biyz orucu ile korunabiliriz. 22 şubat pazertesi gününün orucu 3 bin, 23 şubat salı gününün orucu 10 bin, 24 şubat çarşamba gününün orucu yüzbin senelik ibadete bedeldir.. Amel defterimiz 113 bin yıl öteye taşınırken beyin ve kalp gücümüzün de 113 binyıllık bir enerjiyle dolacağını Abdulkadir Geylani hazretleri meşhur Gunye eserinde bize müjdelemiştir. Amel edenlerden olmak dileğiyle... En kötü ihtimal çarşamba gününün orucunu kaçırmayalım inş.."

Böyle bir yazı geldi bana araştırmadan size sordum, var mı acaba kaynağı? İsmi mahfuz bir okuyucu - Facebook

*******

Selamün aleyküm.

Bilindiği gibi eyyâm-ı biyz sadece cemâziyelevvel ayına mahsus değil. Her Kamerî ayın 13, 14, ve 15’inci günleri eyyâm-ı biyzdır. Ayın bu en parlak günlerinde tutulacak orucun fazileti ve buna teşvik ile ilgili de hadis-i şerifler vardır. Mesela bunlardan biri şöyledir:

Hz. Hafsa (r.anha) anlatıyor:

"Dört şeyi Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) hemen hemen hiç terketmedi diyebilirim: Âşûrâ orucu, Zilhicce'nin ilk on gününün oru­cu, her ayın 13, 14, 15’inci günlerinde oruç ve bir de sabah farzından ön­ce iki rek'at namaz..." [Ahmed bin Hanbel ve Nesâi rivayet etmişlerdir.]

Bazı rivayetlerde,Allah Teâla bunları yapan kişiye şehit sevabı yazar, kaydı da mevcuttur.

Başka bir hadis-i şerif te şu mealdedir: “Her aydan üç günü, yani 13’üncü, 14’üncü ve 15’inci günleri oruç tutmak, senenin hepsini oruç tutmak gibidir[Bkz. Seyyid Abdülkadir Geylani, Gunyetü’t-Tâlibîn (Çevr. A. Faruk Meyân), Berekât Yayınevi, İstanbul, 1981, s. 374-375]

Hadiste geçen günler, sarahaten belirtildiği üzere Hicri-Kamerî takvime göre her ayın 13, 14 ve 15’inci günleridir. Sabah kılınan sünnet ise, sabah namazının sünnetidir.

Rasûlullah Efendimiz  (s.a.v.), Ramazan orucu farz kılınmadan önce “eyyâm-i biyz” günlerinde bu orucu tutmuş [Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5, 246; Tirmizî, Sünen, Savm, 41, 54], Ramazan orucu farz kılındıktan sonra da bu orucu tutmaya devam etmiş [Tirmizî, a.g.e., Savm, 54] ve yukarıda da zikrettiğimiz gibi, "Kim her aydan üç gün oruç tutarsa ömür boyu oruç tutmuş gibi olur" buyurmuştur. [Tirmizî, Savm, 54, III, 135]Ve yine, “(Ramazan ayının dışında) Oruç tutmak istediğin zaman, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tut” [Suyûtî, el-Câmiu's-Sağîr, 1, 66 H. No: 892] mübarek tavsiyeleriyle bu orucun tutulmasını teşvik etmiştir.

Ancak, zikri geçen eserde, “22 şubat pazertesi gününün orucu 3 bin, 23 şubat salı gününün orucu 10 bin, 24 şubat çarşamba gününün orucu yüzbin senelik ibadete bedeldir.. Amel defterimiz 113 bin yıl öteye taşınırken beyin ve kalp gücümüzün de 113 binyıllık bir enerjiyle dolacağını Abdulkadir Geylani hazretleri meşhur Gunye eserinde bize müjdelemiştir” kaydına rastlayamadık. Bu mesajı gönderenler sayfa numarasını da belirtirlerse bakıp kontrol etme imkânımız olur.

***

Hâsılı, meselenin dinî ciheti yukarıda özetle anlatmaya çalıştığımız gibidir. Bilim teknik dergisinin Dolunay ve Suç başlıklı makalesi hakkında da denilecek bir şey olamaz. Tecrübeye dayalı“bilimsel” çalışmalardır. O bakımdan tutabilen Müslümanlar, bu günlerde oruç tutmaya gayret ederler. Ancak, bu ve benzeri faydalarından dolayı değil, sırf Allah rızasını hedefleyerek tutarlar. Böylece hem ecrine / sevabına nail olurlar, hem de maddî-fizikî bakımdan faydalarına kavuşurlar. Meselenin bir yönü budur.

Diğer bir yönü ise, nâfile ibadetlerde sınır yoktur; gerek namaz-niyaz, gerek oruç ve diğerleri… Dileyen dilediği, gücünün-vüs’atinin yettiği kadar yapabilir. Fakat unutmamak lazım; her şeyde olduğu gibi, dinde de ifrattan (aşırılıklardan) kaçınmak lâzım. Yapabilen, ihlâsı nisbetinde karşılığını alır, yapamayan ise bundan dolayı mes’ul olmaz. Dinde ifrat ve tefritle ilgili geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linklere bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2393-esmaul-husna.html

http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2797-usulde-ifrat-tefrit-ve-halife-i-muslimin-e-isyan.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3042-dinde-asiriliktan-sakinin.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2429-namazla-ilgili-bazi-sorular.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2860-miftahu-l-cenneh-duasi.html

http://www.halisece.com/akaid/737-itikat-amel-ve-ihlasta-ehl-i-sunnet-e-uymanin-onemi.html

Bir başka cihetide, özellikle maneviyat ehli, tasavvuf erbabı mü’minlerin, bu ve benzeri ibadet ve tâatlerde, zikir ve fikirlerde, kendilerine yapmaları tavsiye edilenlere riayet etmeleri esastır. Mesela Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye-i Müceddidin koluna ait kayıtlarda-tavsiyelerde, bu husutaki hatırlatma notu kısaca şöyledir: “Cemâziyelevvel ve Cemâziyelâhir, senemizin beşinci ve altıncı aylarıdır. Bu aylarda mûtad evrâd u ezkâra devam etmelidir.” Binaenaleyh bu yolun müntesibi bulunan bir mü’min, diğer aylarda normal olarak hangi ibadet-tâat, vird ve zikirlerle meşgul ise, bu ayda da onları yapmaya gayret eder. Eğer her ayıneyyâm-ı biyz’ında oruç tutmayı da itiyad edinmişse, tutuyorsa, bu ayı da boş geçmez. Bu âdet ve alışkanlığını devam ettirebilmek için, imkânı nisbetinde tutmaya çaba gösterir, hatta göstermesi gerekir. 

Go to top