Selamun aleyküm değerli hocam, nasılsınız afiyettesinizdir inşaallah.

Hocam halk arasında pazarlık sünnettir sözü meşhurdur. Bu söz hadis midir? 

Fi emanillah. Emre Karkar – Gmail

*******

Ve aleyküm selam değerli kardeşim; hamdolsun, sağlığınıza duacıyız.

Sorunuzla alakalı husus daha önce soruldu ve cevaplandı. Lütfen siteye bkz. diyeceğim ama, bu günlerde site de problemli. Onun için yeni bir cevap vermeye çalışalım.

Pazarlık sünnettir” tarzında-metninde bir hadise rastlayamadık. Ancak pazarlığın sünnet olduğunu, meşrû ve mubah bulunduğunu tesbit için illâ da kavlî bir sünnete gerek de yoktur. Nitekim aşağıda açıklamaya çalışacağımız üzere bu husus, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) ve ashâbın (r.anhum) fiilleriyle, yani bizzat uygulamalarıyla sabittir.

Alış-verişte pazarlık, İslâm'ın meşrû kıldığı bir usûldür. Bu uygulama, piyasanın tabii bir kontrolü, fiyat hareketlerinin tâkibi bakımından uygun bir davranıştır. Bir bakıma narhla da ilgilidir. Nitekim fiyatlar yükseldi, narh koyun, diye müracaat edenlere Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), Narhı (resmî makamlar tarafından muayyen bir fiyat konulması) Allah koyar, diye cevap vermiştir. O bakımdan istisnaî durumlar dışında İslâmiyette, narh koyma işi hoş karşılanmamıştır. [Tirmizî, Sünen, Büyû, 73; Ebû Dâvud, Sünen, Büyû, 49; İbn Mâce, Sünen, Ticârât, 27] Dolayısiyle piyasa serbest tarzda kendiliğinden oluşmuş, imkân nisbetinde zorlamalardan kaçınılmıştır.

Kişi, alacağı malda-eşyada kaliteyi, hoşuna gideni ve de ucuzunu aramalı, böylece piyasadan haberdâr olmalı… Sonra da, fiyatları az çok bilen birisi olarak pazarlık yapmalıdır. Herkes bunu yaparsa, üreticiler ve satıcılar da rekabet etme, müşteri kaybetmeme endişesiyle kendilerine çekidüzen verirler, dikkat ederler. Böylece daha güvenli bir ortam oluşur. Temel kaynaklarımızda, Rasûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ve Ashabından (r.anhum) nicelerinin pazarlıklarıyla ilgili rivâyetler mevcuttur. [Bkz. Buharî, Sahih, Menâkıbu'l-Ensâr, 45, Büyû 67, Hiyel, 14-15]

Hâsılı, İslâm hukuku ve ahlâkına göre pazarlık yapmanın bir mahzuru / sakıncası yoktur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de alışverişte pazarlık yapmıştır. Bunlardan bir-iki tane misal verecek olursak, pazarlığın meşrû-helâl ve doğru olduğunu anlamış oluruz.

1- Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Hz. Câbir’den (r.a.) bir deve satın aldı. Câbir (r.a.) pazarlıkta, (seferden) dönünceye kadar devenin sırtına yük yükleyip ehlini bindireceğini söyledi, Rasûlullah (s.a.v.) de kabul etti ve böylece anlaştılar.

2- Başka bir alış verişte ise, Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) sahabeden bir zata bir köle satmıştır. Kölenin hastalıklı ve ayıplı olmadığına, esir bulunmadığına dair Rasûlullah (s.a.v.) yazılı anlaşma yapmıştır. Köleyi alan sahabe Gaile (r.a.) ise, bu pazarlığa ‘zina ve hırsızlık yapmayacağına ve kaçmayacağını’ da yazıya ilave ederek anlaşma yapmış ve alış-veriş tamamlanmıştır. [Hadisi Buhari, Müslim ve Tirmizi rivayet etmiştir]

Ancak alış-verişin her çeşidinde illâ da pazarlık yapmak sünnet değildir, şart değildir. İhtiyaç varsa pazarlık yapılır.

Alış-verişte Müslümanın aldanması caiz olmadığı gibi, aldatması da caiz değildir. Hadis-i şerifte buyrulmuştur ki:

Bizi aldatan bizden değildir.” [Müslim, Sahih, İman, 164] Yani bu muamele noktasında bizim fıtratımız-sünnetimiz üzere olmamış olur.

Fakirlerin malını fazla parayla almalı, onları sevindirmelidir, sevaptır… Fakat zenginden mal alırken aldanmak sevab değildir, kötüdür. Malı zâyi etmektir. Mümkünse pazarlık edip ucuza almak lazımdır. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anhuma), her aldıklarında pazarlık eder, ucuz almaya uğraşırlardı. Kendilerine,

- Bir günde birçok sadaka veriyorsunuz da, bir şey satın alırken niçin uzun pazarlık ederek yoruluyorsunuz? denildiğinde, 

- Verdiklerimizi Allah rızası için veriyoruz. Ne kadar çok versek yine azdır, fakat alış-verişte aldanmak, aklın ve malın noksan olmasındandır, buyururlardı. [Bkz. İmam Gazalî, Kimyâ-yi Saadet]

Ayrıca unutmamak lazım; pazarlık etmek demek, illâ da ucuza almak demek değildir. Şu fiyata verir misin, demekle de pazarlık edilmiş, sünnet yerine gelmiş olur.

***

Gelelim alım-satımın başka yönlerine; netlik-mertlik, açıklık ve dürstlük cihetine…

Kayle Ümmü Benî Ammâr (r. anha) anlatıyor: "Rasûlullah’ın (s.a.v.) yaptığı umrelerden birinde, kendisine Merve'de yaklaştım ve:

- "Yâ Rasûlallah! Ben alıp satan bir kadınım. Bir şeyi satın almak istediğim zaman, arzuladığımdan daha düşük bir fiyat teklif ediyorum. Sonra yavaş yavaş artırarak arzuladığım fiyata geliyorum. Bir şeyi satacağım zaman da, önce, almayı arzuladığım fiyattan daha yüksek bir fiyat teklif ediyor, sonra yavaş yavaş inerek arzuladığım fiyata geliyorum, (böyle yapmama ne dersin?)" dedim. Şu cevabı verdi:

- "Ey Kayle, böyle yapma. Bir şey satın almak istedin mi, düşündüğün fiyatı söyle, sana verilsin veya verilmesin." 

Efendimiz (s.a.v.) sonra şunu söylediler:

- "Bir malı satmak istediğin zamanda, versen de vermesen de (yüksek fiyat değil) satmak istediğin fiyatı söyle."

N e t i c e

Malın fiyatı; satıcı ile alıcının anlaşması sonucunda, yani pazarlıkla ortaya çıkar. Pazarlık yapmak helâldir.

Helâl olmayan davranış, bir mala aşırı fiyat istemek veya değerinin çok altında fiyat vermektir. Alıcı ile satıcı pazarlık yaparken ikinci bir alıcının pazarlık yapması caiz değildir.

Abdullah b. Ömer (r.anhuma), pazarlık üzerine ikinci bir şahsın pazarlık yapmasını Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) yasakladığını söyler. [Bkz. Buhârî, Sahih, Büyû, 58; Müslim, Sahih, Büyû, 14]

Malı alma niyeti olmaksızın fiyatı artırmak veya kırmak, böylece üçüncü şahıslara zarar vermek, kapalı veya açık artırmalarda yapılan hîle ve gizli anlaşmalar da haramdır. Bütün bu davranışlara dinimizde "aldatma" denir ve Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından yasaklanmıştır. [Bkz. Buhârî, Sahih, Büyû, 64; Müslim, Sahih, Büyû, 14]

Ebu Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre, Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), "Müslüman, kardeşinin pazarlığı üzerine pazarlık yapmasın" buyurmuştur. [Bkz. Buhârî, Sahih, Büyû‘, 64, 70; Müslim, Sahih, Nikâh, 51-56, Büyû‘ 11, 12; Nesâî, Sünen, Büyû‘, 16]

Go to top