Selamun aleyküm hocam bir fetvanın doğru olup olmadığından emin olamadım.size sormak istedim.fetva şu:

Hanefiler ve Malikîler (1) şunları necasetten ayrı saymışlardır: 

İçinde kan bulunan ve bulunmayan irin, yarık, uyuz, kaşıma gibi sebeplerle kabarcıklardan çıkan sıvılar. Şu kadar ki sarı su ve irinin azı, kanın azı gibi bağışlanır.

bu fetva doğru mudur.sarı su irin ve kanın azı bağışlanan necasetlerden midir.mesela sümükle beraber gelen az kan affedilen necasetlerden midir. Ender Kara – gmail

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sorunuzda söz konusu ettiğiniz fetvânın geçtiği yazının linkini istemiş idim, aradan kaç saat geçmesine rağmen, maalesef şu âna kadar göndermediniz.

Çoğunlukla gazetecilikte kullanılan bir tabir vardır; fikri tâkip... Yani yapılan bir haberin sonrasında onunla ilgili bütün gelişmeleri de tâkip etmek manasında kullanılır. Hatta sadece gazetecilikte de değil, özellikle uzun soluklu ve sabır gerektiren bütün işleri layikiyle tamamlamak için kişide bulunması gereken bir haslettir bu huy.

Özetle söylemek gerekirse fikri tâkip; başlatılan işi, projeyi, inşaatı, davayı, mevzuyu, meseleyi, soruyu artık her ne ise, ilk adımdan son adıma kadar aynı dikkat, aynı istek-arzu, şevk ve motivasyon ile götürmek ve neticelendirmek demektir.  Malesef bu haslet / bu huy bizde pek de olmadığı için, zamanla nasihat babında şu kelâm söylenir olmuştur:

Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir.”

Evet, keşke sorduğunuz soruyu-meseleyi tâkip edebilseydiniz… Bizi de bu girizgâhı yazmaya mecbur etmeseydiniz!

Her neyse, ne sebeptense artık; meseleyi tâkip işini de biz üzerimize alalım.

Değerli kardeşim;

Hanefî ve Malikî âlimleri (rahımehumullah), içinde kan bulunan ve bulunmayan irin, yarık, uyuz, kaşıma gibi sebeplerle kabarcıklardan çıkan sıvıları necis addetmemişler; sarı su ve irinin azı da, kanın azı gibi bağışlanır, demişlerdir. [Bkz.el- Kâsânî, el-Bedâyiu’s-Sanâyi’, I, 60; İbn Âbidîn, ed-Dürrul-Muhtâr, I, 294; İmam Râfiî, Şerhu'l-Kebîr, I, 56; İmam Râfiî, eş-Şerhu's-Sağîr, I, 5; Ebu’l-Kasım İbn Cüziyy, el-Kavâinü’l -Fıkhiyye, Dâru’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut, s. 33]

Şâfiî ve Hanbelî müçtehitleri (rahımehumullah) ise, irin ve sarı suyun necis / pis olduğunda ittifak etmişlerdir. 

Maamafih Hanbelîler, kan ve ondan meydana gelen irin, sarı su ve yaradan çıkan sıvıların azının, sıvı ve yiyecek dışındakilerde bağışlanacağını ifade ederler. Zira insan, ekseriyetle bundan kurtulamaz; taşla temizlenmede kalan iz gibi, bundan sakınmak da zordur. Ancak sıvı ve yiyecekte bunlar bağışlanmaz, demişlerdir. [Bkz. Şeyh Mansur bin Yunus el-Buhutî, Keşşâfu'l-Kına an Metni’l-İkna‘, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, I, 219; eş-Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc, 1,79, 193, 194;Ebû İshak eş-Şîrâzî’nin (ö. 476/1083), el-Mühezzeb, 1,47] Bağışlanan "az"ın miktarı-ölçüsü ise, abdesti bozmayacak kadar olandır. Yani bakıldığında göze çok olarak görünmeyen miktardır. İrin ve benzeri şeylerde bağışlanan miktar, kanda bağışlanandan daha fazladır. Bağışlama, ön ve arka avret yerlerin dışında gelen yara suları için geçerlidir. O yollardan gelirse-olursa bağışlanmaz.

Şafiî mezhebindeki kesin görüş şudur: Sivilce kanı, pire kanı, sinek pisliği, yara ve yanık ya da kokulu-kokusuz çiçek hastalığından çıkan su, çatlayan damar ve hacamat (kan aldırma) yerinden akan, az veya çok su temizdir. Yine azhar (en zâhir, en açık,en bedihî, en net) olan görüşe göre, insandan çıkıp ayrıldıktan sonra tekrar ona dönen kanın da temiz olduğudur.

Vesselâm…

Go to top