Selamün aleyküm hocam. Başkasının niyetine namaz kılacağımız zaman (mesela başkasının niyetine tesbih namazı kılmak) ne şekilde niyet etmemiz gerekiyor? Allah sizden razı olsun. Ahmet Sinan Kaçar – Gmail

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Başkasının adına namaza da oruca da niyet edilmez. Namaza ve oruca Allah için niyet edilir. Namazdan sonra, dilediğimiz kişi / kişiler hakkında dua eder, sevabını onlara hediye edebiliriz.

Oruç ve namaz gibi ibadetler, mükellef olan her Müslümanın yapması gereken şahsî farzlardır. Bunun için her Müslüman bizzat namazı kılmak, Ramazan orucunu tutmak sûretiyle ancak borcunu eda etmiş olur. Ölmeden önce hayatta iken bu ibadetlerini kendi yerine yakını veya bir başkası yapamaz. Öldükten sonra da durum aynıdır. Ancak o zaman -aşağıda anlatılacağı üzere- devreye keffâretler girer.

Neseî’de rivayet edilen bir hadis-i şeriflerinde Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bu hususu şöyle ifade buyururlar: 

Hiç kimse başkası adına oruç tutamaz, kimse de başka biri adına namaz kılamaz; ancak onun adına yemek yedirebilir.”

Yemek yedirme” meselesi ise Bakara sûresinin 184. ayet-i kerimesinde ve bazı hadislerde beyan edildiği gibi, tutulamayan her oruç için her gün bir fakiri doyuracak şekilde yemek yedirmektir

İbn Ömer’in (r.anhuma) rivayet ettiği bir hadiste Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: 

Bir Müslüman ölür de, üzerinde bir aylık oruç borcu kalırsa, her gün bir fakiri doyurmak üzere onun yerine yakınları yemek yedirsin.” [Mansûr Ali Nâsıf (1341-1247/1922-1928), et-Tâcu'l-Câmi‘, 2, 28] 

Yine İbn Abbas’ın (r.anhuma) bir rivayetine göre Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: 

Bir kimse Ramazan ayında hastalanır, sonra ölürse, oruçlarını tutamamış olursa, onun adına yemek yedirilir, kaza edilmez. Fakat adarsa, velîsi onun yerine kaza eder (yani keffâretini verir).” [Mansûr Ali Nâsıf, a.g.e.]

Bu hadis-i şerifler, hayatta iken oruç tutamayanların mirasçılarının onun malından her orucu için fidye verebileceklerini bildirmektedir. Bunun için mirasçılarına vasiyette bulunur. Bu bir ibadet olduğu için, ancak kendisinin vasiyet etmesi halinde yapılması gerekir. Kendisi bir vasiyette bulunmamışsa, mirasçı durumunda olan evlat ve yakınları onun adına fidye vermek mecburiyetinde değildir. Fakat kendiliklerinden fidye verirlerse bu caizdir ve sevabı kendisine ulaşır. Bu ihtiyarîdir, yakınlarının onun adına bir ikramı sayılır. [el-Mevsılî, el-İhtiyâr, 1, 135]

Ölen Müslümanın tutamadığı Ramazan gibi farz oruçları, adayıp da tutamadığı nezir oruçları ve nafile olarak başlayıp bozduğu, daha sonra tutamadığı vacip oruçlar için birer fidye ayrılır. “Fidye” bir fakiri bir gün doyuracak şekilde yemek yedirmek veya onun bedelini vermektir. Bu da Ramazan’da verdiğimiz “fitre” miktarıdır. Hanefî, Şâfiî ve Mâlikî âlimlerinin görüşleri bu istikamettedir. Oruç şahsî bir ibadet olduğu için, bir başkasının onun yerine oruç tutması caiz olmaz. Üç mezhebin âlimleri, içtihatlarına yukarıdaki mealini naklettiğimiz hadisleri delil olarak zikrederler. 

Başta Ahmed bin Hanbel (rh.) olmak üzere Hanbelî mezhebi âlimleri, tâbiîn ve bazı Sahâbîler ise, Buharî ve Müslim gibi hadis kitaplarında geçen şu hadis-i şerifi zikrederler. 

Rasûlullahın (s.a.v.) huzuruna bir Sahâbî geldi ve şöyle dedi: 

Yâ Rasûlallah, annem öldü, üzerinde bir aylık oruç borcu var. Onun yerine kaza edebilir miyim?” Rasûlullah (s.a.v.) sordu: “Annenin borcu olsaydı, onu öder miydin?” Sahâbî, “Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah, borcu ödenmeye daha layıktır.” [Mansûr Ali Nâsıf, a.g.e. 2, 78]

N e t i c e

Her meselede olduğu gibi, her mü’min kendi mezhebinin görüşü istikametinde amel etmelidir. Kaldı ki bu meselede, içinde Hanefî âlimlerinin de bulunduğu mezhep âlimlerinin çoğunluğunun içtihadına göre amel etmenin daha isabetli olacağı açıktır. Oruç için “fidye” vermek, hususunda ayet ve hadisler delil olarak getirilirken, namaz için de aynı şekilde kılınamayan her namaz için bir fidye verilmesi bazı Hanefi âlimlerince (İmam Muhammed rh.) uygun görülmüştür. Yani ölen kimse kılamadığı namazlar için malından fidye verilmesini vasiyet etmişse, mirasçıları bu arzusunu yerine getirirler. Her namaz için bir fidye verirler. [Mehmed Zihnî Efendi, Nimet-i İslâm, s. 964 ] 

Go to top