Hatalıklardan kurtulmak için kesilen”Şifa kurbanı” hakkında hadis var mı? İsmi bizde mahfuz bir okuyucu.

*******

Anladığımız kadarıyla halk arasında “şifa kurbanı” ismiyle bilinen bu uygulama, Üstâzünâ Süleyman Hilmî Tunahan (k.s.) hazretlerinin, aşağıda nakledeceğimiz “Hastalıktan halâs için” tarif buyurdukları usûl oluyor. Şöyle:

“Hastalıktan halâs (kurtulmak niyetiyle) rızâ-yı İlahi için kurban kesip 60 parçaya ayrılır. Her parçanın yanına kudreti yettiği kadar 100, 200, 300’er kuruş [zamanın şartlarına göre 3 - 5 lira] veya daha ziyade para koyup talebe-i ulûma, yoksa fukara-ı müslimine dağıtılır. es-Sadekatü teruddü’l-belâ ve tezîdü’l-ömr (Sadaka, belayı önler ve ömrü uzatır) [Bkz. Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, 3, 63]  hadis-i şeriflerinin sırrı zâhir olur. [Hastanın] ömrü uzar ve sıhhat bulur.” [Ahbâb Hocaefendi merhum, Notlar, gayr-i matbû, s. 68]

Manevi reçeteler çoktur, muhteliftir. En mühimmi de, dua-niyaz-tazarru ve ilticadan, imkân nisbetinde hayr u hasenâttan, kurban ve sadakadan geri kalmamaktır. 

***

Araştırmalarımız esnasında, sadedinde olduğumuz usûl hakkında müstakil bir hadis-i şerifle karşılaşmış değiliz. Fakat olması da gerekmez. Esasen vacip olan kurbanı da, hayat nimetine şükrün bir ifadesi olarak kesiyoruz. Binaenaleyh Cenab-ı Hakk’ın, sıkıntı-belâ ve musibetlerden kurtarması, her türlü dert ve hastalıklarımıza şifa vermesi niyetiyle ve O’nun rızası için şüphesiz ki nâfile kurban kesebiliriz. Etiyle ilim talebelerine, yoksa yoksullara yukarıda anlatılan âdap ve usûle göre ikramda bulunabiliriz. Bu da bir sadakadır. Ve hemen herkesin bildiği, Efendimiz’in (s.a.v.) “Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz [el-Münzirî, et-Tergîb ve’t-Terhîb (Terc.) 2, 186] tavsiyelerine muvafık ve mutabık olmakla bu uygulama Sünnet’e istinad etmiş olur.

Eğer bu kurban nezredilmişse (adanmışsa) adak kurbanı olur, adayan kişinin üzerine bunu kesmek vacip olur. Etinden adayan ve âilesi, usûl ve fürû yiyemez. Adak için bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2960-adak-etinden-sahibi-yiyemez.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3323-adak-kurbanindan-anne-baba-yiyebilir-mi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3397-adak-kurbanini-kesen-ve-kestirenin-yapmasi-gerekenler.html

Türkçemizde genellikle adak olarak ifade edilen nezir, bir çeşit ibadettir. Zaten nezirin asıl mânâsı da kişinin Allah rızası için yapması mubah olan bir şeyi yerine getirmeye söz vermesi, adadığı şeyi yapmayı kendi üzerine vacip kılmasıdır.

Dinen adanan bir şeyin yerine getirilmesi vaciptir. Çünkü kişi Allah için söz vermiş bulunmaktadır. “Adaklarını da yerine getirsinler.” [Hac suresi, 29] meâlindeki âyet-i kerime, adak sahiplerine Allah’ın (c.c.) bir emridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de, “Bir kimse bir şey adar da adını koyarsa, belirttiği şeyi yerine getirmesi lâzımdır.” [Molla Husrev, Düreru’l-Hukkâm, İstanbul: Fazilet Neşriyat, İstanbul, 1976, 2, 45] buyururlar.

Ancak burada göz önünde bulundurulması gereken bir husus varsa, o da, adağın, adanan şeyi değiştirmediği, yani İlâhî takdire tesiri bulunmadığıdır. Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) bu hususu şöyle ifade buyurmuşlardır:

Adak kaderden hiçbir şeyi değiştirmez. Ancak cimri kişiden adağı sebebiyle bir mal çıkarılır.” [Tirmizî, Sünen, Nüzûr, 10]

“Adak bir şeyi ne çabuklaştırır ne de geciktirir; sadece adakla cimriden mal çıkarılmış olur” buyurdu. [Ebu Davud, Sünen, Eyman ve Nüzûr, 21; İbn Mâce, Sünen, Keffarât, 15; Nesaî, Sünen, Adak, 3743]

“Adak adamak, Âdemoğluna takdir olunmayan hiçbir şeyi getirmez; fakat adak yoluyla cimriden mal çıkarılmış olur.” [Ebu Davud, Eyman ve Nuzur: 21; İbn Mâce, Keffarât: 15; Nesai, Adak, 3744]

“Adak adamayın, çünkü adak kaderi değiştirmez; lakin adak yoluyla cimriden mal çıkarılmış olur.” [Ebu Davud, Sünen, Sünen, Eyman ve Nüzûr, 21; İbn Mâce, Sünen, Keffarât, 15; Nesaî, Sünen, Adak, 3745] Bu mevzuda daha başka da rivayetler mevcuttur.

Adağın, insanın saadetine ve bedbahtlığına bir tesirinin olmadığını bilerek bir şey adanır, sonra yerine getirilirse, kişi gene sevaba kavuşur.

Ayrıca adak ancak farz veya vacip olan bir şeyden yapılabilir. Bu vazifeleri yerine getirmek de, şüphesiz insana ecir / mükâfat kazandıracaktır. Böyle olmakla beraber adak yapmadan da bu ibadetler yapılabileceğinden, hayır-hasenat işlenebileceğinden, adak âdetine fazla alışmamak en iyisidir.

Adakta gaye Allah rızasının dışında bir şey olmamalı... Bütün bu meselelerde Allah rızası şart koşulmalı, bir şey adanacaksa asıl maksat O’nun rızasını kazanmak olmalıdır.

Ayrıca adakta vakit, yer, para, fakir gibi sınırlanmaya ve tayin edilmeye itibar edilmez. Ramazan ayında bir kurban keseceğini adayan kimse, onu herhangi bir ayda kesse olur. Yine, meselâ Eyüp Camiinde namaz kılacağını nezreden bir kimse, adadığı aynı namazı Sultanahmet Camiinde kılsa caizdir. Falan fakire bir miktar para vermeyi adayan kimse, o parayı bir başka fakire verse de adağı yerine gelmiş olur. Detaylı bilgi için bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3436-adakta-mekan-sartina-uymak-gerekir-mi-2.html

***

Eğer bu adak kurbanı değil de, kişi, mâruz kaldığı kaza-belâ ve felaketten kurtuluşuna, hastalığının iyileşmesine şükür için kesmişse, şükür kurbanıdır, kesen hem kendi yiyebilir, hem de fakir-fukaraya tasaddukta bulunabilir. Söz konusu bu ikinci uygulama daha güzel olur. Hatta daha da güzeli, eğer durumumuz müsaitse, imkânımız varsa, bu ve benzeri kurban ibadetlerini, hayır-hasenatı sıkıntıya düştüğümüzde veya bunlardan kurtulduğumuzda değil de, başımız selamette, vücudumuz sıhhatte iken yapmak, belaları-hastalıkları gelmeden önleme tedbirini almaktır.  Nitekim Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.), yukarıda bir cümlesini naklettiğimiz hadis-i şeriflerinin tamamında aynen şöyle buyurmaktadır:  

Mallarınızı zekât ile koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedâvi ediniz, belâ dalgalarını duâ ve niyaz ile karşılayınız.

Bu Nebevî ikazı hiç hatırımızdan ve hayatımızın hiçbir safhasından çıkartmamamız lâzım.

*** 

İ l a v e   b i l g i

Yapılan adak, adak sahibinin mâli gücünü aşmamalı ve başkasına ait bir şey olmamalıdır. Meselâ bir dana keseceğini adayan kimsenin buna gücü yetmezse bir koyunu kesebilir.

Kurban günlerinde, kurban kesmesi kendisine vacip olan bir kişinin, ikisine birden malî gücü yetmiyorsa, önce bu vacip kurbanı kesmesi ve daha sonra adak kurbanını kesmesi gerekir. Çünkü kurbanın belirli günleri vardır, fakat adak her zaman kesilebilir. Ancak kendisine kurban kesmek vacip değilse, öncelikle adak kurbanını kesmesi icap eder. 

Adak kurbanı olarak hisseye girmek caiz mi?

1.Kesilen büyük baş kurbana adak, akika, şifa… gibi kurban hisseleri girebilir. 

2. Her ne kadar adaklar dünyevi bir iş sebebiyle kesiliyorsa da, Allah adına kesildiği için diğer kurban hisselerinin içine girebilir. Yeter ki hepsi kurban niyetiyle olsun. Ancak etlik kesmek niyetiyle olursa o zaman caiz değildir.

3. Adak sahibi kendi adadığı hisseden kendisi, çoluk çocuğu, annesi-babası yiyemez. Ancak diğerlerinin hisselerinden yiyebilirler. Diğerleri de adak kurbanından yiyebilirler. 

Go to top