hocam selamün aleyküm Mehdi as ' ın  devleti osmaniye ye muttasilen  zuhur edeceği hadisesini  araştırıyorum.bende ki ruhul beyan tercemesinde bulamadım.surei kasasın tefsirinde geçiyor imiş.arapça metnini siz bulabilirseniz bu acize gönderebilir misiniz.değerli vaktinizi alıyor ve özür diliyorum.selam ve saygılarımla.

Soru: fatih tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Öncelikle hatırlatmakta yarar görüyorum; bendenizin yardımcım-asistanım, ekibim filan yok. Yalnızım. Çalışmaların tamamını kendim yapmak-yürütmek zorundayım. Keza bunun dışında da meşgalelerim var ve oluyor elbette… Binaenaleyh söylediğiniz tarzda özel bir araştırma yapıp gönderebilme fırsat ve imkânm yok. Dolayısiyle siz araştırmanızı tamamladığınızda çalışmanızdan bizi de haberdâr ederseniz memnun olurum.

Maamafih hatırladığımıza göre, Fazilet Takvimimizin 16 Ocak Perşembe 2014 tarihli yaprağının arka kısmında sorduklarınıza benzer bilgiler yer almış idi. Sizin de karşılaşmış olacağınızı tahmin ediyorum. Fakat gözden kaçmış veya unutulmuş olabileceğine binaen aşağıya aynen kopyalıyorum. Belki de kastettiğiniz mânâ budur. Lütfen dikkatle okuyun. Kaynağını da kaydettik, aslından da ayrıca mütâlaa edebilirsiniz.

***

KIYAMETE KADAR HAK ÜZERE OLAN TOPLULUK

“Allâhü Teâlâ, Sâffât sûresinin 171, 172 ve 173. âyet-i kerimelerinde şöyle buyuruyor (meâlen): "Celalim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında Levh-i Mahfuzda şu kelamımız sebkat etmiş (yazılmış)tır: Onlar elbette muzaffer olacak, önünde olmazsa sonunda yardım onlara olacaktır. Ve elbette bizim askerlerimiz (o peygamberlere yardıma gelecek ve muhakkak onun orduları) onlar gâlip geleceklerdir."

“İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri bu âyetleri şöyle tefsir etmiştir: Allâhü Teâlâ Hazretleri buyuruyor ki: Andolsun ezelde, Levh-i Mahfûz'da şöyle yazdık ki, Rasûl kullarımız mağlup olmaz. Bizim ordularımız; peygamberler ve mü'min askerlerin -bazı yerlerde mağlup oldukları görülse de- dünyada ve âhirette elbette onlar düşmanlarına gâliptir. Çünkü âkıbet onlarındır. Mağlubiyet nâdir olup yok hükmündedir. Mağlubiyet, kumandanın emrine muhalefet etmekten, dünyaya tamah etmekten ve kibirlenmek gibi benzeri ârızî sebeplerdendir. Cenâb-ı Hakk'ın bizzat hükmettiği nusrete, yardıma halel getirmez.

“Yardım şerefli bir rütbedir, ancak mü'mine lâyıktır. Kâfirin bazan gâlip olması bir istidrac olup sonu rüsvaylıktır.

“Hâsılı, hakiki ihlâsa kavuşan mü'minler yardım olunmuşlardır ve gâlipler onlardır. Gâlib ve Azîz Mevlâ'ya istinad eden / dayanan muhakkak yardım olunmuştur ve gâliptir, düşmanları mağluptur. Sonra Allâh'ın askeri, Allâhü Teâlâ'nın Azîz ve Müntekım isimlerinin sırrına ve Enbiyâ sûresinin "Hayır, hakkı batılın tepesine fırlatırız da beynini parçalar, bir de bakarsın o anda mahvolmuştur..." mealindeki 18. âyetinin sırrına mazhar olmuştur.

“Allâh'ın askeri Allâhü Teâlâ'nın dinini yaymak için ve Hakk'a yardım etmek ve hakkı / hakikatı beyan etmek üzere tayin ettiği kimselerdir. Kim onları zelil etmek isterse çenesi üzere düşer.

Osmanlı sultanlarının bu tâifenin hatîmesi; sonuncusu olduğunda şüphe yoktur.

İsâ ve Mehdî aleyhimesselam hâtimetü'l-hâtime; sonun sonuncusudur. Kıyâmet koparken İsrâfil aleyhisselamın yeryüzünde kalan kâfir ve fâcirleri yakalayacak sayha-i vâhidesi; sûra üfürmesi ile ortaya çıkacak bir tek ses ise, hatimetü hâtimeti'l-hâtime; sonun sonuncusunun sonudur. (Ruhu 'l-Beyan Tefsirinden)”

[Bkz. el-Bursevî, İsmail Hakkı, Tefsîru Rûhu’l-Beyân, Mektebetü Eser, İstanbul, 1389, 7, 498]

***

N e t i c e

Mâlum olduğu üzere mevzu-i bahs ettiğiniz mesele, ‘Kıyâmet alametleri’yle alakalı… Kıyâmet alametleri ve bunlar hakkındaki hadis-i şerifler ise, hemen hepsi te’villi. Te’villerini, izah ve yorumlarını kimin, kimlerin yapacağı / yapabileceği de belli. Rasûl-i Zîşân Efendimizin (s.a.v.) vârisleri olan hakikat âlimleridir. Onların haricindeki ulemâ tarafından yapılan te’villerin de hepsi muvafık ve mutabık olmayabilir.

Kısacası bu gibi meseleler ümmet fertlerini aşan hususlardır. O itibarla bu ve benzeri mevzulara dalmanın, onlarla fazlaca meşgul olmanın bize getireceği ekstra bir faydası olmasa gerek. Onun içindir ki Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) bu noktada yapmamaz gerekeni ümmetine hatırlatmış ve bizi salih amellere teşvik ederek buyurmuşlardır ki:  

Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin”. [Buharî, el-Edebül-Müfred, s. 168]

Hadis-i şerifte ifade olunan mananın farklı şekilde anlatıldığı başka rivayetler de vardır. Bunlardan birkaçı şöyledir:

“Herhangi birinizin elinde bir hurma fidanı varken, kıyâmet kopacak olsa, derhal onu diksin! [Heysemî, Mecmau’z-Zevâid. 4, 63. Münâvî, Feyzu’l-Kadîr, 3, 30]

Heysemî (rh.), Bezzar'dan (rh.) naklettiği bu hadis-i şerif için ravileri mutemet (güvenilir) dedikten sonra, kıyâmetin kopmasından maksadın, kıyâmet alâmetlerinin belirmesi olabileceğine dikkat çekmektedir. Hatta o, “Elinde bir hurma fidanı olanınız, Deccâl'in çıktığını duysa bile onu diksin. Çünkü Deccâl'den sonra insanların yaşama şansları olacaktır” diye bir beyanın da kayıtlara geçtiğini söylemektedir.

Kıyamet kopmaya yakınken elinizde bir ağaç fidanı varsa ve onu dikmeye vakit bulabilirseniz onu dikin”. [Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3, 184, 191]

Demek ki bizim için aslolan, kıyamet araştırmaları yapmaktan ziyade o korkunç güne hazırlık yapmaktır. 

Go to top