Hocam selam aleyküm.geçen günlerde size Mehdi aleyhisselamın Osmanlı'ya muttasilen geleceği hadisesini sormuştum.sizde araştır bilgi verirsin demiştiniz.araştırdım terceme halini aynen yazıyorum."Allahü teâlâ Hz. meliklerden Osmanlı Devleti hakanlarını seçti. zira Osmanlı Devleti müslüman devletlerin sonuncusudur. Osmanlının son zamanları mehdiyyi muntazır aleyhirrıdvan hazretlerinin zamanına bitişiktir. ve bu ümmetin alimlerinin büyüklerinden bu şekilde sahih olarak rivayet edildi." kaynak: Ömer Faruk Hilmi ruhul beyan tercümesi cilt 20 sayfa 381 Kasas suresi tefsiri Tuğra Neşriyat. arapça metnini bulamadım.

Soru: fatih tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Evet, bahsettiğiniz ibareyi sormuştunuz. Biz de Devlet-i Osmaniye ve Kıyâmet alâmetlerinden Hz. Mehdî’nin zuhuru başlığıyla cevaplamış ve ‘araştırmanızı tamamladığınızda çalışmanızdan bizi de haberdâr ederseniz memnun’ olacağımızı söylemiş idik. Zahmet edip verdiğiniz bilgi için teşekkür ederim. Ancak zikrettiğiniz kaynakla alakalı sayfa numarası hatalı. Orada bu mevzuda bir bilgiden habs edilmiyor. Bunu da e-mailiniz kanalıyla bildirmiştim. Mukabil cevabınızı alamadım. Ama çalışmalarım esnasında Tefsîru Rûhu’l-Beyân, 6. Cilt, 425. sayfada söz konusu ibareye tesadüf ettim... Kasas suresi 68. ayet-i kerime tefsirinin sonu sayılır. Sizinle ve diğer okurlarımızla da paylaşmak istedim. İbare şöyle:

و من الملوك الخواقين العثمانية ﻻن دولتهم آخر الدول وتتصل بزمان المهدى المنتظرعلى ماثبث و صح عن اكابرعلماء هذه اﻻمة.

Manası: (Allahu Teâla pek çok şeyden bazılarını seçtiği gibi,) meliklerden de Osmanlı Hakanlarını seçti. Zira onların devleti, (İslâm) devletlerinin sonuncusudur… Ve bu ümmetin (zû’l-cenâhayn olan / zâhir ve bâtın) âlimlerinin büyüklerinden sabit olan sahih bilgilere / nakillere göre, beklenen Mehdî’nin (aleyhirrahmeti ve’r-rıdvân) zamanına bitişir. (Yani bir devrin bitişi-sonu, öbür dönemin başlangıcı olur.)” [Bursevî, İsmail Hakkı, Tefsîru Rûhu’l-Beyân, 6, 425]

Velhâsıl ibare-ifade böyle, perdenin görünür tarafı bu. Fakat bunun gerçek manası nedir, nasıldır, ne şekilde cereyan ve tahakkuk eder ya da etmiş midir, edecek midir bizim bunları anlamamız mümkün olmadığı gibi, bilmekle de mükellef değiliz. Biz kendi işimize-gücümüze bakmakla, ibâdat u tâatımızı eda, Allah yolundaki hizmetlerimizi ifa ile yükümlü ve sorumluyuz. İbarede de işaret buyrulduğu gibi, bu sahada söz sahibi zevât, ümmetin zâhir ve bâtın cihetinden ekâbir-i ulemasıdır (zû’l-cenâhayn olan hakikat âlimleridir, verâset-i tâmme sahipleridir). Bu ve benzeri mevzulara dair evvelki cevabî yazımızda hatırlattığımız mühim hususları, burada yeniden dile getirmenin bir manası yok. Onu tekrar ve dikkatle okumanız kâfidir. 

Go to top