عليكم   السلام  

Cevapla Muhterem hocam, Allah teala ilminiz ile amil eylesin, makamınızı cennet eylesin.

Peygamberimiz aleyhisselatuvesselam hazretleri namazda iken hiç terk etmediği kıyafet ölçüleri nelerdir? Hiç başı açık namaz kılmışlar mı?Hiç kısa kollu, kısa bacaklı kılmışlar mı? Hep cübbe ile mi kılmışlar? Hep bol mu giyinirlerdi? Hiç güzel Kokusuz namaza dururlar mıydı? Hiç misvaksız abdest alırlar mıydı?

Soru Mehmed tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleykümü’s-selâm Muhterem kardeşim; dualarınız için de cümlemiz adına sınırsız ‘amin’ler…

Sorularınıza gelince…

Emriniz olur, alerre’si ve’l-ayn / başımız-gözümüz üstüne… Siz emredersiniz de bizim ‘hayır’ dememiz mümkün mü?!

Ancak cevaplardan önce şu basit suali de size sormadan edemeyeceğiz, lütfen mâzur görün; bunların nesini cevaplayacağız ki? Zikrettiğiniz mevzular, zaten bildiğiniz ve de bilmeniz gereken hususlar değil mi?

Ayrıca âlimlerimiz-müçtehitlerimiz Sünnet’te bu meseleler hakkında gelen bilgileri değerlendirmiş, ortaya koydukları hükümleri de en küçük teferruatına kadar bize ulaştırmışlardır. Bize ise, istisnâî haller dışında, sadece mensubu bulunduğumuz mezhebe göre amel etmek kalmıştır.

Binaenaleyh Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) baş açık, kısa kollu, kısa bacaklı giysilerle namaz kılmadığını / kılmayacağını; cübbe ve sarık kullandığını, vücut a’zalarını belli etmeyecek ölçülerde bol ve geniş elbiseler giyindiğini; güzel kokuyu sevip süründüğünü; misvak sünnetini sadece abdestte de değil, ihtiyaç hissettikleri her zaman tatbik ettiklerini bilmiyor musunuz?

Bunda şüpheniz mi var?

Ama bu noktada açıklanması gereken bir husus da var haliyle… O da gaye ile / idealle asgari manada yapılması gereken ya da mütâbeatte (O'na uyma noktasında) yapılabilenleri birbirine karıştırmamaktır. Öyle değil mi?

O halde âdapla alakalı hususlarda, eğer haram-helâl sınırlarını aşma gibi bir durum söz konusu olmadığı sürece, kimseyi itham etmemek, doğruları tatbik ve yanlışları tenkitte de ölçüyü kaçırmamak icap ettiğini bilmemiz gerekir. Bilmem anlatabildim mi?

Şeriatın zâhiri var, bâtını var. Mü’minin avâmı var, havâssı var, ehass-ı havâssı var. Rasûlullah Efendimizi (s.a.v.) örnek almakta bunların tamamı bir ve beraber olabilir mi? Bütün insanlar ve Müslümanlar arasındaki tarağın dişleri gibi eşitlik, ancak hukuk karşısındadır. O itibarla herkes kendi manevi derecesince-seviyesince uyar / uyabilir O’nun sünnetlerine… Kendi istidadı neyse o nisbette uygular hayatında sünnetleri… Bir elin beş parmağı gibi muhteliftir insanların her hâli… Tek tip elbise gibi ne tek tip insan, ne de tek tip İslâm ve Müslüman vardır bu âlemde…

Unutmamak lazımdır ki; efrâd-ı ümmetten hiçbir ferd Fahr-i Kâniat Efendimiz (s.a.v.) gibi olamayacağına, onun nâil u mazhar bulunduğu nimet, vüs’at ve istidada kavuşamayacağına göre, bizler de haddimizi bilmemiz ve gücümüzün üzerinde yüklerin altına girmememiz gerekir. Zaten Rabbimiz (c.c.) de kimseye vüs’atinin üzerinde bir şey yüklememiştir ki, sair kullarının da her alanda aynen Rasûl-i Zîşânı gibi olmasını istesin…

Binaenaleyh mü’minler olarak saydığınız hususlarda bizim için ideal ölçü, elbetteki Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) tam ve kâmil manada ittiba etmektir. Fakat bu tebaiyyet / uyma hasleti de herkesin kendi vüs’atincedir. Dolayısiyle şeriatın dışına taşmadıkları sürece de kimseyi ayıplamamız doğru olmaz. Kimisi farzları eda, haramlardan içtinap ile iktifa eder; kimisi vacipleri, sünnetleri ifa ile mekruhlardan da kaçınır; kimileri de vardır ki, bütün bunların ötesinde usûl ve âdaba son derece riayetle yasaklar mevzuunda da şüphelilerden dahi kaçınır. Takva, ihtiyat ve azimet yolunu tutar. İdeal olan nokta budur. Ancak bu zirveye mü'minlerin kaçta kaçı ulaşabilir!

Ayrıca hatırlatmakta fayda mülahaza ediyoruz; sünnetler de sünen-i hüdâ ve sünen-i zevâid olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunları da birbirine karıştırmamak lazım. Biri ibadetlere taalluk eder, öbürü ise âdetlerle ilgilidir… (Detaylar için sitede araştırabilirsiniz.)

Evet, ezmanın tebeddülü ile şer’î ahkâm / dinin sabiteleri tebeddül etmez; ama, dünyevî hükümler yani âdet ve ahvâl gibi hususlar tebeddül eder / değişebilir. Okka yerine kilo, dirhem yerine gram, arşın yerine metre kullanılıp cübbe yerine ceket giyildiği gibi… Nitekim tesettürde de dinimiz, şekil yerine “ölçü” vermiştir. Mevsimler-iklimler farklı farklıdır. Bu itibarla ölçüyü kaçırmamak, dikkatli olmak, temel meselelerde usûle vâkıf olmadan söz etmemek lâzım gelir. Zira her an için kaş yapayım derken göz çıkarma tehlikesi söz konusu olabilir.

Hâsılı, her alanda ölçümüz şeriat olacak, Ehl-i Sünnet âlim ve mutasavvıflarının kıstasları-kriterleri olacak. Mezhepsizler gibi kendi kafamıza göre nasslardan hüküm / hükümler çıkartmaya kalkışmayacağız. İlahî hükümlere uyma, Nebevî sünnetleri uygulama, mezhebimizin görüşlerini takip noktasında düsturumuz daima, “Bir şeyin tamamı elde edilemiyorsa / yapılamıyorsa, tamamı da terk edilmez” kaidesi olmaya devam edecek… Bildiklerimiz ve yapabileceklerimizle âmil olacağız ki, Mevlâ-yi Zû’l-Celâl bilmedikleremizi de öğretsin, onları yapabilmeye muvaffak kılsın.

Mesajınızda sözünü ettiğiniz maddelerle ilgili detaylı mâlumat için lütfen aşağıdaki linklere bkz. dikkatlice okuyunuz:

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/850-takke-takmak.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1326-takkesiz-corapsiz-yazili-elbise-ve-kisa-kolla-namaz.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1417-namaz-kildirirken-cubbe-giymek.html

http://www.halisece.com/islami-makaleler/1646-kadin-ve-erkekte-bakilmasi-dokunulmasi-caiz-olan-olmayan-yerler.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/684-sunnet.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1616-dogum-oncesi-ve-sonrasinda-yapilmasi-gerekenler.html

http://www.halisece.com/islami-makaleler/252-qmisvak-kullaninizq.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2584-agiz-dis-temizligi-misvak-ve-fircalar.html

http://www.halisece.com/islami-makaleler/253-misvakla-ilgili-bazi-bilgiler.html