Selamün Aleyküm hayırlı sahurlar. Belki fıkhi bir mevzu değil ama Dat harfinin okunuşuyla ilgili bildiklerinizi paylaşabilir misiniz? Şimdiden teşekkürler. 

Soru: Murat tarafından yazıldı.Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam, size de hayırlı sahurlar.

Evet, ‘Dat harfinin okunuşu’, fıkıhla değil Kıraat mevzuu ile / mehâric-i hurûfla alakalı bir husus. Ama olsun, diğer alanlarda olduğu gibi, bu meselede de keza karınca kadrince, vaktimiz elverdiğince yardımcı olmaya çalışalım.

Fazilet Neşriyat’ta 1990’lı yıllarda takvim te’lifimiz esnasında Karabaş Tecvidi üzerinde zaruri bir çalışmamız olmuş, sonra da bu çalışma kitap olarak basılmış idi. Halen de şirketimiz tarafından basılıp satılmaya devam ediyor. Orada “Mehâric-i Hurûf” başlığı altında “Dat” harfiyle ilgili şu bilgileri kaydetmiş idik: “Dat harfi, dilin yan tarafını üst azı dişlerine dokundurmak suretiyle sağda ve soldan telaffuz edilir. Kalın, kuvvetlice ve açık bir şekilde okunur. Dat okunurken dil ucunun dişlerin arasına girmemesine dikkat etmek lâzımdır. Aksi takdirde “Dat” yerine Zı harfi çıkar.” [A.g.e. s. 10; Ayrıca bkz. Kitâbu Cezeriyye, El Yazması (Arapça manzum), s. 5] Maamafih bahsin sonunda bu husustaki ikaz ve hatırlatmayı da yapmış ve şöyle demiş idik: “…Buraya kadar mehâric-i hurûf ile alakalı olarak anlattıklarımız faydalı olmakla beraber, tatbikinin mutlaka bir fem-i muhsin, yani ağzı düzgün / kıraati güzel bir hoca önünde yapılması şarttır, onlardan öğrenilmesi asıldır. Aksi takdirde istifade tam olmaz, mehâric-i hurûf ve tecvide dair diğer hususlar gereği gibi öğrenilemez. Okuyucularımızın bu durumu dikkatten uzak tutmamalarını rica ederiz.” Bu noktayı da tekrar hatırlamış, hatırlatmış olalım ve mevzumuza devam edelim.

Hafız Osman Yanal hocamızın (Rabbim kendilerine sıhhat ve afiyet üzere hayırlı bereketli ömürler ihsan eylesin) hazırladığı Kıraat Risalesi’nin, “Sıfât-ı Lâzime” bahsi 15. Maddesinde “İstitâle” şöyle anlatılmış: “İstitâle; uzun olmak, uzatmak manasınadır. Harf okunduğu zaman dilin yan tarafını evvelinden ahirine kadar sesin imtidâdına denir ki, harfin zatında bir elif miktarı kadar çekilir. Bu sıfatın harfi bir tane olup “Dat” harfine mahsustur.” [A.g.e. ve m. s. 10]

Tecvid hakkındaki diğer bazı eserlerde de “Dat” harfiyle ilgili açıklamalar şöyledir:

Dad’ı mahrecinden çıkarmamak veya ince okumak ve Zı ile birlikte olduğunda “Enqada zahrak”daki gibi ayırmaya ihtimam itmemek ‘lahn’dır.” [Nakîbü’l-Eşraf Şeyhzâde Muhammed Esad Hüseynî, Virdü’l-Müfîd fî Şerhi’d-Tecvîd, s. 87]

Lahn nedir?

Lahn, Tecvîd ilminde, tecvîd kâidelerine uymamaktan doğan okuyuş hatası. Fıkıh kitablarında namaz kılanın namazın farzlarından olan kıraatte yaptığı hata Zelletü’l-karî başlığı adı altında incelenmiştir. Bu mevzuda geniş bilgi için zikri geçen bahse bakılabilir.

Lahn’ın celî (açık) ve hafî (gizli) olanları vardır. Bunları şöyle açıklayabiliriz:

Mesela i'râbda hata olur. Yâni yanlışlık harekelerde ve sükûnde olabilir. Karî şeddeyi hafif okur veya medleri kısa okur ya da bunların aksini yapar.

Hata harflerde olur; harfin yerini değiştirir ya da harf ilâve eder yahut azaltır veyahut harfi ileri geri alır.

Bir başka türlü hata, kelimelerde ve cümlelerde olur. Nihayet, vakf ve vaslde hata olur. Yani duracak yerde durmaz, geçer; geçecek yerde durur.

Bu ilk üç şekilde, mânâyı değiştirip, küfre sebeb olacak anlam hâsıl olursa, namazı bozar. [Bkz. İbn Âbidîn]

Lahn; bir harfi, başka harf okumak şeklinde olursa, harfler çok farklı ise, keza namazı bozar. Meselâ, Sat yerine Ta söylemek, sâlihât yerine tâlihât okumak. İhlâs sûresinde Ehad yerine ehat demek gibi. Harflerin farkı az ise, çok âlimler, mânâ değişirse, eğer bilerek okudu ise, bozulur; farkında olmadan ağzından kaçtı ise, bozulmaz demişlerdir. Dat yerine demek, Sin yerine Sat, Te yerine demek gibi. Fetvâ böyle ise de, ihtiyâtlı olmak lâzımdır. Mesela ‘dâllîn’ yerine ‘zâllîn’ böyledir. Kelimeyi değiştirince, mânâ bozulursa, Kur'ân-ı Kerîm’de benzeri bulunsa da bozar. Mânâ değişmezse, bozmaz. [Bkz. İbn Âbidîn]

Bu mesele Ömer Nasuhi Bilmen merhumun Büyük İslam ilmihali’nde de şöyle izah olunmuştur:

İki harf arasında mahreç birliği veya yakınlığı olmadığı halde çoğunluk bakımından güçlük bulunup bunların aralarını ayırmak zor olsa, bunlardan birinin yerine diğerinin telâffuz edilmesi, fıkıh alimlerinden çoklarına göre namazı bozmaz. (ض) yerine (د ذ ) veya (ظ) harfinin okunması ve (ذ) yerine de (ز) veya (ظ) harfinin söylenmesi gibi. (ص) ile (س , ط) ile (ت) harfleri de böyledir. Birçok fıkıh alimi namazın bozulmayacağı fetvasını vermiştir. Ancak bunlar kasden yapılırsa, o zaman namaz bozulur. Bu bakımdan (وَلاَالضَالِين) yerine (وَلاَالظَالَين) veya (وَلاَالذَالِّين) okunması namazı bozmaz. Bununla beraber bu mesele üzerinde başka görüşler de vardır. Bu harflerin aralarını ayırmaya gücü yetecek kimse için, bunların böyle değiştirilmesine meydan vermemek gerekir. Kasden böyle okunursa namaz bozulur.” [A.g.e. ve m. Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1966, s. 219, md. 443]

Mevzu ile ilgisi bakımından şu linke de bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1740-zelletu-l-kaari-zi-yerine-ze-okumak.html

Go to top