Selamun aleyüm Hocam deniyor ki Kelimei şehadetin anlamına inanmak yetmez anlamını bilmek şarttır.Ve amentüyü bilmek şarttır. bilmeyen Müslüman olamaz.Şüphe eden kâfir olur. Sorum:Bir insan kelimei şehadetin anlamını tam bilmese,amentüyü tam bilmese,Allahın sıfatlarını tam bilmese fakat Allahın sıfatlarının doğru şekline inanıyorum,kelimei şehadetin anlamına da inanıyorum,islam dinindenim dese bu kişi tam bilmediği için kafir midir?Bir diğer meselede bunları öğrenmeye çalışıpta okuduklarını tam anlamayıp,ya yanlış anladıysam diye şüphe eden ve doğrusunu kabul ettim diyen kişi kâfir midir Müslüman mı?Buna bağlı olarak Türkiye de bunları bilmeyen milyonlar vardır bu insanlar kâfir mi olur?Bilmek şart mıdır?İnanmak yetmez mi?

Soru: ali tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Saçmalamışsın ali. Onun için bu vesveselerin-mugâlataların ezcümle cevabını vermekle birlikte, daha çok sana nasihat etmeye çalışacağım. İyi dinle! Soruyorum sana:

Kelime-i Şehadet’in anlamı ve Âmentü pek mi zor? İnsan onları söylerken zaten manasını da öğrenemez mi? Geç bu zırvaları, boş lâfları... Dahası, şüphe ile iman bir arada bulunmaz. Şüpheyi sileceksin ki kalbinden, oraya iman yerleşebilsin.

Allahu Teâla’nın sıfatlarını tam olarak bilemeyen de, sür’atle öğrenir. Bu tabiri caizse ‘at ile deve değil’ herhalde! Öğreninceye kadar da ‘doğru şekline inanıyorum’ dediğine göre, imanından niçin kuşku duyacaksın? Bittabii Müslümandır o kişi. Kaldı ki bu mevzuların muhatabı âlimlerdir, avam değil. Bu ve benzeri meseleleri onlar düşünür halleder, halletmişlerdir de… Sen kendi işine bak. Bunlara kafa ve gönül yormanın sana da başkalarına da bir faydası olmadığı gibi, aksine zararı da olabilir, unutma. 

Madem Türkiye’de milyonlar bunu bilmiyor ve onların bilmediklerini de sen biliyorsun, öğreteceksin o halde bunu onlara... Yoksa mes’ul olursun. Oturup saçma sapan düşüncelerle onun bunun küfrünü-imanını ölçeceğine, kendi sorumluluğunu ve bu sorumluluktan nasıl kurtulacağını düşünmeye bak! Tabii evleviyetle de kendi eksiklerini tamamlamayla başla işe…

Ayrıca şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim; bunları aktardığın yerlerde bu mevzular zaten işlenmiş, niçin oturup doğru dürüst okuyup kuşkularını gidermiyor ve başkalarını da meşgul ediyorsun!

Biraz önce hatırlattığımız sorumluluktan kurtulmanın en kestirme yolu da; İslâmî hizmetleri gören, Allah’ın dinini, kitabını, Rasûlü’nün sünnetini, kısacası Ehl-i Sünnet akaid-amel ve ahlâkını öğretme gayreti içinde bulunan, bunun için çırpınan, gecesini gündüzüne katıp koşturan insanlara / topluluklara elinle-dilinle, -varsa- malınla, paranla, makam ve mevkiinle, nüfûzunla… hâsılı her türlü imkân ve çabalarınla yardımcı olmaya çalışacaksın.

Kısacası lâf Müslümanı değil, icraatçı âmil-kâmil mü’min olmaya bakacaksın. Topluma yük olmayıp, bilakis yükünü taşımaya talip olacaksın.

Bilirsin “Lâfla peynir gemisi yürümez”!

Bırak bu zevzeklikleri, oradan buradan vesvesene uygun bazı şeyleri kopyalayıp soru diye meşgul olmayı… Bunlar Şeytan’ın ve Nefs-i emmarenin birer tuzaklarıdır, unutma!

Ayrıca kendi ilmî, itikadî, amelî, ahlâki temelin nedir? Projektörü bir de kendine tut ve varsa noksanların, bir an evvel onları ikmâl etmeye bak! Atalarımız ne demiş: “Kem âlât ile kemâlât olmaz”! Kendin tam olacaksın ki, muhatapların noksanlarını ikmâl ve itmâm edebilesin! “Himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayriye himmet ede”! Öyle değil mi?

Yine atalarımız ne demiş: “Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder”!

Binaenaleyh söz konusu saçmalıkları, sözde soruları at zihninden, unut onları… Karıştırma insanların kafalarını, gönüllerini…

…Ve söylediklerimizi pelesenk et diline, nakşet gönlüne… Yoksa yıllar su gibi akıp gider, ömür geçer, geriye dönüp bakarsın ki, ahiret için müsbet manada bir arpa boyu yol alamamışsın!

Son pişmanlıksa fayda vermez, bilirsin.

Rabbim cümlemizi İslâmi şuur ve idrâkten mahrum bırakmasın. Âmîn…

Go to top