Selamün aleyküm hocam;

Birileri şu linkte  http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/4496-san-a-ile-tihame-arasi-kadar-mesafe-ve-sehide-verilecek-ecrin-buyuklugu.html geçen hadis-i şerif için ‘Buhari’de varsa sahihtir’ diyor. Bunlar diğer hadis kitaplarında mevcut olan hadîs-i şeriflere niçin sahih demiyorlar? Bu hadis-i şerifin sahih olmadığı yönündeki iddialarına nasıl cevap verebiliriz? Malumunuz hadis mealen şöyle idi:

“Hz. Sevbân’ın (r.a.) bildirdiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)  şöyle buyurmuştur:

"Ümmetimden bir kısım insanları bilirim ki, Kıyamet günü Tihâme dağları emsâlinde(benzer, eş, denk) bembeyaz (tertemiz)hayırlarla gelirler. Aziz ve celil olan Allahu Teâla, o sevapları saçılmış toz haline getirir(değersiz kılar, kabul etmez)."

Sevbân radıyallahu anh dedi ki:

"Yâ Rasûlallah! Onları bize tavsif et, durumlarını açıkla da, bilmeyerek biz de onlardan olmayalım!"

Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) açıkladılar:

"Onlar sizin din kardeşlerinizdir. Sizin cinsinizden insanlardır. Sizin aldığınız gibi onlar da gece (ibadetin)den nasiplerini alırlar. Ancak onlar, Allah'ın yasaklarıyla tenhâda baş başa kalınca, o yasakları ihlâl ederler, çiğnerler." [İbn Mâce, Sünen, Zühd, 29]

Soru: Kemal Özkan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli hocam; “Bu hadis-i şerif Buhari’de varsa sahihtir” sözü mesnetsiz, yanlış, sakat, tehlikeli ve de maksatlı bir lâftır. Hedef bellidir; dinimizin temelini teşkil eden Sünnet’i ortadan kaldırmaktır. Kütüb-i Sitte’nin de Kütüb-i Tis’a’nın da sıhhatine dair ulemanın -usûl-i fıkıh tabiriyle- mürekkep icmâ’ı vardır, münkiri kâfir olur. Bunlar âdeta Mu’tezile’nin İndiye ve İnadiye güruhu gibidir. Muhatap alıp meşgul olmaya değmez, zira bir faydası olmaz.

Bunanla beraber biz gene de, elimizden geldiğince, dilimizin döndüğünce -öncekilere olduğu gibi- buna da meseleyle ilgili bir şeyler anlatmaya çalışalım.

***

Mâlum olduğu üzere Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) hadisleri dinimizin ikinci temel kaynağını oluşturur.

Bu sebeple hadislere güven son derece önemlidir. Peki, genel manada Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sözleri / konuşmaları, fiilleri veya huzurunda başkalarınca yapılan hareketler ile konuşmaları tasvip edip tasdik etmesi ya da etmemesi (onay verip vermemesi) anlamına gelen hadisler, doğru kanallardan bizlere ulaşmış mıdır? Yoksa, onların iddia ve zannettikleri gibi çoğu uydurma mıdır?

Başka bir ifadeyle, Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) dönemindeki hadis sayısı sadece 500-600 ya da 3-5 bin civarında mıydı? Çoğu sonradan mı uyduruldu? O dönemde hadisler yazılmadı mı?

Bütün bu sorular belli çevreler tarafından -maalesef- uzun süredir toplumun kafasını ve gönülünü karıştırmak için gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Daha önce de bu vb. sorular sorulmuş ve cevaplamaya çalışmış idik. Bkz. ve mutlaka dikkatle okuyunuz: http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/3350-kutub-i-sitte-nin-sahihliginden-suphe-etmek.html

Demek ki bu familyadan biri de size rastlamış hocam.

***

Aslında bu mesele kısa bir soru-cevap formatının değil, uzunca bir ilmî makalenin mevzuudur ama, her neyse…

Çeşitli sebeplerle Asr-ı Saadet’te, Peygamberimiz (s.a.v.) döneminde sima’ (işiterek, duyarak bilgi edinme) kitâbet’ten (yazılı kayıttan) daha ön plandaydı. Sahâbe-i kurâm, müşâfehe (peygamberimizin fem-i saadetlerinden / mübarek ağızlarından duyma) ile müşâhede (O’nun fiil, tasvip ve tasdiklerini takip etme) usûlleriyle dinini öğreniyor, imkân bulduğunda da kayıt altına alıyordu.

Sahâbenin bir kısmı mesela Ebu Hureyre (r.a.) gibileri devamlı Rasûl-i Zîşân Efendimizi takip ederek ondan duyduklarını ezberlerdi. Hz. Ömer ve bir komşusunun (r.anhuma)  işleri çıkınca, nöbetleşe Peygamber Efendimizi (s.a.v.) dinlemeye gittiklerini ve sonra birbirlerine bilgi aktardıklarını biliyoruz.

Peygamberimiz (s.a.v.) kadınlara da hususî bir gün ayırmıştı; sırf onlara sohbet etmek, sorularını cevaplamak, bilgilendirmek için...

Kısacası, Rasûl-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) günlük konuşması, Kur’an-ı Kerim’i açıklaması, hitabeleri, oturması, kalkması, ahlâkı, sorulara verdiği cevaplar, yani 23 yıllık bütün hayatı kayıt altına alınıyordu. Nesilden nesile aktarılan bu bilgilerin Müslümanları bağlayan kısımları, dinî birer umde / prensip olarak hepsi de şüphesiz kitaplara aksetmiş, bizlere kadar intikal etmiştir.

***

Evet, hadisler mevzuunda seçici ve ihtiyatlı olmamız tabii ki şarttır. Nitekim bu sahada sırf bu iş için Usûl-i Hadis ilmi tedvin olunmuştur. Âlimlerimiz, hadis usûlü kıstaslarına göre, başka bir ifadeyle, yüzyıllarca bu anlayışla hadisleri metin ve sened açısından ayıklamaya tâbi tutmuşlardır. Hatta ilk devirlerde bu hassasiyet çok daha üst sınırdaydı diyebiliriz. Nitekim sahâbeden bazılarının, yazdıklarını sonradan yakması da bu endişeden kaynaklanmıştır. Ama buna rağmen yazılı metinler nesilden nesle intikal etti / aktarıldı ve kıyamet sabahına kadar da aktarılmaya devam edecektir Allah’ın izniyle...

O halde sahih hadisleri ortada bırakacak, güya değersizleştirecek lâflardan-lakırdılardan / sözümona yorumlardan uzak durulması, hadis / sünnet münkirlerine fırsat verilmemesi gerekir.

Hâtemü’l-Enbiya Efendimiz’den (s.a.v.) sahih yollarla bize ulaşan hadislerin sayısını çok az göstermeye çalışmak, küçük rakamlarla ifade etmek, en hafif tabiriyle hem doğru değildir, hem de çok kötü bir maksada mâtuftur.

Fahr-i Âlem Efendimiz (s a v.) peygamberliği döneminde 23 sene boyunca konuştu, böylece bütün bu kavlî sünnetleri ortaya çıktı. O, sadece bir ay konuşmadı ki hadis-i şerifler zırvaladıkları kadar az olsun! Bunun yanında fiilî ve takrîri sünnetleri tekevvün ve teşekkül etti. 23 sene boyunca bütün hayatı ve sözleri / topyekün sünnetleri ezberlenip takip edildi. Ümmet tarafından muhafaza altına alındı.

İşte elimizdeki sahih hadisler, bu uzun ve yorucu mesainin mahsûlüdür. Bu sebeple de böyle bir mevzuyu ortaya koyarken artı ve eksilerini iyi hesap etmemiz gerekir. Öyle ulu orta konuşmakla olmaz.

Allah korusun, bu tutum insanı küfre kadar götürür!

Mevzu ile ilgileri bakımından aşağıdaki linklere de mutlaka bakmanızı tavsiye ederim.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1523-kutub-i-sitte-de-mevzu-hadis-var-midir.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1780-ahkam-hadisi-ve-onunla-amel.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2356-kutub-i-tis-a-dan-bir-hadis-kaynagi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1839-et-tergib-ve-t-terhib-hadisleri.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1009-imam-buhari-nin-imam-azam-hakkindaki-gorusleri.html 

http://www.halisece.com/islami-makaleler/4506-sahih-hadisler-sadece-kutub-i-sitte-de-mi-bulunur.html

Go to top