Sakal hakkındaki hadisin manası

Selamün aleyküm hocam , “Müşriklere muhalefet edip sakalı bırakınız, bıyıklarınızı kesiniz (kısaltınız)” şeklindeki Rasulullah Efendimiz (s.a.s.) 'in hadisi şerifi var. Haddime olmayarak aklıma şöyle bir düşünce geldi. Malumunuz üzere şu an sakal bırakmak moda oldu , Avrupa'da , özellikle Amerika'da şu an bu modadan çıkıp bir tarz haline geldi. Bu durum da sakalı kesmek için bir sebep olabilir mi? 

Soru: Mustafa tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Sözünü ettiğiniz alan bizim cevelengâhımız değil. Mesele hakkında fikir yürütemeyiz. İşaret ettiğiniz gibi, o iş bizim haddimize değil. Çizmeyi aşmamalı, abesle iştigâl etmemeliyiz.

Bu mevzuda usûl-i fıkıh ilminin “mefhûm-i muhâlif” (bir sözden çıkarılan zıt mânâ) meselesi devreye girer ki; Hanefîler, söz konusu delâletin nasslar hakkında bir hüküm ifade edemeyeceğini… ve bu hususta mefhûm-i muhâlifin fâsid istidlâl (bozuk sonuç çıkarma) mahiyeti/niteliği taşıdığını söylemişlerdir. [Bkz. Cessâs, I, 289-323; İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî, I, 449-480; Abdülazîz el-Buhârî, II, 253] Yani ifadedeki zıt mânâyı, ayet ve hadis lafızlarından/kelimelerinden hüküm çıkarmak için uygun görmemişler, bunu kabul etmemişlerdir.

O bakımdan yapılması gereken, sakalı modadır diye değil, ‘Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) sünneti’ olduğunu düşünerek o niyetle bırakmalı... Sünnete ittiba’dan başka bir niyet olmamalıdır.

Keza çeşitli sebeplerle bırakamayanlar da bunu, Efendimizin (s.a.v.) “sakalı bırakınız” emrini müşrikler-kâfirler de işliyor, o halde biz de onlara muhalefet için keselim diye traş olmamalı... Aksine her traş esnasında sakal sünnetini işleyememekten ötürü kalben üzüntü duymalıdırlar.

Kısacası bütün amel ve ibadetlerde olduğu gibi, bunda da niyet önemlidir. Zira her amelin hükmü niyete göredir. Dolayısiyle gerek ibadetlere taalluk eden, gerekse âdetlerle ilgili sünnetlerin hiç birini, kâfirlere-müşriklere, bid’at ve dalâlet ehline muhalefet düşüncesiyle terk edemeyiz. Ayrıca bunun sonu da gelmez... Dinde Şâri’ (hüküm koyucu) sadece Allah ve Rasûlüdür. Bize de ancak o hükümlere uymak düşer. Yoksa bir sünneti işleyemediğimiz için, kendi kendimize mâzeret üretmek değil.

Go to top