selamünaleyküm,
sırf hasan arıkan öyle dedi diye milyonları cenabet gezdirmek çok yanlış. ehli sünnet olan süleymanlılara yakışmıyor. bu hatadan dönülmelidir.
diş dolgusu olan insanlara engel oluyorsunuz, inadınızdan kabul etmiyorsunuz, yazık.. öyle gelmiş öyle gider diyorsunuz. 2 sene diyanetin takvimine uyduğunuz gibi bunda da hata ediyorsunuz. büyük vebal....
mason kazım şeyhülislam değildi masondu onun sözünü bile alıp m.ilmihale koymak ne kadar yanlış. ilim heyetinizde müctedit mi var onları sözü senet mi?

Soru: hacı hasan d.Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. tarafından soruldu. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Öncelikle belirtmeliyiz ki; ifade ve üslûbunuz da, meseleye yaklaşımınız da HATALI! Hem de -kelimedeki harfler gibi- kapital!

Usûl-i fıkıh ilmiyle ünsiyetinizin olmadığı da aşikâr. Dolgu mevzuunda bir Hanefî’nin Şâfiî’yi taklit etmesi gerekmez. Niçin ‘milyonlar cenabet gezmiş’ olsun ki! İşaret ettiğiniz yerdeki açıklamada da mesele gayet vâzıh bir şekilde anlatılmış. Size sadece okuduğunuzu anlamak kalıyor. Lütfen ona bari katlanın.

Üç-beş satırlık mesajınızdaki sözleriniz de tenakuzlarla memlû. Neresinden alıp hangi hata ve çelişkinizi düzeltelim, deyip onları geçiyor, atalarımızın “Üslûb-i beyan ayniyle insan” dedikleri gibi, sizi üslûbunuz(!)la başbaşa bırakıyoruz.

Bu durumda bizim için en uygunu; herhalde ithamlarınızı ezcümle cevaplayıp, sonra da bu güne kadar söz konusu meseleye dair sorulanlara mukabil yazdıklarımızın linklerini vererek okumanızı tavsiye etmek olacak.

1. Diş dolgusuyla alakalı hüküm, fıkhen öyledir, kitapta zikredildiği gibidir. Yoksa ne Musa Kâzım o yönde fetva verdiğinden, ne de Hasan Arıkan hocaefendi İlmihal’de öyle yazdığındandır. Ayrıca bu mesele içtihatlık bir mesele de değil, mevcut içtihatların içinde zaten mündemiç. İhtiyaçsa sadece ilmî usûl çerçevesinde o hükme ulaşabilme noktasında… Günümüzde ise müçtehit olmadığını, müçtehit taslakları hariç, cümle âlem biliyor, hatta meşhur tabirimizle “Mısır’daki sağır sultan bile duydu” bunu? Fakat sen ise hâlâ imalı bir tarzda “ilim heyetinizde müçtehit mi var” diye güya soruyorsun!

2. Ortada sözüm ona bir “yanlış” yok ki, birilerinin yaptığı gibi “Dön baba dönelim baba” oynayalım! Kaldı ki dönek de değiliz, istikamet üzere sabit kadem olma gayretindeyiz. Rabbim (c.c.) ayaklarımızı kaydırmasın, sırat-ı müstakim üzere sabit kılsın.

3. Evet, kastettiğiniz caima itikaden Ehl-i Sünnet, amelen Hanefî olduğu gibi, meşreben de Nakşî’dir. Mezhep ve meşrepte tavizkâr olmadıkları gibi, taklide de -usûlen- ancak pek zaruri hallerde müracaat ederler. Anlayacağın, “Küllü mezhebin yüzheb” kabilinden bir topluluk değildirler. Çünkü aslolan kendi mezhebinin mecrasında yürümektir. Her önüne çıkan yeni bir meselede, hakiki manada bir zaruretin bulunmadığı hallerde öyle zırt-pırt taklide gidilmez. Zira taklitte telfik tehlikesi hemen her zaman vardır, özellikle de avam için…

4. Bizde diş dolgusu olan insanlara engel olmak diye bir durum asla söz konusu değildir. Bunu da nerden çıkarttınız ya da uydurdunuz, anlayabilmiş değilim. Üstelik İlmihal’i okuduğunuzu ima ediyor, oradaki dolgu ruhsatını tenkit ediyorsunuz! Peki bu durumda, “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demezler mi insana?

5. Takvimde iki sene Diyanet’le, kayd-i ihtirazî şartıyla (rezervimizi koyarak) aynı hesapları kullandık. Zaten bizim hesaplarımızı da onların muvakkit müdürü olan zat yapıyordu o yıllarda. Henüz vakitlerde tebdil ve tağyir söz konusu değildi. Dolayısiyle aynı vakit cetvellerini bastık; ama, temkinle alakalı farkları da artı-eksi (+ -) olarak gösterdik. Fakat bu iki senelik uygulama esnasında gördük ki, okuyucu o farklara pek dikkat etmiyor; bunun üzerine önceki sisteme dönüp tekrar temkin’i vakitlere ilave ederek baskıya devam ettik. Bunun nesini istismar etmeye yelteniyorsun ki?! Ortada bunu gerektirecek bir vaziyet yok, ne diye “müflis tüccar misali eski defterleri karıştırma” lüzumu hissediyorsun? Oysa normal bir üslupla sorsan açıklayabilirdik. Bunda çekinilecek, ayıplanacak, itham edilecek bir şey yok!

***

Sadedinde olduğumuz meseleyle alakalı linkleri veriyorum, lütfen dikkat ve idrâkle okuyun. Sizi anlamak güç, bari siz bizi anlamaya gayret edin.

Tamam mı sevgili kardeşim!

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/794-dis-dolgu-meselesi.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/2884-dis-icin-implant-ve-diger-tedaviler.html

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/4274-cunup-iken-adetli-ve-lohusa-iken-yapilan-dis-dolgusu.html

***

Son söz

Sen yoluna, biz yolumuza gerek.

Selametle…

Go to top