Selamün aleyküm hocam, bir yerde okumuştum, hadisi şerifte Peygamberimizinin şöyle buyurduğu rivayet ediliyor: “Haberiniz olsun, iman ve islam değirmeni dönecek, işler tersine gidecektir. Sizler, hiçbir zaman Allah’ın Kitâbı’ndan ayrılmayınız! Yine unutmayınız ki, Sultan ile Kur’ân birbirinden ayrı düşeceklerdir. Siz, sakın Kur´ân’dan ayrı düşmeyiniz! Unutmayınız, başınıza öyle adamlar gelecektir ki, onlara itaat etseniz, sizi doğru yoldan ayırırlar, itaat etmezseniz sizi öldürürler.“ Bu hadisin kaynağı hakkinde bilgi verebilir misiniz?

Bir de başka bi hadiste “Dikkat edin! Beni Merah'ın borusu yeterince öttü. Beni Merah artık öldü. Haberiniz olsun! Bundan sonra İslâmın sözü geçecektir.” Buyruluyor. Burada sözü edilen Beni Merah kimdir?

Soru: Adnan tarafından yazıldı. Kategori: Soru - Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

1. Mealini kopyaladığınız hadisi- i şerif, Delâilü’l-Hayrât’ta Ebu Nuaym’dan (rh.) şöyle rivayet olunmuştur:

روى أبو نعيم في " دلائل النبوة " : " أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: ( ألا إن رحى الإسلام دائرة , فدوروا مع الكتاب حيث دار , ألا إن كتاب الله والسلطان سيختلفان , فلا تفارقوا الكتاب , ألا إنه سيكون عليكم أمراء يرضون لأنفسهم ما لا يرضون لكم , إن أطعتموهم أضلوكم , وان عصيتموهم قتلوكم) ، قالوا : وما نفعل يا رسول الله ؟ ، قالّ: ( كما فعل أصحاب موسى , حملوا على الخشب , ونشروا بالمناشير, فوالذي نفس محمد بيده , لموت في طاعة خير من حياة في معصيته).

Meali: “Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Haberiniz olsun, îmân (ve İslâm) değirmeni dönecek (işler tersine gidecek)tir. Sizler, hiçbir zaman Allâh’ın Kitâbı’ndan ayrılmayınız! Yine unutmayınız ki, Sultan ile Kur’an birbirinden ayrı düşeceklerdir. Siz, sakın Kur’an’dan ayrı düşmeyiniz! Unutmayınız, başınıza öyle adamlar gelecektir ki; onlara itaat etseniz, sizi doğru yoldan ayırırlar, itaat etmezseniz sizi öldürürler.

Denildi ki: "Yâ Rasûlallah, o zamana ulaşırsak nasıl hareket edelim?"

Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Meryem oğlu İsâ’nın ashâbının (arkadaşlarının, ona inananların) davrandığı gibi davranın. Onlar testere ile ikiye biçildiler, darağaçlarına çıkarıldılar! Canım, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, O'na itaat üzere ölmek, isyan ederek yaşamaktan hayırlıdır."

*** 

2. İkinci olarak sorduğunuz “Benî Merah” terkibinin geçtiği hadis-i şerifin meali şöyledir:

“Muaz bin Cebel (r.a.) rivayet ediyor:

"İhsanı (iyiliği, bağış ve hediyeyi), ihsan olarak kaldığı müddetçe alınız. Dinîniz için rüşvete dönüştüğünde ise onu almayınız. Onu almadığınızda fakir ve muhtaç duruma düşecek değilsiniz.

Dikkat edin! Beni Merah'ın borusu yeterince öttü. Beni Merah artık öldü. Haberiniz olsun! Bundan sonra İslâm’ın sözü geçecektir.

Dikkat edin! Kur'an'la idareci birbirinden ayrılacaklar. Siz Kur'an nerede ise orada yer alınız.

Dikkat edin! Üzerinize bazı idareciler gelecek. Eğer onlara itaat ederseniz, dalâlete düşersiniz. Şayet karşı çıkarsanız sizi öldürürler."

Câbir (r.a.), "Ey Allah'ın Rasulü, o zamana ulaşırsak nasıl hareket edelim?" diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.) cevaben buyurdu ki:

"İsâ bin Meryem'in ashabının davrandığı gibi davranın. Onlar testere ile ikiye biçildiler, darağaçlarına çıkarıldılar. (Buna rağmen dinlerinden dönmediler, inançlarından taviz vermediler. Çünkü) Allah'a itaat üzere ölmek, Ona isyan ederek yaşamaktan hayırlıdır." [Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/198-200]

Görüldüğü üzere Fahr-i Âlem (s.a.v.) Efendimiz bu hadis-i şerifleriyle ümmeti için çok önemli ikazlarda bulunuyor. Bunlardan ilki, hediyeyi ancak hediye olarak verildiği müddetçe almaktır. Eğer bir şey ihsan eden kimse bununla dinî bakımdan rüşvet isteyecekse, yani kişiden dinden uzaklaşmasını isteyecekse, o ihsanı almamayı tavsiye etmektedir. O ihsan alınmadığında da fakir ve muhtaç duruma düşülmeyeceği hatırlatılarak mü’minler dikkatli olmaya davet edilmektedir.

Hadis-i şerifte dikkat çekilen ikinci husus, zorbalık devrinin artık bittiği, zorbaların borusunun yeterince öttüğü, bundan böyle İslâmiyetin ve Müslümanların sözlerinin geçerli ve müessir olacağıdır. Dolayısıyla zorbalardan çekinerek / korkarak dinden taviz verilmemesi gerektiği hatırlatılmaktadır.

Sorunuza esas teşkil eden “Benî Merah” tabirine gelince…

“Benî Merah”, zorbalığın, insanları baskı ve sindirmeyle yönetmenin sembolüdür. Böyleleri hemen her devirde olmuş, temsilcileri bulunmuştur. Şüphesiz günümüzde de temsilcileri vardır. Fakat Allahu Teâla’ya hudutsuz hamd u senâlar olsun ki, içinde yaşadığımız zamanda artık "Benî Merah" ölmediyse bile, âdeta can çekişmektedir. Rabbim (c.c.) müsaade etmeyecek, daha fazla borusunu öttüremeyecektir. Bundan böyle İslâm hâkim olacaktır. Bu sebeple ümitsizliğe düşmeye, din düşmanlarına tâviz vermeye, onlara şirin görünme gayretkeşliklerine gerek yoktur.

Hadis-i şerifte dikkat çekilen üçüncü nokta; Kur'an'la idarecilerin birbirinden ayrılacaklarıdır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Cenab-ı Hakk'ın bildirmesiyle verdiği bu haber, çeşitli devirlerde farklı şekillerde tezahür etmiş, maalesef Müslüman idareciler Kur'an'dan ayrılmıştır. Bu durumda Müslümanlara düşen, Fahr-i Kâinat Efendimizin (s.a.v.) tavsiyesine uyarak, Kur'an-ı Kerim’e sarılmak, ondan ayrılmamaktır.

Hadisin son kısmı da, kendilerine itaat edildiğinde dalâlete düşülecek olan, karşı çıkıldığında ise ölümle biten idarecilere karşı nasıl davranılacağı açıklanmakta, Hz. İsa’nın (a.s.) ashâbının, zâlim kralların inkâra zorlamaları karşısında bazı Hristiyanların testere ile doğranmayı, darağacına asılmayı göze alarak, onlara karşı çıkmaları örnek gösterilmektedir. Ve Allahu Teâla’ya itaat üzere ölmenin, O’na isyan ederek yaşamaktan hayırlı olduğu hakikati, özellikle hatırlatılmaktadır.

Hadis-i şerifte anlatılan söz konusu zulüm, başka bir hadiste şöyle açıklanmaktadır:

Habbâb bin Erett (r.a.) anlatıyor:

“Rasûlullah (s.a.v.) Kâbe'nin gölgesinde kaftanını yastık ederek yaslandığı bir sırada yanına vardık.

- “Yâ Rasûlallah! Bizim  için Allah'a duâ edemez misin(iz)? Allah'tan nusrat (yardım) dileyemez misin(iz)?” dedik. (Kureyş müşriklerinin işkencelerinden şikâyet ettik) Bunun üzerine Rasûlullah’ın (s.a.v.) rengi değişti ve şöyle buyurdu:

"Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler bulunmuştur ki; (zalimler  tarafından) yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da cesedi ikiye bölünürdü, fakat bu onu din(in)den döndürmezdi. (Bir başkasına da benzer işkenceler uygulanır); demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mü’mini dîninden çevirmezdi."

"(Ashâbım!) Size yemînle söylüyorum ki, Allah bu işi (İslâm dînini), mutlaka tamamlayacaktır. Öyle ki, bir süvâri (atlı kişi) San'â'dan Hadramevt'e kadar  (tek başına)  yolculuk edecek de Allah'tan ve bir de (yolcu koyun sahibi ise) koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!" [Ahmed b. Hanbel, 5, 109; Buharî, Menakıbu’l-Ensar, 29]

Rasûl-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) bu sözleriyle, ashâb-ı kiramın (r.anhum) çektikleri zulmün, sıkıntıların acısını dindirmek, onları teselli etmek, karşılaşacakları zorluklara sabrettikleri takdirde huzurlu ve emniyetli günlere kavuşacaklarını müjdelemek istemiştir. Unutmayalım; bu müjdeler, elbetteki bizlere ve kıyamet sabahına kadar gelecek bütün mü’minlere şâmildir. Meydana gelen acı ve acıklı hadiseler, çekilen zulüm ve işkenceler karşısında hiçbir zaman ümidimizi kaybetmeyelim. Nitekim Üstâzünâ Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri, talebelerine yaptığı bir sohbette şöyle buyurmuşlardır:

Eveltalarım! Bu küfrün beli kırılmış, lâkin henüz canı çıkmamıştır. Endişeye mahal yok. Tekrar ayağa kalkamaz. Bundan sonraki icraatı, ölmek üzere yerde çırpınan hayvanın etrafına sıçrattığı toz-toprak gibi, çaresiz birkaç gayretten ibarettir. Biz bu günlere decâcile devrinin bütün çilelerine mâruz kalarak geldik. Fakat hepsi geldi geçti. Zuhur eden mâniler (ortaya çıkan engeller), terakkîye (gelişmeye, yükselip ilerlemeye) işarettir. Râbıta ve diğer erkân ihlâs ile edâ edilirse, orada şer (kötülükler) yıkılır ve hizmet ehline zarar gelmez.” [Ziya Sunguroğlu’nun Notları, s. 29-30] 

 

Dipnot

(*) Merah nedir, Benî merah ne demektir? Merah, şımarma ve sevinmede aşırı gitmektir. Ferah'ın ileri şeklidir. Merah kavramında; böbürlenmek, kibirlenmek ve kendini beğenmek anlamı da vardır. Benî merah da, merah oğlu/oğulları demektir. Merah kelimesi Kur'an-ı Kerim’de üç âyette geçmiş ve şımarmak ve büyüklenmek manasında kullanılmıştır. Allahu Teâla, "Hem Yeryüzünde merahla (azametle/böbürlenerek) yürüme. Çünkü sen ne Arzı yırtabilirsin, ne de boyca dağlara yetişebilirsin!” [İsrâ suresi, 37; Ayrıca bk. Lokman suresi, 18] buyurmuştur. Yine Kur’an-ı Kerim’de, “(Onlara), bu (azap), sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür…[Mü'min suresi, 75]  buyrularak, Cehennem’e atılan kâfir ve müşriklerin, Cehennem’e atılma sebep ve gerekçeleri arasında "merah" da zikredilmiştir.