Uzun günlerde oruç kısaltılabilir mi?

Selamün aleyküm. Hocam, belki sizin de gözünüze ilişmiştir; internette,

Ramazan'ı en uzun süre oruçlu olarak geçiren İzlanda’da Müslümanlar, 22 saat oruç tutuyor. İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te bir grup Müslüman "Kur’an'a dayandırdığı" fetvaya göre orucu 18 saate düşürdü” diye bir haber geçti.

Böyle bir şey olabilir mi, bu uygulama caiz olur mu?

Bu konuda açıklama yapabilir misiniz?

Tşk ederim, Allah’a emanet olunuz.

Haberin linkini de veriyorum: http://www.ensonhaber.com/izlandada-22-saatlik-oruc-18-saate-indirildi.html

Soru: Sunullah Kahraman tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap

*******

Ve aleyküm selam.

Değerli kardeşim;

Fıkıh kitaplarımızda “Oruç tutmamayı mubah kılan özürler” sayılmış, fakat bu maddeler arasında ‘uzun günlerde oruç tutmak’ diye bir mâzeretten bahsedilmemiştir. [Bkz. Bilmen, Ö.N., B.İ.İlmihali, Bilmen Yay., İst. 1966, s. 300-303]

1992-2002 yılları arasında Fazilet takviminin hazırlığı ile meşgul ve mes’ûl bulunduğumuz yıllarda, takvimin son kısmında,

Yurt dışında arz’ı (enlem) 49 derece 30 dakikanın üzerinde olan yerlerde namaz ve oruç ile ilgili hususlar” başlığı altında bir açıklamamız vardı.

Bunun;

“Oruç ile ilgili hususlar”

kısmında şu izahlara yer verilmiş idi. Söz konusu yazıyı hem ehemmiyetine binaen, hem de sorunuza cevap teşkil etmesi bakımından, [köşeli parantezle] ufak-tefek bazı ilavelerle aşağıda aynen naklediyoruz:

“Yatsı vaktinin taayyün etmediği günler, aynı zamanda, senenin en uzun günleridir. Gündüzün uzunluğu çok yerde 20-21 saati bulur, hattâ geçer...

İşte bu uzun günlerin Ramazân-ı Şerif’e tesadüf etmesi halinde, hiç şüphesiz, kuvvet ve sıhhati yerinde olan Müslümanlar, her türlü meşakkati göğüsleyerek oruçlarını tutmaktadırlar.

Yatsı vaktinin taayyün etmediği bu uzun günlerde oruçlarını tutmak isteyen Müslümanlar’ın, yeme-içme işlerini, takvimde gösterilen imsak vaktinde mutlaka kesmeleri gerekir. Orucun sıhhati için, bugünlerde bu hususa bilhassa riâyet etmek icabettiğini hatırdan uzak tutmamalıdır.

Ancak;

Cenâb-ı Hak, meşakkat hallerinde teklifini (ibâdetleri) hafifletmeye ve meşakkatin tamamen zâil olduğu zamanlara tehir etmeye ruhsat vermiştir. [Şiddetli açlık ve susuzluk çeken oruçlu bir kimse, açlıktan veya susuzluktan dolayı helâk olacağından veya aklına noksan(lık) geleceğinden bir tecrübeye veya alâmete veya Müslim bir tabîbin haberine mebnî korkarsa, orucunu bilâhare kaza etmek üzere açabilir. (Bilmen, Ö.N., B.İsl. İlm. S. 301) Demek ki oruca niyet edilecek, tutulamayacağı, belirtilen şartlarla anlaşılıp ortaya çıktığında bozulabilecek… Yoksa hiç niyet etmeden, başlamadan kişinin kendi kafasına göre orucunu bozması söz konusu değil. H.E.]

Bu sebeple, meşakkatine binâen oruçlarını bu çok uzun günlerde tutamayacak olan Müslümanlar, bilhassa işçiler, oruçlarını vakitlerin normale döndüğü ve meşakkatin zâil olduğu senenin diğer günlerine tehir ederek o günlerde tutabilirler.

Çok mühim hatırlatma

Bu bilgileri anlamakta güçlük çekenler, Allah’a karşı mes’ûliyet hissi taşıyan, garazsız, maksatsız hakiki din ilmi ehline mürâcaatla; hareketlerini, ondan alacakları izahata göre tâyin ve tesbit edebilirler.

Kuzey Avrupa ülkeleri için, çeşitli İslâm ülkeleri Müslümanları ayrı ayrı namaz vakitleri gösteren takvimler çıkarmışlardır. Bu takvimlerin çoğunda yatsı vakitleri Kur’ân-ı Kerîm’e, Hadîs-i Şerifler’e, Ehl-i Sünnet imamlarının görüşlerine ve İcmâ-ı Ümmet’e aykırı olarak değiştirilmiştir. Yani şafak zamanlarına itibar edilmemiştir.

Bazıları bu hatâyı bilmeyerek işlemişler, bazıları da Sünnet-i seniyyeye aykırı olarak kasden tahrîfat yapmışlardır ki, bunların, ind-i ilâhîde mes’ûl olacakları izahtan vârestedir.

Takvimimizde yer alan namaz vakitleri hakkındaki, uzun bir ilmî tetkik neticesinde hazırladığımız bu açıklamayı böylece arz ettikten sonra, göremediğimiz bazı hatalarımızdan dolayı Cenâb-ı Hakk’ın afvına ve okuyucularımızın derin müsâmahalarına sığınır, sıhhat ve saâdetler dileriz.” [A.g.t.]

***

Bilindiği üzere kışın serinde 8-10 saatlik bir zamanda oruç tutmak kolaydır. Geceler uzun olduğu için teravih kılmak, sahura kalkmak da kolaydır. Fakat unutmamak lazımdır ki; zorun karşılığı olan kazanç, kolayın karşılığı olan kazançtan daha değerlidir. Nitekim “Amellerin en faziletlisi…” ifadeleriyle başlayan hadis-i şeriflerden biri de, “Amellerin en faziletlisi, nefse en zor gelenidir” kavl-i nebevîsidir.

Zorlukları aşmanın yolu, güçlü bir imanın neticesindeki sabır ve sebattır, azim ve gayrettir. İman güçtür-kuvvettir, mü’min güçlüdür. Allahu Teâla’nın rızâsının büyüklüğüne, O’nun sonsuz mükâfatına inanan kimse geçici sıkıntılara boyun eğmez. Âkıbeti, işin sonundaki büyük kârı-kazancı düşünerek dünyevî küçük hesapların-kazançların, rahatlıkların zebûnu olmaz.

Mü’min olduğunu söylediği ve ciddi hiçbir mâzereti olmadığı halde kısa günlerde oruç tutmayanlara bile rastladığımız gibi, cam fabrikasında, tuğla-demir fabrikasında 60-70 derece sıcağın karşısında uzun günlerde oruç tutanlara da şâhit oluyoruz.

Hâsılı, bütün mesele iman ve azim meselesidir. Oruç için bahane üretip de küçük bir dünya menfaati için 24 saat aç kalmayı göze alacak nice insanlar vardır. 

Oruç sırf benim rızam içindir. Orucun mükâfatını da ancak Ben takdir ederim…” [Buharî, Sahih, Savm, 2, 9; Müslim, Sahih, Sıyâm 163] hadis-i kudsisine kulak ve gönül verenler, oruçlulara mahsus “Reyyân kapısı”ndan Cennet’e girmek ve en büyük nimet ve mükâfat olan rızâ-yi İlâhî’ye kavuşmak için iman ve ihlâsları sayesinde uzun günleri kısaya, sıcakları serinliğe çevirirler.

Böylece denî dünyanın sıcaklığını Cennet-i a’lâ’nın serinliğine döndürmüş olurlar. Mevlâ-yi zû’l-Celâl cümlemize ve bilcümle Ümmet-i Muhammed ve evladına zorlukları kolaylığa çevirme irade ve azmi bahşetsin.

***

S o n u ç

Linkini verdiğiniz haberin sonu, “Cemaat Kur’an-ı Kerim'e dayandırdığı (!) iddiayı, "Allah kulları için kolaylık diliyor. İnsanların uzun oruç süreleri nedeniyle baygınlık geçirdiğini biliyoruz, bu yüzden orucu kısaltıyoruz" diye tamamlanıyor. Güya bununla zırvalarını açıklayıp düzeltmeye çabalıyor. Ama uğraşmalarına hiç gerek olmadığı gibi, zaten faydası da yok. Türkçemizde hani güzel bir tabirimiz vardır: “Zırva te’vil götürmez” diye… Zırvanın nesini te’vil edecek ve mızrağı nasıl çuvala koyacaksın!

Ancak biz gene bu sözlerini de boş geçmiş olmayalım. Gerçi umumi cevap içerisinde bunun karşılığı elbette mevcut. Yüce dinimiz tutamayana illa da mutlaka o günlerde orucunu tut demiyor. Ya ne diyor; tutamadığın o günlere mukabil, senenin diğer günlerinde bu oruçlarını kaza et diyor. Ama kafana / hevana göre değil, ulemanın gösterdiği belli ölçüler dahilinde…

Peki, Allahu Teala kulları için kolaylık dilemese bu ruhsatı / bu izni verir miydi? O halde “…Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez…” [Baqara suresi, 185] İlâhi beyanını çarpıtıp, ibadette tenkisata (eksiltmeye-azaltmaya) gitmek gibi bir abesliğe yönelmenin, haddi-hududu aşmanın ne mânâsı olabilir? İslâm dini tamamlanmıştır; eksiği-gediği yoktur, reforma da deformasyona da izin vermez. Böyle bir aymazlık ne bir kimsenin, ne de bir cemaatin haddine değildir, olamaz!

Wesselâm…

Go to top