Bayram ve Cuma aynı güne rastlarsa hangisi kılınır?

İyas b. Ebû Remlete’ş-Şamî rivayet ediyor. Muaviye b. Ebî Süfyan, Zeyd b. Erkam’a sordu: “İki  bayram (bayram ve cuma) aynı güne rastladığı bir günde Resûlullah (sas) ile beraber bulundun mu?”  Zeyd b. Erkam: “Evet” dedi. Muaviye b. Ebî Süfyan: “Peki nasıl yaptı?” diye sordu. Zeyd b. Erkam: “Bayramı kıldı sonra Cuma için ruhsat verip “kılmak isteyen kılsın!” buyurdu. (Ebû Davud, Kitabu’s-Salât, 217)

Ebû Hüreyre rivayet ediyor. Hz. Peygamber (sas) şöyle buyurdu: “Sizin şu gününüzde iki bayram bir araya geldi. İsteyene bayram namazı yeter, isteyen cumayı kılmayabilir, ama biz cumayı kılacağız.” (Ebû Davud, Kitabu’s-Salât, 217; İbn Mace, İkametü’s-Salât,166)

Esselamu aleykum halis hocam hoca arkadaşlarla bu hadis-i şerif sahihmi diye müzakerede bulunarak size sormayı ricada bulunuyoruz

Bu bayramda cumaya denk geliyor Allah nasip ederse

Soru: Abdullah Güler tarafından yazıldı. Kategori: Soru – Cevap

*******

Ve aleykümü’s-Selam.

Sevimli kardeşim;

Hadis-i şerifin sahih olup olmadığını tartışmak size mi kaldı?

Siz hadis âlimi misiniz?

Bunun için kıstasınız ne?

En azından usûl-i hadis ilmiyle ünsiyetiniz hangi kıratta?

Kaldı ki Kütüb-i Sitte’den Ebû Dâvud ve İbn Mâce gibi kaynaklarda geçen bir hadisin, sahih midir değil midir diye bir tartışması (!) mı olur bizim gibiler için? Abesle iştigâl değil midir bu yapılan!

Geçin bunları…

Sizi ilgilendirmeyen meselelerle meşgul olmayı bırakın, kendi işinize bakın. Boğulmanız muhakkak olan deryalarda kulaç atmaya kalkışmayın! Mezhebinizin mecrasında yürümeye bakın.

Mezhepsiz olmadığınıza, olamayacağınıza göre, müntesibi bulunduğunuz mezhebin bu husustaki uygulamalarına göre hareket edin.

***

Günümüz toplumunda maalesef ve maatteessüf sık sık yapılan bu yanlışla ilgili ikazımızı yapıp dikkatinizi çektikten sonra gelelim meselenin izahına…

Başta fıkhî mevzular olmak üzere, sarih olmayan İslamî bütün meselelerde nass (ayet veya hadis) üzerinden hüküm çıkartmak müçtehitlere ait bir salahiyettir. Bunu ancak onlar yapar, yapabilir. İşte mezhep imamlarımızın yaptıkları bu olmuştur. Küllî bir okuma olmadan, aynı mesele hakkında dile getirilmiş sözler / rivayetler bir araya getirilmeden, bir ayete bakarak, ya da bir hadise dayanarak bir hüküm ortaya koymak asla bizim / avamın işimiz değildir. Müçtehit imamlarımız, bir meselede son sözü söylemek için mevcut delillerin hepsini bir araya getirmişler ve tensip ettikleri usûl üzerinden bir değerlendirmeye tâbi tutmuşlardır. Bunun neticesinde de nihaî hükme varmış, onu da delileri ile paylaşmışlardır. Bize düşen ise onların içtihatları çerçevesinde amel etmektir.

Evet, naklettiğiniz gibi başta Ebû Dâvud ve İbn Mâce (rahımehumallah) olmak üzere bazı hadis kitaplarımızda, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) Bayram, Cuma’ya denk geldiğinde sadece Bayram namazının kılınması gerektiğini, Cuma namazı husuusunda ise insanların muhayyer (serbest) bırakıldığını belirten rivayetler vardır. Nitekim bunlardan ikisininin meallerini kopyalayıp nakletmişsiniz.

Zikri geçen hadislerin değerlendirmelerini yapan mezhep imamlarımız bu hususta farklı hükümler istinbat etmişlerdir (çıkarmışlardır). Bilhassa Hanbelîler, hadislerin zâhirî mânâsından hareketle, Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) neden böyle söylediğini, yani hadis-i şerifin sebeb-i vürûdunu dikkate almadan kişinin muhayyer olduğunu; Bayram namazını kıldığı zaman, Cuma’yı kılmasına gerek olmadığını söylemişlerdir. [Bkz. Avnü’l-Ma’bud Şerhu Süneni Ebî Davud, c. 1, s. 156]

Öbür mezhep imamlarımız, bâhusus o günlerde Bayram ve Cuma namazlarının nasıl kılındığına dikkat çekmiş, Medine-i Münevvere’nin dışından gelen köylülerin sabah Rasûlullah (s.a.v.) ile Bayram namazını eda ettikten sonra, öğleye kadar beklemelerine gerek olmadığını, Efendimiz’in (s.a.v.) onları muhayyer bıraktığını, isteyenin bekleyip Cuma’yı kılabileceklerini, isteyenlerin ise kılmadan köylerine dönebilecekleri ruhsatını verdiğini söylemişlerdir. Ancak Medine ahalisinin o gün, Fahr-i Kâinat (s.a.v.) ile Cuma’yı edâ ettiklerini belirtmişlerdir. [Sünen-i Ebî Dâvud ve Tercemesi, c. 2, s. 171]

Bayram namazının Cuma gününe denk gelmesi durumunda hükmün ne olacağı meselesi, Hanefî Mezhebi’nin temel kaynaklarından olan İmam Mergınânî’nin (rh.) el-Hidâye’sinde şöyle ele anlatılmıştır: 

“Bayram, Cuma gününe rastladığı zaman birinci namaz sünnet, ikincisi farz olmasına rağmen ikisi de terkedilmez.” [A.g.e. ve m. c.1, s. 191]

Bu ifadelerden sonra Bayram namazının sünnet mi, vacip mi olduğu ele alınmış; sonra vacip olduğu delileri ile ortaya konmuştur. Dolayısıyla, Bayram Namazı’nı edâ ettikten sonra, Cuma namazını da normal usûl ve şartlarına uygun olan vaktinde kılmamız lâzımdır.

Bunun lâmı-cimi olmaz, müzakeresi / tartışması yapılmaz. Hele ki müçtehit olmayanların bu sahada işi olmaz, bu tarakta bezi bulunmaz! Günümüzde de müçtehitten söz edemeyeceğimize göre, fıkıh kitaplarımızdaki içtihatlara, mensubu bulunduğumuz mezheplerin öne çıkan (müftâ bih olan) görüşlerine, bugüne kadar ortaya konulan uygulamalara bakacağız. Ölçümüz, çizgimiz, istikametimiz bu yönde olacak.

*** 

Sadedinde olduğumuz meseleyle ilgisi bakımından, geçenlerde telefonda dile getirilen bir sorudan bahsetmek isterim.

Okuyucumuz soruyor:

- Hocam, bir kardeşimiz Sahih-i Buhari almak/okumak istiyor. Hangisini, yani kimin tercemesini tavsiye edersiniz?

- Hiç birini…

- Neden?

- Çünkü hadis okumak ve ondan yararlanmak onun işi değil. Bizim sitede de en büyük sıkıntımız, bu hadis, tefsir ve meal müçtehitlerinden kaynaklanıyor. Gerekli ilmî temeli olmadan onları okuyanlar, belli bir süre sonra kendilerini müçtehit zannetmeye başlıyorlar. Bu bir ve en önemli, en  büyük handikap! İkincisi de, hangi mütercim ve tercemeyi tavsiye edeceğiz? Mesela en uygunu Tecrîd-i Sarih Tercemesi’dir, onu da kim, nasıl anlayacak? O ilim dalının kendine hâs bir terminolojisi / ıstılâhı var, temel olmadan nasıl istifade edebilecek? Binaenaleyh o ve onun konumunda olan kardeşlerimizin, tefsir-hadis-meal yerine, komprime ilmihal-fıkıh-akaid-siyer kitapları okumalarını tavsiye edebiliriz, etmeliyiz.

- Tamam hocam, ben işin bu yönünü düşünmemiştim, görüşmemiz isabetli oldu.

Karşılıklı konuşmamız böylece son buldu. Umarım bu diyalog size de bir şeyler anlatmıştır, kendiniz ve çevreniz adına da gereken dersi çıkartırsınız.