Muhterem Hocam; Ahirette Cennet ve Cehenemm disinda birde A’râf'’tan bahsediliyor, burasi nedir?Selam ve dua.. Kemal

*******

Değerli kardeşim;

A’raf; bildiğiniz üzere Arapça bir kelime, isim. Yüksek yer manasına gelen "arf" kelimesinin cem'îsidir. Bu manada at'ın yelesine, horoz'un ibiğine de 'arf' denilmiştir.

A'raf, ayrıca örf kelimesinin de cem'îsidir. Bu durumda mana; örfler-âdetler, usûller, itiyatlar-alışkanlıklar, gelenek ve görenekler demek olur.

Dinî tabir olarak Cennet'le Cehennem arasındaki perde / sûr ve o sûr’un yüksek tepeleri / kuleleri / şerefeleri demektir. Nitekim İbn Abbas'a (r.anhuma) göre, Sırât'ın şerefeleridir.Tâbiînin büyüklerinden Hasan-ı Basrî (k.s.) hazretlerine göre bu kelime, ma'rifet (yani ilim-bilmek, irfan-ilham) anlamındadır.

Buna göre A’raf; Cennetliklerle Cehennemlikleri sîmalarından tanıyacak kişilerin adıdır.

Ebû Huzeyfe'ye (r.a.) göre ise A’raf, iyilikle kötülükleri eşit olan kimselerdir.

Bazılarına göre de, peygamberler, şehidler, hakikat âlimleri veya meleklerdir.

Tasavvuf ıstılâhında ise A’râf; Muttalâ’, yani Hakk’ı, her şeyde bütün sıfatlarıyla tecelli eder bir halde temâşâ etmek (bakmak-seyretmek) manasınadır. Diğer bir ifadeyle; Hakk’ı, tecelli ettiği mazharlarda (tecelliyatın zuhur ettiği, açılıp belirdiği, ortaya çıktığı yer ve eşyada) müşâhede etme makamı, her tarafı seyretme mevkii demektir. [Kâşânî, Tehanevî, bkz. s. 35, II, 994, bkz. Ashâb-ı A’râf]

***

Görüldüğü üzer A’raf'ın manası, mahiyeti / ne olduğu hususunda farklı görüşler vardır. Ancak sizin de belirttiğiniz gibi Kur'an-ı Kerim'in 7. suresinin adı da A'râf'tır. Ve surede yer alan bazı ayetler, bize bu mesele hakkında ışık tutmaktadır. Buyuruyor ki Mevlamız:

"Cennetliklerle Cehennemlikler arasında bir perde vardır. A’râf üzerinde de, her iki taraftakileri sîmâlarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar Cennetliklere, 'Selâm olsun size' diye seslenirler. Bunlar henüz Cennet'e girmemiş, fakat girmeyi çok arzu eden kimselerdir.." [A’râf suresi, 7/46]

A’râf ehli, "Gözleri Cehennemlikler tarafına çevrilince de, 'Ey Rabbimiz! Bizi zâlim toplulukla beraber eyleme!' derler.

"A’râftakiler, yüzlerinden tanıdıkları (Cehennemlik) kişilere seslen(meye devam ederek) derler ki: 'Ne topluluğunuz, ne de büyüklük taslamanız, size hiç bir yarar sağlamadı'.

"...(Ardından da tekrar Cennetliklere dönerek), 'Girin Cennet’e, artık size ne korku vardır, ne de siz üzüleceksiniz' derler. [A’râf suresi, 47-49]

Cennet ehli ile Cehennem halkı arasında geçen muhavere / diyalog da şöyle açıklanmaktadır müteâkıb ayettte:

"Cehennemdekiler, Cennettekilere, 'Bize biraz su akıtın veya Allâh'ın size verdiği rızıktan bize de verin' diye seslenirler. Cennettekiler de, 'Allah, bunların ikisini de kâfirlere haram kıldı' derler." [A’râf suresi, 50; Elmalı'lı, Hak Dini Kur'an Dili, 3, 2166-67; Râgıb el-Isfehanî, Müfredât, 496]

***

Ayet-i celilelerden, tefsir, lûgat ve mu’cemlerdeki açıklamalardan anlaşılan o ki;

A’raf, Cennetliklerle Cehennemlikler arasında bulunan perdenin / sûr'un yüksek tepeleri, yani şerefeleridir.

A’raf ehli de, o kulelerde-şerefelerde-tepelerde bulunan ve Cennetlikler ile Cehennemlikleri sîmâlarından / yüzlerindeki işaretlerden tanıyan mübarek kişilerdir.

Bilmukabele selâm ve dualarımla…