ES SELAMU ALEYKUM VE RAHMETULLAHİ VE BERAKETUHU

Saygıdeğer hocam; sualim olacak. İbretlik olayları anlatmak gıybet midir? Uzaktan tanıdığımız bir başkasının başına gelen kötü olayları (bir kadının kötü yola düşmesini) gülmeden, kınamadan ailemize uyarı olarak anlatırsak, böyle yaparsan senin de başına gelebilir dersek direkt gıybet mi oluyor? İbretlik olay anlatılamaz mı ? Aydınlatırsanız üzerimizden büyük bir yük kalkacak. SAYGILAR HOCAM

 

*******

Ve aleyküm.

Değerli kardeşim;

Tahkir ve teşhir maksadı olmadan, tarif ve tanıtmak için söylenen söz ve hareketler gıybet olmaz. Kötülükten-fenalıktan sıkılmayan, işlediği günahla iftihar eden, yaptığı zulümlerden zevk alan kimselerin yalnız hak ve maslahat için, yani kötülerden ve kötülüklerinden insanları sakındırmak için gıybetleri caiz olabilir. Aksi halde unutmamak gerekir ki; ateş odunu nasıl yer bitirirse, gıybet de sâlih amelleri yok eder. Ölçüye dikkat etmek, çok hassas davranmak gerekir.

İhtiyaç halinde gıyapta konuşulması/gıybetinin edilmesi caiz olanları şöyle tasnif edebiliriz:

a) Bir haksızlığı, bir yolsuzluğu şikayet için, ilgili mercilere, “Falanca şunu yaptı” demek…

b) Etkili ve yetkili birisine, “Falan, gayrımeşru iş yapıyor, buna mani olsanız” demek...

c) Kadın veya erkek, dini bir meseleyi öğrenmek için, “Beyim/hanımım şunu yapıyor, caiz midir?” demek... Fakat beyinden/hanımından bahsetmeyip, “Birileri hanımına/beyine şöyle yapsa caiz olur mu?” diye sormak daha uygun olur.

d) Bid'at sahibi ile gezip dolaşın birini uyarmak için, “Onunla gezme, bid’atçidir” demek…

e) Şahitlikte, “Falanca şöyle yaptı” demek. Seninle istişare edene, “O erkeğin veya kızın şu-şu halleri vardır” diye ikaz etmek. Yahut, “O malı alma, şu kusuru var” diye hatırlatmak... Nitekim hadis-i şerifte mealen, “Facirin-günahkârın halini anlatmaktan çekinmeyin ki, halk, onun zararından korunsun” buyrulmuştur.

f) Kişi, meşhur ve yaygın olan lakabı ile çağırılınca üzülmüyorsa, mesela “Dozer Mehmet” demek gibi.

g) İnsanları, açıktan günah işleyenlerden korumak için, “O kumarbazdır, sarhoştur, ahlâksızdır, fâhişedir” demek... Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Fâcirin yaptıklarını anlatmak gıybet olmaz.” [Alâüddiîn Alî el-Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, Hadis no: 8069] “Fâsık olan kimsenin gıybeti yoktur.” [Nureddin el-Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 1/149]

Fâcir-fâsık, doğru yoldan sapmış kimse demektir. Bu iki hadisi birlikte mütalaa ettiğimizde, buradaki fâcirden maksat, açıkça günah işlemekten haya etmeyen kimse olduğu anlaşılır. Hadisler birbirini açıklamaktadır. Allah’tan korkmadığı gibi, kullardan da utanmayan, açıktan günah işlemekten çekinmeyenlere “fâsık-ı mütecâhir” denir.

Yukarıda da maddeler halinde ifade etmeye çalıştığımız gibi âlimler, genel olarak birkaç grup kimsenin gıybetinin caiz olduğunu söylemişlerdir. İşte bunlardan biri de fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, yüzünden haya örtüsünü atmış, işlediği kötülüklerle iftihar ediyor, haksızlık etmekten hoşlanıyor, sıkılmayarak âşikâre bir surette, yani açıktan-aleni bir şekilde günah işliyorsa, bunun da gıybeti caizdir. Çünkü fısk u fücûrunu alenen yapıyor, yaptıklarından dolayı gurur duyuyor, yaptıklarının konuşulmasından dolayı da üzülmüyor… Yaptıklarıyla övünmesi yüzünden onları anmak gıybet sayılmaz. [Bkz. İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, 10, 472-473]

Ancak, ister fâcir olsun isterse başka birisi olsun, gıybet edilmesi haram olmasa bile, bunu yapanın iyi niyetli, samimi ve insanlara faydalı olmayı düşünmesi, maksadının o olması icap eder.

Go to top