“Silsile”, kelime olarak zincir demektir. Tasavvufta lisânında tarîkat şeyhlerinin üstâz zinciri mânâsında kullanılır. Meselâ, Nakşibendî tarîkati Müceddidîn kolu silsilesi sırasıyla –tesbit edebildiğimiz doğum ve vefat tarihleriyle birlikte– şöyledir:

 

1. Hz. Ebû Bekir Sıddîk radıyallâhü anh (?- H. 13/M. 634),

2. Selmân-ı Fârisî radıyallâhü anh (?- M. 656),

3. Hafîd-i Sıddîk-ı Ekber Kâsım radıyallâhü anh (H. 31/M. 653–H. 106/M. 721),

4. İmâm Ca‘fer-i Sâdık radıyallâhü anh (H. 83/M. 702–H. 148/M. 765),

5. Ebû Yezîd-i Tayfûri’l-Bestâmî kuddise sırruh (H. 188/M. 803–H. 261/M. 874),

6. eş-Şeyh Ebû’l-Haseni’l-Harkânî kuddise sırruh (?–H. 425/M. 1034),

7. eş-Şeyh Fadl bin Muhammed Ebu Ali Fârmedî kuddise sırruh (d. H. 433 / M. 1042, Farmed - v. H. 478 / M. 1085, Tus),

8. eş-Şeyh Yûsufü’l-Hemedânî kuddise sırruh (H. 440/M. 1048–H. 535/M. 1140),

9. Hâce Abdülhâlik-ı Gucdüvânî kuddise sırruh (?–H. 575/M. 1179),

10. Hâce Ârif Riyvegerî kuddise sırruh (?–H. 606/M. 1209), 

11. Hâce Muhammed İncîr-i Fagnevî kuddise sırruh (?–H. 715/M. 1315),

12. Hâce Alî Râmitenî kuddise sırruh (?–H. 721/M. 1328),

13. Hâce Muhammed Bâbâ Semâsî kuddise sırruh (?–H. 755/M. 1354),

14. Hâce Seyyid Emîr Kilâl kuddise sırruh (?–H. 772/M. 1370),

15. Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibendî kuddise sırruh (H. 718/M. 
1318–H. 791/M. 1389),

16. Hâce Alâuddîn-i Attâr kuddise sırruh (?–H. 802/M. 1400),

17. Hâce Yâkûb-i Çerhî kuddise sırruh (?–H. 851/M. 1447),

18. Hâce Ubeydullâhi’l-Ahrâr kuddise sırruh (?–H. 895/M. 1490),

19. Hâce Muhammed Zâhid Bedahşî kuddise sırruh (?–H. 936/M. 1529),

20. Hâce Derviş Mehmed kuddise sırruh (?–H. 936/M. 1529),

21. Mevlânâ Muhammed Hâcegî Emkengî kuddise sırruh (H. 918/M. 1512-H. 
1008/M. 1599),

22. Hâce Muhammed Bâkibillâh kuddise sırruh (H. 971/M. 1563-H. 1012/M. 1603),

23. İmâm-ı Rabbânî Mücedid-i Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî kuddise sırruh (H. 971/M. 1563-H. 1034/M. 1624),

24. eş-Şeyh Muhammed Ma‘sûm kuddise sırruh (H. 1007/M. 1599-H. 1079/M. 1668),

25. eş-Şeyh Seyfeddîn Ârif kuddise sırruh (H. 1049/M. 1630-H. 1098/M. 1696),

26. eş-Şeyh Muhammed Nûru’l-Bedvânî kuddise sırruh (?-H. 1135/M. 1722),

27. eş-Şeyh Şemsüddîn Habîbullâh kuddise sırruh (H. 1111/M. 1699-H. 1195/M. 1781),

28. eş-Şeyh Abdullah Dehlevî kuddise sırruh (H. 1158/M. 1745-H. 1240/M. 1824),

29. eş-Şeyh Hâfız Saîd Sâhib kuddise sırruh (H. 918/M. 1512-H. 1008/M. 1599),

30. eş-Şeyh Habîbullâh Cân-ı Cânân kuddise sırruh (?),

31. eş-Şeyh Mazhar Îşân Cân-ı Cânân kuddise sırruh (?),

32. eş-Şeyh Salâhuddîn İbn Mevlânâ Sirâcüddîn kuddise sırruh (?),

33. eş-Şeyh Ebû’l-Fârûk Süleymân Hilmî Silistrevî kuddise sırruh (H. 1305/M. 1888-H. 1379/M. 1959).

Bu silsilede yer alan zâtlara, “Silsile ricâli”, “Silsile-i zeheb (Altun silsile)” veya “Silsile-i sâdât” (seyyidler zinciri) denir.

Tarîkatta silsile son derece mühimdir. Silsilesini bilmeyen sâlik, nesebini bilmeyen kişi gibi addedilir.

Silsilelerden bahseden eserlere ve bunların isimleri bulunan levhalara silsilenâme denir.

Silsilede ismi geçen her mürşidin, bir önceki mürşidden fiilen terbiye görmesi, bir sonraki mürşidi fiilen irşâd etmesi şart değildir. Meselâ, Ca‘fer-i Sâdık (r.a.) Bâyezîd-i Bestâmî (k.s.) ile, Bâyezid hazretleri de Ebû’l-Haseni’l-Harkânî (k.s.) ile bizzat görüşmemişlerdir. Bâyezid hazretleri (v. H. 261), Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin (v. H. 148) vefâtından sonra dünyaya geldiklerinden dolayı, zâhiren silsilede bir kopukluk var gibidir. Ancak bu kopukluk, üveysîlikle ortadan kalkar ve mânevî bakımdan herhangi bir kesiklik bahis mevzuu olmaz. Zira Bâyezid hazretlerini, Ca‘fer-i Sâdık hazretlerinin rûhâniyetleri vefâtlarından sonra; Harkânî hazretlerini de kezâ Bâyezid hazretlerinin rûhâniyeti, irtihallerinden sonra terbiye etmiştir.

Hâce Muhammed Bahâüddîn Nakşibendî (k.s.) hazretleri ise, iki yoldan terbiye görmüştür. Bir yandan onu Emir Kilâl hazretleri fiilen terbiye etmiş, diğer yandan Hâce Abdülhâlik-ı Gucdüvânî (k.s) hazretlerinin rûhâniyetinden (üveysî olarak) terbiye görmüştür. Kezâ, bu silsilenin 33. ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Silistrevî (k.s.) hazretleri de, zincirin 32. halkası ve ma‘nen 9. büyük rütbesinini hâiz bulunan Salâhuddin ibn Mevlânâ Sirâcüddîn’den (k.s.) seyr u sülûklerini tamamladılar. Ancak kendilerine vâki tecelliyâtın büyüklüğünden dolayı, bizzat Salâhuddîn hazretleri tarafından, silsile-i zeheb’in 23. halkası bulunan, ikinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî es-Serhendî’nin (k.s.) rûhânî nisbetlerine teslim edildiler.

Hilâfetnâmelerde silsile ricâli tek tek ve sıra ile yazılır. Zikir meclislerinde, hürmet ve saygıya delâlet eden ünvanlarla zikredilen silsile ricâli vâsıtasıyla, Allah Teâlâ’dan bolca feyz geldiğine, hatta bunların rûhâniyetlerinin o meclislere katıldıklarına itikad edilir. Çünkü onlar için, aynı anda birçok yerde bulunmakta herhangi bir zorluk yoktur. (1)


DİPNOT
(1) Bursevî, İsmail Hakkı, Silsilenâme-i Celvetî, İstanbul, H. 1291; Harîrîzâde, Tibyânü’l-Vesâil, Zebîdî, el-İkdü’l-Cevher.

Go to top