Halis ECE

“Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur”

***

Edebi sanatlar

İntak: Konuşturma Sanatı

İntak[/b] edebiyatta, insan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır. Bu üslupla daha çok öğretici-eğitici maksatlı hayvan hikâyeleri anlatılır. Kavram Arapça’dır, “nutk”tan gelmektedir. Daha sonraları dilimize bunun Fransızcası olan “fabl” yerleşmiş ve yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.

Her intak sanatında teşhis (cansızları canlı gibi gösterme sanatı, kişileştirme) sanatı vardır; ancak her teşhiste intak sanatı yoktur.

Konuşturma, kişileştirmeden sonra gelir.Varlık önce kişileştirilir, gerekirse konuşturulur.

Masallar ve fabller, teşhis ve intak sanatında en çok rastlanan neviler/türlerdir.

***

Gerek hayvan gerekse ağaç ve diğer bitkilerden örnekler…

* Mesela; Kurnaz tilki sesini yumuşatarak, daldaki tüneyen tavuğa dedi ki: “Kardeşciğim artık dostuz… Müjde getirdim sana! İn aşağıya da öpüşelim… Barış oldu hayvanlar arasında.”

* Deniz ve Mehtap sordular seni: - Neredesin?

* Maymun şunu anlatmak istemişti fikrince: Boşa gitmez kötüye bir ceza verilince…

* Dal bir gün dedi ki tomurcuğuna: - İçimde kanayan yara gibisin!..

* Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim / Minicik gövdeme yüklü Kaf dağı!

* Adam elini uzattı, tam onu koparacağı sırada menekşe: Bana dokunma!diye bağırdı.

Başka örnekler de verebiliriz. Mesela;

Ben bir ayrık otuyum,
Ne buğday amcam, ne pirinç dayım.
Mısırla akraba bile değilim.
Bir yeşermeye göreyim:
Kızmasınlar halim duman,
Canıma kastederler yapabilseler,
Ama nafile kurumam.

***

Benim adım dertli dolap,
Suyum akar yalap yalap,
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim.

***

Adam elini uzattı; tam onu koparacağı sırada,mor menekşe:
“Bana dokunma!” diye bağırdı.

***

Küçük bir çeşmeyim yurdumun,
Unutulmuş bir dağında,
Hiç kesilmeyecek suyum,
Yıldızların aydınlığında…
Boyuna akar dururum.”

***

Akıl ersin, ermesin sevdama,
Senden yanayım, dedi yeşeren dal
senden yana.

***

- Ey benim sarı tamburam!
Sen ne için inilersin?
- İçim oyuk, derdim büyük
Ben onun çün inilerim

***

“Yıldızlar sönsün!” diyerek bağırdı karanlıktan sümbül.


***

Yukarıda görülen tüm örneklerde, cansız varlıklar veya hayvanların konuşturulduğu görülmektedir. Bu örneklerin tümünde “intak” (konuşturma) sanatı bulunmaktadır.

Kurnaz tilkinin, maymunun, dal’ın, kelebeğin, menekşenin, ayrık otunun, dertli dolabın, çeşmenin, sünbülün… konuşmalarından her bireri, “intak” yani konuşturma sanatına çok güzel örneklerdir.

Aslında Fabl da dediğimiz hayvan ve camid eşya masallarının en güzel örneklerini, ünlü Hint Filozofu Beydaba, Kelile ve Dimne isimli eserinde vermiştir… Hatta eserin önemine binaen II. Abdülhamid Han (rahmetullahi aleyh) hazretleri terce ettirip ve başucu eserleri arasına koymuştur.

Daha sonraları ise bir Fransız beyzadesi, nedense kendi adına yayınlayıp kendine mal etmeyi uygun bulmuş bu hikâyeleri... Ya da tarih, başka eller tarafından yazıldığı için bu ayrıntı da tahrif edilmiş, silinip gitmiştir. Her neyse… Mevzumuz o değil tabii.

***

Ben size bugün, bambaşka ve çok enfes bir hikâyeyi anlatmak istiyorum. Hikâyenin özü/özeti:

“Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” hikmetli cümlesinde toparlanabilir.

Dilerseniz lâfı daha fazla uzatmadan buyrun birlikte okuyalım hikâyeyi...

İyilik ve Vefa

Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır. Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir.

Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına doğru yol almakta. Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar:

Ey insanoğlu, ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder…

Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar… Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar, köylü “görmedim” der ve avcılar uzaklaşır.

Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü, sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın”.

Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye baslar.

Bir dakika” diye seslenir kurt: “Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey de yok.”

Köylü şaşırır: “Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.

Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt. “Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.”

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç canlıya bu meseleyi sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar…

Ne vefası” der kısrak, “Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya kovdu…

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar...

Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek, “Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…

Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der. Köylü de son bir çabayla “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir.

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar.

Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir.

Her şeyi anladım da” der tilki, “Bu küçücük torbaya sen nasıl sığdın?” Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam…

İşin sonuna geldiğini, hedefine ulaşmak üzere olduğunu düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.

Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar.

Sonra tilkiye döner “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der. Tilki de “Benim için bir zevkti” diye cevap verir.

O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:

“Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş…” diye mırıldanır.