Zina etmek, bir kadınla nikâhsız veya haksız olarak cinsel temasta bulunmaktır. Kelime, Arapça "zenâ" fiilinden mastardır. Zinanın lûgat ve ıstılâh manası birdir. Bu da; bir erkeğin kadınla bir akde veya haklı bir sebebe dayanmaksızın önden cinsel temasta bulunmasıdır. Zina eden erkeğe "zânî" kadına ise "zâniye" denir.

*** 

Hanefîler, bir fıkıh ıstılâhı olarak zinayı şöyle tarif etmişlerdir:

İslâmî hükümlerle yükümlü bulunan bir erkeğin, kendisine cinsel istek duyulacak yaştaki diri bir kadına, İslâm ülkesinde nikâh akdine veya câriyelik gibi haklı bir sebebe dayanmaksızın önden cinsel temasta bulunmasıdır.

Zinada hadd cezasının uygulanması için, erkeğin cinsel organının en az haşefe kısmının ( sünnet yerinin) kadının cinsel organına girmiş olması gerekir. Bundan daha azına meselâ; öpmek, sarılmak veya uyluk arasına sürtünmek vb. hareketler haram [Detaylı bilgi için bkz. http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/1743-zinaya-yaklasmayin-isra-suresi-32.html] olmakla birlikte şer’î-zâhirî hukuk bakımından hadd cezasını gerektirmez. Küçük çocuk ve akıl hastası yükümlü olmadığı için bunların fiili de kendileri bakımından haddi gerektirmez. Diğer yandan İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre erkek veya kadına arkadan temasta bulunmak (livâta) zina hükmünde değildir. Çünkü bu, zina olarak tavsif edilemez/nitelendirilmez. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed, İmam Şâfiî, İmamm Ahmed b. Hanbel ve Mâlikîler (rahımehumullah) aksi görüştedir. Ölü kadın, hayvan veya ergenlik çağına gelmemiş olan ve kendisine cinsel istek duyamayan kız çocuğu ile temas da zina hükmünde değildir. Çünkü bu gibi temasları selîm fıtrat (normal, sağlam tabiatlı, aklı başında bir insan) kabul etmez. Ayrıca erkek veya kadının zinaya zorlanmamış olması da şarttır. Çünkü Raslûllah (s.a.v.): "Ümmetimden hata, unutma ve zorlandıkları şeyin hükmü kaldırıldı" [Buhârî, Sahih, Hudûd, 22; Talâk, II; Ebû Dâvud, Sünen, Hudûd, 17; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 1; İbn Mâce, Sünen, Talâk, 15] buyurmuştur.

Zinaya zorlanan kadına hadd cezası gerekmediği konusunda İslâm bilginlerinin görüş birliği vardır. Zinaya zorlanan erkeğe gelince, Şâfiîlere ve Mâlikîlerde tercih edilen görüşe göre böyle bir erkeğe ne hadd ve ne de ta'zîr cezası gerekmez. Delil, yukarıdaki hadis ve zorlanma özrünün bulunmasıdır. Ebû Hanîfe'nin ilk görüşüne göre zinaya zorlama Devlet başkanı tarafından olmuşsa hadd gerekmez. Devlet başkanından başkası zorlamışsa istihsân'a göre hadd uygulanır. Çünkü, zorlama ancak sultan tarafından gerçekleşir. İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'nin (rh.) istikrar bulan görüşü ise, zorlanana had cezasını uygulamamasıdır. Çünkü bazan erkeğin istek dışı cinsel temasa gücü yetebilir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e (rahımehumallah) göre iki durumda da zorlanana had cezası uygulanmaz. İmam Züfer aksi görüştedir. [el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', 2. baskı, Beyrut 1394/1974, VII, 34,180; eş-Şirâzi, el-Mühezzeb, Mısır t.y., II, 267; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Mûctehid, II, 267; İbn Rüşd, Bidâyetû'l-Müctehid, II, 431; İbn Kudâme, el-Muğnî, 3. baskı, Kahire,1970, VIII,187, 205; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, 2. baskı, Dimaşk 1405/1985, VI, 27 vd.; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslâmiyye ve İstilâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul, 1968, III,197 vd.]

Zina Şerîat-ı Muhammediye’de ve önceki bütün şerîatlerde haram ve çok çirkin bir fiil olarak kabul edilmiştir, büyük günahlardandır. Irz ve neseplere yönelik bir suç olduğu için cezası da haddlerin en şiddetlisidir.

Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:

"Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o, çok çirkin bir iş ve kötü bir yoldur". [İsrâ suresi, 32] "Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah'ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Her kim de bunları yaparsa, ağır cezaya çarpar. Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir (alçaltılmış) olarak kalır". [Furqân suresi, 68-69]

Bekâr erkek veya bekâr kadının zina etmesinin cezası yüz değnek, evli ve iffetli erkek veya kadının zina cezası ise recm’dir (taşla öldürme)dir. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: "Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız bunları Allah'ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Mü'minlerden bir topluluk da, onların cezasına şâhit olsun". [Nûr suresi, 2]

‘Celde’, ete geçmemek üzere, yalnız deriyi etkileyecek şekilde vurmak demektir. Vuruşta yalnız kürk ve palto gibi kalın elbiseler çıkartılır, diğerleri çıkarılmaz.

Evli, iffetli erkek veya kadına recm cezası ise, sünnetle sabittir. Çünkü Rasûlüllah (s.a.v.) Mâiz'e ve Benî Gâmid'ten bir kadına recm cezasını uygulamıştır. Recm'in meşrûluğu hususunda sahâbenin (r.anhum) icmâı vardır.

Zina haddi Allah'a ait haklardandır. Bu, aileye, nesle ve toplum düzenine karşı işlenen bir suç olduğu için toplum haklarından sayılır.

Mezhep imamları çocuk ve akıl hastasına zina haddinin gerekmediği hususunda görüş birliği içindedir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Çocuktan büyüyünceye kadar, uyuyandan uyanıncaya kadar, akıl hastasından iyileşinceye kadar". [Ebû Dâvud, Sünen, Hudûd, 17]

***

Zina haddini uygulamanın şartları

Zina eden erkek veya kadına ceza uygulanabilmesi için bir takım şartların bulunması gerekir:

1- Zina edenin erginlik çağına ulaşması gerekir. Ergin olmayan çocuğa hadd uygulanmaz.

2- Akıllı olması gerekir. Akıl hastasına hadd uygulanmaz. Akıllı bir erkek, akıl hastası bir kadınla veya akıl hastası bir erkek akıllı bir kadınla zina etse, bu ikisinden akıllı olana hadd cezası uygulanır.

3- Ekseri/çoğunluk fakihlere göre Müslümana ve kâfire zina haddi uygulanır. Fakat Hanefilere göre muhsan olan kâfire recm uygulanmaz, değnek vurulur. Mâlikîlere göre kâfir bir erkek kâfir bir kadınla zina etse hadd uygulanmaz. Fakat zinasını açığa vurursa te'dib edilir (edeplendirilir, terbiye edilir). Müslüman bir kadını zinaya zorlarsa öldürülür. Şâfiî ve Hanbelîlere göre pasaportlu gayrimüslim yabancılara zina cezası da içki içme cezası verilmez. Çünkü bunlar Allah haklarından olup, müste'menler bu hakları üstlenmemiştir.

4- Zinanın istekle yapılmış olması… Çoğunluğa göre zinaya zorlanana hadd uygulanmaz. Hanbelîler aksi görüştedir.

5- Zinanın insanla yapılmış olması. Üç mezhebe ve Şâfiîlerde sağlam görüşe göre hayvanla temas edene hadd cezası gerekmez, ta'zir uygulanır. Hayvan öldürülmez ve çoğunluğa göre onun yenilmesinde de bir sakınca yoktur. Hanbelîlere göre ise, iki erkeğin şahitliği ile hayvan öldürülür, eti haram olur ve hayvanın tazmin edilmesi gerekir.

6- Zina edilen kadının ergin veya kendisine cinsel istek duyulan bir yaşta olması gerekir. Küçük kız çocuğu ile zina edilmesi halinde zina eden erkeğe de kıza da hadd cezası gerekmez. Ergin olmayan çocukla cinsel temasta bulunan kadına da hadd uygulanmaz.

7- Zinanın bir şüpheye dayalı olmaması gerekir. Bir kimse kendi eşi veya cariyesi sanarak yabancı bir kadınla cinsel temasta bulunsa çoğunluğa göre hadd gerekmez. İmam-ı Azam Ebû Hanîfe ve imam Ebû Yusuf'a (rahımehumallah) göre ise hadd gerekir. Çünkü burada failde şüphe vardır. Mezhepler arasında ihtilaflı olan fasit nikâhtan sonraki cinsel temasa hadd gerekmediği hususunda da görüş birliği vardır. Velisiz veya şahitsiz evlenme halinde durum böyledir. Bu da akitte şüphe bulunduğu içindir. Evlilik ittifakla fasit olursa hadd uygulanır. İki kız kardeşi bir nikâhta toplamak, beşinci eşle evlenmek, nesep veya süt cihetinden haram olan bir hısımla evlenmek, iddet beklemekte olan kadınla veya üç talâkla boşadığı kadınla hulleden önce evlenmek bu mahiyettedir/bu niteliktedir. Ancak bütün bunların haramlığını bilmediğini iddia ederse, bunlarla olan cinsel temas haddi gerektirmez.

8- Zinanın dâru’l-İslâm'da olması. İslâm Devlet başkanının dâru’l-harp veya dâru’l-bağî (âsiller ülkesi) üzerinde velâyet yetkisi yoktur. Yani orada hadleri uygulamaya gücü yetmez.

9- Kadının diri olması. Çoğunluğa göre, ölü kadınla cinsel temasta bulunana had gerekmez. Mâlikîlerde meşhur olan görüş bunun aksinedir.

10- Cinsel temasın önden olması ve sünnet yerinin girmiş olması... Arkadan ilişki yani livata İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'ye (rh.) göre yalnız ta'zir cezası gerektirir. İmam Ebû Yusuf, İmam Muhammed (rahımehumallah) ve diğer üç mezhebe göre ise livata haddi gerektirir. Yabancı bir kadına cinsel organın dışında, uyluk, karın vb. başka yerine temas ise yalnız ta'ziri gerektirir. Çünkü bu, şer'an kendisine bir şey takdir edilmeyen münker (dine ve ahlâka aykırı, Allah’ın râzı olmadığı) bir fiildir.

***

Zinanın cezası

Zinanın cezası, zina eden erkek veya kadının bekâr ya da evli olmasına göre değişiklik gösterir. Dayak, taşlâ öldürme, sürgün ve İslâm Devletinin koyacağı bir ta'zir cezası bunlar arasındadır.

1. Yüz değnek cezası

Bekâr erkek veya kadının zina cezası yüz değnek olup, Kur'ân-ı Kerîm'le belirlenen bir hadd cezasıdır.

"Zina eden kadın ve erkekten her birine yüz değnek vurun". [Nûr suresi, 2]

Dayak cezası uygulanan zina suçlusunun, suçun işlendiği yöreden bir yıl süreyle sürgün edilmesi İslâm'ın ilk dönemlerinde uygulanan bir ceza türü idi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Bekâr'ın bekârla zinası için yüz değnek ve bir yıl sürgün. Dulun dulla zinası için ise yüz değnek ve taşla recm vardır". [İbn Mâce, Sünen, Hudûd, 7] Ancak bu uygulama Nûr sûresi inmezden önceye aittir. Bu sûre inince bekârlar için yalnız değnek (celde), evli (muhsan) olanlar için sünnetle recm cezası belirlenmiştir. [es-Serahsî, el-Mebsût, 3. baskı, Beyrût 1398/1978, IX, 36 vd.]

Hanefilere göre celde cezasına sürgün ilâve edilmez. Çünkü âyette celde zina cezasının tümünü ifade eder. Ancak sürgün bir hadd cezası değil, İslâm Devlet başkanının görüşûne bırakılan ta'zir cezası kabilindendir. O sürgünde bir yarar görürse uygular. Nitekim, zina edenin tevbe edinceye kadar hapsedilebilmesi de bu niteliktedir.

Şâfiî ve Hanbelîlere göre celde ve bir yıl sürgün birlikte uygulanır. Sürgün yeri seferîlik mesafesinden uzakta olmalıdır. Dayandıkları delil, yukarıda zikredilen sürgün bildiren hadis-i şeriftir. Ancak kadın kocası veya mahrem bir hısmı ile birlikte sürgüne gönderilir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.); "Kadın, yanında kocası veya mahremi bulunmadıkça yolculuğa çıkamaz". [Buharî, Taksîr, 4, Mescidü Mekke, 6, Sayd, 26, Savm, 67; Ebû Dâvud, Menâsik, 3; Müslim, Hacc, 413-434; Tirmizî, Radâ', 15] buyurmuştur.

Mâlikilere göre ise, yalnız erkek sürgün edilir; yani bulunduğu beldeden uzakta hapsedilir. Kadın gittiği yerde de zina etmemesi için sürgün edilmez.

Diğer yandan sürgün hadisinin sonundaki dul için öngörülen celde ve taşla recmin birlikte uygulanması dört mezhebe göre amel edilmeyen bir esastır. Çünkü muhsan (evli) için yalnız recm uygulaması bildiren hadisler daha sahihtir. Nitekim Ebu Hureyre ve Zeyd bin Hillit'ten bir topluluğun naklettiği işçi kıssası bunu ifade eder. İşçisi ile zina eden evli kadın olayında Rasûlullah (s.a.v.), bekâr olan işçi için yüz değnek ve bir yıl sürgün cezasına, kadın için ise recm cezasına hükmetmiştir. [es-Serahsî, a.g.e., IX, 37; ez-Zühaylî, a.g.e., VI, 39] Zâhirîlere göre, celde ve recm birlikte uygulanır. Onlar, sürgün hadisinin sonundaki "...evli evli ile zinasına yüz değnek ve taşla recm vardır" kısmının açık anlamına dayanırlar.

2. Recm cezası:

Muhsan olan erkek veya kadının zinası için recm cezası mevzuunda İslâm âlimleri görüş birliği içindedirler. Delil; Sünnet ve İcmâ'dır.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) evli olarak zina edene recm cezası uyguladığı tevâtüre ulaşan hadislerle sabittir.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: "Müslüman bir kimsenin kanı şu üç durumda helâl olur. Zina eden evli kimse, nefse karşılık nefsi ve İslâm toplumundan ayrılarak dinini terk edeni öldürmek". [Buhârî, Sahih, Diyât, 6; Müslim, Sahih, Kasâme, 25, 26; Ebu Dâvud, Sünen, Hudûd, 1; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 15, Diyât, 10; Nesâî, Sünen, Tahrîm, 5, Kasâme, 6; İbn Mâce, Sünen, Hudûd; Dârimî, Sünen, Hudûd 2, Siyer, II]

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) recm uyguladığı vak’alar şunlardır.

a) Evli bir kadınla zina eden bekâr için yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası uygulanmıştır. Allah Rasûlü (s.a.v.) bir sahabeyi kadına göndererek şöyle buyurmuştur: "O kadına git, eğer suçunu itiraf ederse, onu recmet". [Buhârî, Sahih, Hudûd, 3, 38, 46, Vekâlet,13; Tirmizî, Sünen, Hudûd, 5, 8]

b) Çeşitli yönlerden sabit olan Mâiz olayı. Mâiz, zinasını itiraf etmiş ve Rasûlüllah (s.a.v.) onun recmedilmesini emir buyurmuştur. [Zeylaî, Nasbu'r-Râye, III, 314 vd]

c) Gâmidiyeli kadın zinasını ikrar etmiş ve doğumdan sonra recm uygulanmıştır. [İbn Mâce, Sünen, Diyât, 36; Mâlik, Muvatta’, Hudûd, 2]

İslâm ümmeti recmin meşrûluğu üzerinde icmâ’da bulunmuştur. Ancak hâricîler ekolü recmi inkâr etmiştir. Çünkü onlar tevatür sınırına ulaşmayan haberleri delil olarak kabul etmezler. [es-Serahsî, a.g.e., IX, 36]

***

İhsan terimi ve kapsamı

İhsan bir İslâm hukuku terimi olarak; bir erkek veya kadına hadd cezası uygulanabilmesi için bunlarda şer'an bulunması gereken vasıfları ifade eder. Bu vasıflara/niteliklere sahip erkeğe "muhsan", kadına "muhsana" denir. Cem’îsi "muhsanât" tır.

İhsan, zina iftirası (kazf) ve recm ihsanı olmak üzere ikiye ayrılır.

Zina iftirası atılan kimsenin muhsan sayılması için akıllı, ergin, hür, Müslüman ve zinadan iffetli bulunması gerekir. Bu nitelikler olunca iftiracıya âyet-i kerimede şu ceza öngörülür: Namuslu ve hür kadınlara zina iftirası atan, sonra da bunu dört şahitle isbat edemeyen kimselere seksen değnek vurun. Onların ebedî olarak şahitliklerini kabul etmeyin. Onlar fâsıkların ta kendileridir". [Nûr suresi, 4]

Ancak, kadın zinayı ikrar eder veya iftiracı dört şahitle bunu isbat ederse hadd cezası düşer. Detaylar için fıkıhta "kazf" mevzuuna bakılabilir.

Recm için muhsan sayılmada ise erkek veya kadında yedi vasfın/niteliğin bulunması şarttır. Bu nitelikler şunlardır:

Akıllı olmak, ergin bulunmak, hür ve Müslüman olmak, sahih nikâhlı bulunmak ve bu nikâhtan sonra eşiyle meni gelmese bile guslü gerektirecek şekilde cinsel temasta bulunmak. Bu şartlardan herhangi birisi bulunmazsa ceza yüz değneğe dönüşür. Bu duruma göre, küçük çocuk, akıl hastası, köle, kâfir, fâsit nikâhla evli kimse veya cinsel temas olmayan mücerred nikâhla evli kimse için "muhsanlık" söz konusu olmaz. Diğer yandan erkek muhsanlık şartlarını taşır fakat karısı küçük, akıl hastası veya cariye olmak gibi bir sebeple muhsan bulunmazsa, ondan bu ârızalar kalktıktan sonra kocası onunla eşit şartlarda yeniden cinsel temasta bulunmadıkça koca muhsan sayılmaz. Çünkü bu yedi şartın eşlerde birlikte bulunması gerekir.

İmam Ebû Yusuf'a (rh.) göre, bir Müslüman sahih nikâhlısı olan bir gayrimüslim kadınla cinsel temasta bulunmakla muhsan olur. Şâfiîler de bu görüştedir. [eş-Şirâzî, el-Mühezzeb, II, 268] Buna göre, biri küçük, diğeri ergin, biri uykuda diğeri uyanık veya biri akıllı, diğeri akıl hastası olan karı-koca cinsel temasta bulununca, ehliyetli olan muhsan sayılır, daha sonra başkası ile zina ederse hadd cezası yalnız ona uygulanır.

Muhsanlık sıfatının devamı için evliliğin devam etmekte olması şart değildir. Bu yüzden ömründe bir defa evlenen ve eşiyle cinsel temasta bulunup da, dul kalmış olan kimse de muhsan olabilir. [Bilmen, Ömer Nasuhi, a.g.e., III, 201; Şamil İslam Ansiklopedisi, Heyet, Doç. Dr. Ahmet Ağırakça, Şamil Yayınevi, İstanbul, 1990, Zina maddesi]