Arefe günü, Kurban Bayramından bir önceki gün, yani hicrî-kamerî takvime göre Zilhicce ayının 9. günüdür. Aslında başka bir güne arefe denmez. Ancak ülkemiz örfünde Ramazan Bayramının bir önceki gününe de arefe denmiştir.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki:

Günlerin en üstünü arefe günüdür. Faziletçe cumaya benzer. O, cuma günü dışında yapılan yetmiş hacdan faziletlidir. Duaların en üstünü de arefe günü yapılan duadır. Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz de, ‘Lâilâhe illallahu vahdehuu lâ şerîke leh. (O’ndan başka ilah yok, tek Allah vardır, O'nun ortağı da yoktur.) sözüdür.” [Mâlik, Muvatta, Hacc, 246]

Hazret-i Âişe (radıyallahu anha) anlatıyor:

Allah (c.c.), hiçbir günde, arefe günündeki kadar çok kulu ateşten çok âzâd etmez. Allah Teâla mahlûkata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve, ‘Bunlar ne istiyorlar?’ der.[Müslim, Sahih, Hacc 436]

Deylemî’nin (rh.) Firdevsü’l-Ahbâr’da naklettiğine göre Rasûl-i Zîşân (s.a.v.) Efendimiz,

Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah'ın kıymet verdiği bir gündür” buyurarak, Allah Teâlâ'nm değer verdiği günü hürmet ederek şuurlu bir halde yaşamaya gayret etmemizi istemiştir. Hürmet, verilen nimeti görmek, bilmek ve bunun idrâkinde olmakla başlar. Arefe gününü günahlara girmeden oruçla, ibadet ve tâatle, duayla-niyazla, tevbe ve istiğfarla, zikir ve tefekkürle geçirmek kullarını arefe gününde bağışlayacağını müjdeleyen Allah Teâlâ'ya haşyetin / saygının-hürmetin ve şükrün bir ifadesidir.

Hazret-i Ömer (r. a.) ile bir Yahudi arasında geçen muhavere / konuşma da arefe gününün ehemmiyetini göstermektedir. Şöyle ki:

Hz. Ömer'in halifeliği zamanında Yahudilerden biri:

“Ey Ömer, siz bir âyet okuyorsunuz ki, o âyet bize inseydi o günü bayram olarak kutlardık” dedi. O âyet, Maide sûresinin üçüncü âyetiydi. Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştu:

Bugün, sizin dininizi ikmâl ettim / kemale erdirdim ve size nimetimi tamamladım.”

Bu âyet, hicrî onuncu yılda, Veda Haccı'nda, arefe günü olan cuma günü ikindiden sonra, Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) Arafat'ta “Adba” adındaki devesinin üzerinde vakfede iken nazil olmuştu. Deve vahyin ağırlığına dayanamayarak yere çökmüştü.

Hz. Ömer (r.a.) Yahudi'den bunun hangi âyet olduğunu öğrenince şöyle dedi:

“Biz o günü ve o gün bu âyetin Rasûlullah’a (s.a.v.) nâzil olduğu yeri biliriz. Cuma günü arefede bulunuyordu.” [Buhari, Sahih, İman, 33, Meğâzi, 77, Tefsir, Mâide 2; Müslim, Sahih, Tefsir 3] demiş ve o günün sevinç günümüz, bayramın öncüsü olduğuna işaret ederek arefe gününün önemini belirtmiştir.

Arefe günü, atamız Hazret-i Âdem (a.s.) ile Hazret-i Havva validemizin Arafat'ta buluştukları gündür. TerviyeArefe gününden bir önceki güne denir.

Arefe günü oruç tutmak da çok sevaptır. Bugün tutulan oruç, bin günlük nafile oruca bedeldir. Aynca geçmiş ve gelecek yılda yapılan tevbelerin kabul olmasına da sebep olur.

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır:

Arefe günü tutulan oruç, bin günlük nafile oruca bedeldir.” [Münzirî, Tergîb ve Terhîb (Trc.), 2, 460]

Arefe günü tutulacak orucun önceki ve sonraki senenin günahlarına keffaret olacağını Allah’tan ümit ediyorum.” [Tirmizî, Sünen, Savm, 46 (749); İbn Mâce, Sünen, Sıyâm, 40]

Arefe günü bâhusus bin adet İhlas okumak büyük zatlar tarafından tavsiye edilmiştir. Hadis-i şeriflerde İhlas sûresini okumanın kul borcu hariç diğer günahların affedilmesine vesile olacağı söylenmiştir.

Kim Arafe gecesinde bin defa  ‘Kul Huvellahu Ahad / İhlas suresi’ni okursa, Allah kendisine (dünyevî ve uhrevî her) istediğini verir.” [Kenzü’l-Ummâl, H. no:  2737]

Nebî sallallahu aleyhi vesellem arefe akşamı ümmetinin affedilmesi için dua etti. Duasına,

'Muhakkak ki ben zalimden başkasını mağfiret ettim.' diye cevap verildi. 'Zalimden ise mazlumun hakkını alırım.' buyruldu. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.),

'Ey Rabbim, dilersen mazluma Cennet’te mükâfatını verir zalimi (zulmederek başkalarının hakkına girenleri, üzerinde kul hakkı bulunanları) de mağfiret edersin.' diye dua etti ise de Arafat'ta bu duasına Allah Teâlâ'dan kabul gelmedi. Sabah vakti Müzdelife'de aynı duayı tekrarladı. Bu defa duası kabul edildi. Rasûlullah Efendimiz memnuniyetinden sevincini belli ederek tebessüm etti. Bunun üzerine Ebu Bekir ve Ömer (r.anhuma),

'Anam babam size feda olsun, bu saatte siz gülmezdiniz, sizi güldüren / gülümseten nedir?' diye sordu. Âlemlere Rahmet Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:

'Allah'ın düşmanı İblîs, Allah Teâlâ'nın duamı kabul ederek ümmetimi affettiğini anlayınca toprağı alıp başına çalmaya ve ‘vay sana helâk oldun’ diye feryada başladı. İşte Şeytan'ın görmüş olduğum bu feryadı beni güldürdü.” [İbn Mâce, Sünen, Menâsik, 56]

Arefe gününe saygılı olmalı, hürmette kusur etmemeli; o gün hacılar Arafat'ta vakfe yapıp dua ederken, mânen onların yanında olduğumuzu düşünüp hissederek dua ve ilticalarına iştirak etmeli... Böyle bir günde bizi günaha sokabilecek her şeyden uzak kalmaya azamî gayreti sarf göstermelidir.

“Günümüzde Arefe, bayramın bir önceki günü olduğu için dünyalık telaşların en yoğun olduğu bir gün olarak yaşanmaktadır. Oysaki Arefe insana verilen en kıymetli vakitlerden biridir. Bu günler ibadet ve affedilme günleridir. Hacıların Arafat'ta “Lebbeyk (Buyur Rabbim)” diyerek dil, ırk, ten ayırımı yapılmaksızın bir araya geldiği mahşer gününü hatırlatan, kulluğun Allah Teâlâ'ya dualarla-niyazlarla, telbiyelerle arz edildiği en kıymetli zaman dilimidir. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

Duanın faziletlisi, arefe günü yapılanıdır.” [Mâlik, Muvatta’, Hacc, 246]

Allah Teâlâ bazı geceler duaların reddedilmeyeceğini Peygamber Efendimize (s.a.v.) bildirmiştir. Bunlardan biri de Arafe gecesidir.

Arefe gününü ve gecesini ibadetle geçirmek çok faziletlidir. Arefe gecesini ibadetle geçirenin Cehennem’den âzâd olacağı söylenmiştir. Arefe günü günahlardan uzak kalanın da bağışlanacağı Rasûlullah (s.a.v.) tarafından müjdelenmiştir.

Fadl ibn Abbas (r.a.), Veda Hacc’ında Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) ile yol arkadaşı oldu. Beraberce aynı deveye bindi. Bunun için ona, “Redîfu’r-Rasûl” lâkabı verildi. O günden sonra “Rasûlullah’ın yol arkadaşı” diye tanındı.

Fadl ibn Abbas (r.a.), güzel saçlı, ak benizli, yakışıklı bir gençti. Bu yolculukta genç bir delikanlı olarak başından bir hadise geçti. Efendimizle (s.a.v.) aralarında geçen bu hatıra şöyledir:

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ile Müzdelife’den Mina’ya dönerken Yemen’li Has’am kabilesinden genç ve güzel bir kadın bir mesele sormak için Efendimize (s.a.v.) yaklaştı. Fadl ona bakmaya başladı. Durumu farkeden Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) elini Fadl’ın yüzüne tuttu. Fadl ise, yüzünü öbür tarafa çevirerek bakmaya başladı. Bu sefer Efendimiz (s.a.v.) elini öbür tarafa çevirip, Fadl’ın yüzünü tekrar kapadı. Fadl ise yüzünü öbür tarafa çevirerek baktı durdu. [Buhârî, Sahih, Hac, 1, Cihâd, 154, 162, 192, Edeb, 68; Müslim, Sahih, Hac, 407, Fedâilü’s-sahâbe, 135, 137]

Rasül-i Zîşân Efendimiz (s.a.v.) gözüne sahip olamayan, bakmaktan kendisini alamayan genç sahabi Fadl’a şöyle ikazda bulundu:

Kardeşimin oğlu! Bu gün (Arafe) öyle bir gündür ki; kişinin, kulağına, gözüne, diline sahip olup mağfiret olunacağı (günahlarının bağışlanacağı) bir gündür!” buyurdu. Mübarek eliyle de yüzünü çevirdi. [Buhari, Sahih, c.2, s.218; Tirmizi, Sünen, c.3, s.332; Ahmed, Müsned, I, 329; M. Asım Köksal, İslam Tarihi, c.8, s. 163-164]

Hazret-i Abbas (r.a.), Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (s.a.v.), Fadl’ın yüzünü başka tarafa çevirdiğini görünce: “Yâ Rasûlallah! Amcanın oğlunun yüzünü ne için çevirdin?” diye sordu. Efendimiz (s.a.v.) de: “Bir delikanlı ve bir genç kız!.. Aralarına şeytanın girmeyeceğine emin olamadım!” buyurdu. [Tirmizi, Sünen, c.3, s.235]

***

Arefe günü yapılması tavsiye edilenler:

1. Arefe gününün sabah namazının farzından sonra teşriq tekbiri getirmeye başlmalıdır.

2. Arefe günü oruç tutmalıdır.

3. Arefe gününe hürmetle, günaha girmemeye dikkat etmelidir.

4. Arefe günü çokça dua-niyaz, tevbe-istiğfar, ibadet-tâat etmeli, hayır-hasenat yapmalı, zikir ve tefekkürde bulunmalıdır.

5. Arefe günü 1000 adet İhlâs-ı şerif okunması iyi olur.

6. Hacca gidemeyen Müslüman, Arefe günü öğle ile ikindi arası, kendini Arafât’ta kabûl ederek Allah rızâsı için 2 rek’at namaz kılar. Her rek’atte; 1 Fâtiha-i şerîfe, 3 Kul yâ eyyühel-kâfirûn, 10 İhlâs-ı şerîf okur.

Namaza şu niyetle başlanır: “Yâ Rabbi, bugün şu saatlerde Arafat’ta milyonlarca müslümanın ‘Lebbeyk’ diye ilticâ ettiği zamanda, âciz kulun orada bulunamadı. Bu kulunun rûhunu onlarla beraber kılıp, benim ilticâmı da onların ilticâsına ilhâk buyur. Orada afv-ı umûmîye mazhar kıldığın kullarına beni de ilhâk eyle!..” Allâhü Ekber.

Namazdan sonra:

- 70 İstiğfâr-ı şerîf,

- 11 veya 70 adet, “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü yuhyî ve yümît ve hüve Hayyün lâ yemûtü biyedihi’l-hayr, ve hüve alâ külli şey’in qadîr” tevhîdini okur.

- 3 veya 11 yâhut 70 kerre “Allâhü ekber, Allâhü ekber, lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber, Allâhü ekber ve lillâhi’l- hamd” diyerek tekbir getirir.

- 100 defa aşağıdaki tesbîhi okur:

Sübhânellezî fi’s-semâi arşuhû, Sübhânellezî fi’l-ardı sültânühû, Sübhânellezî fi’l-ardı hukmühû, Sübhânellezî fi’l-cenneti rahmetühû, Sübhânellezî fi’l-kabri kazâühû, Sübhânellezî fi’l-kıyâmeti adlühû, Sübhânellezî fi’l-bahri sebîlühû, Sübhânellezî rafea’s-semâe, Sübhânellezî beseta’l-arda, Sübhânellezî lâ melce’e ve lâ mencee minhü illâ ileyh.”

7. Arefe günü öğleden sonra Hızır aleyhisselâm ile İlyâs aleyhisselâmın Arafât’ta buluştuklarında okudukları şu duâyı da -mümkünse- 100 defa okumalıdır:

Bismillâhi mâşâallâhü lâ yasrifü’s-sûe illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ yesûqu’l-hayra illallâh, Bismillâhi mâşâallâhü lâ havle ve lâ quvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azıym.”

Bundan sonra duâ edilir. [Hey’et, Mübarek Gün ve Gecelerde Yapılması Tavsiye edilen Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy., s. 45 vd.]