Mustafa Erdoğan, Star, 17 Mayıs 2007 Perşembe

Fadime Özkan’ı, ‘çağdaşçılık’ savaşçısı Türkan Saylan’la yaptığı ve gazetemizin salı günkü nüshasında yayımlanan mülakattaki göz alıcı başarısından dolayı kutluyorum. Gazetecilik dediğin işte böyle olur.

Ancak, bu mülakatın başlığı bence Türkan Saylan’ın şu taaccüp belirten cümlesi olmalıydı: ‘Siz star gazetesinden misiniz sahiden?’

Bu mülakat Türkan Saylan’ın sahici kimliğini öğrenmemize yardımcı oldu ve bu arada benim de ‘çağdaşçılar’ hakkındaki kanaatimi birçok bakımdan teyit etti. Kısaca ‘çağdaşçılar’ olarak andığım bu kesim aslında Türkiye’nin özgürleşmesinden, çoğulculaşmasından ve demokratikleşmesinden hazzetmeyen ve ‘kurulu düzen’in olduğu gibi muhafazasından yana olanlardan oluşuyor. Malum, bunlara bazan ‘Kemalist’ deniyor veya zaten kendilerini öyle adlandırıyorlar.

Fadime Özkan’ın, insan hakları konusundaki tutumunun tutarsızlığını sorgulayan soruları karşısında Türkan Saylan insiyaki olarak başlıktaki soruyu soruyor: ‘Siz star gazetesinden misiniz sahiden?’... Konu başörtülü kadınların haklarıyla ilgili olduğu için, demek ki Prof. Saylan’da bu meselenin üzerine sadece ‘dinci’ gazetelerin gideceği -yani öyle olmayan gazete ve gazetecilerin bu insan hakları sorununa ilgi duymayacağı- beklentisi hakimmiş. Prof. Saylan başörtülü yurttaşların özgürlük sorunlarına ilgi göstermeyi ‘dinci’ olmayan gazetelere yakıştıramıyor, buna çok şaşırıyor.

Mesleği gereği Türkiye’nin entellektüel hayatını takip eden bir akademisyen olarak, ben zaten çoktandır şu kanaatteydim: Türkiye’de dini-muhafazakar kesim epey bir zamandır fikri derinlik ve zihin açıklığı yönünden çağdaşçı-Kemalistleri fersah fersah aşmış durumdadır. Türkan Saylan’la yapılan sadece mülakat bu kanaatimi pekiştirmeye yaradı. İronik olan şu ki, çağdaşçı-Kemalistler bu gerçeğin henüz farkına varabilmiş değil. Onlar hala ‘cahil, geri kafalı dinciler’ edebiyatı yapıyorlar!

Oysa, ‘dinci’ diye sözümona küçümsedikleri kesimler ‘çağdaş uygarlık’ın sosyal bilim diliyle konuşurken, Kemalistlerin ezici çoğunluğu hala eskimiş -’çağdışı’- sloganlarını tekrarlamakla yetiniyorlar. Sözünü ettiğim mülakatın da gösterdiği gibi, bunların Türkiye’nin yakın tarihi hakkında bildikleri de, ilk ve ortaöğretim müfredatında belletilen resmi dogmalardan ibaret.

Daha da traji-komik olanı, Türkiye ve dünya hakıındaki yalan-yanlış bilgilerine, çok düzeysiz ve ‘güncelleştirilmemiş’ söylemlerine rağmen, bunların çoğu sırf Kemalist oldukları için kendilerini dindar-muhafazakarlardan üstün görüyor ve onlardan daha ‘aydın’ olduklarını vehmediyorlar. Aksi halde, fikri bakımdan acınacak ölçüde zavallı olan kimi gazete yazarlarının ‘İslamcılar’a ve kendileri gibi düşünmeyenlere karşı yüksek perdeden döktürmeye devam etmeleri nasıl mümkün olabilirdi ki!...

Bu kesim sahiden de fikren o kadar zavallı ki, günümüz Türkiye’sinde düşünce ve ideoloji yelpazesinin ulaşmış olduğu zengin çeşitliliğin bile farkına varmaktan acizler. Onlara göre, kendi gözde sloganlarına aykırı düşünceleri seslendiren kim olursa olsun, o ‘dinci’dir. Onların at gözlüğü kendilerini ‘ak’, geri kalan herkesi ‘kara’ gösteriyor. Liberalmiş, demokratmış, solcuymuş, hiç farketmez; madem ki statükoyu eleştiriyor ve ‘çağdaşçılar’ın alışkın olmadıkları düşünceleri seslendiriyorlar, öyleyse hepsi birdir ve kötüdür! Skolastik ve dogmatik olmada sahici dinciler bile onlarla yarışabilecek durumda değil.

Onun için, ben şahsen bu kesimden zaman zaman aldığım, okuduğunu anlamayan kafalardan çıkma küfürbaz mektuplara hiç şaşırmıyorum. Çünkü, sözde seçkinlerinin yazıp söylediklerini gördükten sonra, ‘layman’lerinin tepkilerinin düzeyini gayet anlaşılabilir buluyorum. Hem fikri kalite hem de terbiye bakımından daha düzeyli olanı bu kesimin ‘okumuş-yazmış’larından bile sadır olmadığına göre, geri kalanın düzeyi hakkında niçin iyimser beklenti içinde olayım ki!..