“Evliya hakiki mürşitler gayb bilgilerini Allah bildirirse bilir” ne demek? Allah kime nasıl bildirir? Vahiy dışında Allahdan olduğunu kesin bilebileceğimiz bir bilgi var mıdır? Vahiy de sadece peygamberlere geldiğine göre evliyanın mürşidi kamillerin bilmesi nasıl olur? İslamda kutub diye bir şey var mıdır? Zamanın sahibi olur mu? Ö. Faruk Yürekli - Ankara
*******
Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü hamdü lillâhi Rabbi’l-âlimîn. ve’s-Salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ alihî ve sahbihî ecmaîn.
“Evliya hakiki mürşitler gayb bilgilerini Allah bildirirse bilir” demek, Allah Teala bildirmezse bilemezler, demektir. O bildirmezse kim neyi nasıl bilebilir ki? O, peygamberlerine vahiy, velî kullarına ilham-keşif ve müşâhede yollarıyla bilmediklerini bildirir, görmediklerini / göremediklerini gördürür. Vahiy elbette ki kesin bilgidir. Fakat bunun izahı, meseleye hangi ilim dalından baktığınızla alakalı olarak haliyle farklılık arz edebilir.
Ayrıca malumunuz, bütün insanların ortak oldukları bir nokta da, çalışarak ilim vs. elde etmektir. Ancak her şey gibi bunun da neticesi gene Cenab-ı Hakk’ın vermesine bağlıdır, o nasip etmezse ne kadar çalışırsan çalış, tahsil edebileceğin bir şey olmaz. ‘Efendim inanmayanlar da çalışıp bilim elde ediyorlar’ diyecek olursan, onun cevabı da Kur’an-ı Kerim’de, “Doğrusu insanın sa'yinden / çalıştığından başkası yoktur” [Necm suresi, 39] fermanı ile beyan buyrulmuş; bu âlemde sünnetullah’ın, ilahi kanunun böyle cereyan ettiği / edeceği haber verilmiştir. Yani çalışıp çabalayan insana, uğraştığı işin karşılığını verir Mevlâ-yi zû’l-Celâl…
Kutub meselesine gelince… Evet, İslâm’ın tasavvuf irfânında böyle bir mefhum vardır. “Zamanın sahibi”nden kasıt da, zamanın imamı / manevi önderi / mürşid-i kâmilidir. Bulunduğu devrin manevi tasarruf salâhiyetinin sahibi olan zattır. İnanan inanır, inanmayanı da zorlayacak halimiz yok elbette…
Dilerseniz sorularınızın etraflıca cevabını, Hicrî ikinci bin yılın Müceddidi, Nakşî yolu Müceddidîn kolu silsilesinin 23’üncü halkasını teşkil eden İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretlerinden alalım. Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) zâhir ve bâtınına bihakkın tamamiyle ve kemâliyle vâris olan o büyük zat buyuruyor ki:
“…Zâhirî âlimler, dünya işlerindeki gaybe dâir haberleri peygamberelere (aleyhimü’s-salevâtü ve’t-teslîmât) tahsis ederler, onlara mahsustur derler. Bu haberlere-bilgilere, onlardan başkalarını ortak etmezler. Halbuki böyle bir mânâ, verâset hükmüne aykırıdır... Dîn-i metînle alâkası olan pek çok ilim ve sahih ma’rifetleri de kaldırıp atmaktır. [Binâenaleyh Peygamber’in (s.a.v.) zâhir ve bâtınına tam ve kâmil mânâda vâris olan âlimler, ârifler ve evliyâullahın dahi bu bilgilerden verâset yoluyla nasipleri vardır, onlardan haberdârdırlar.]
“Evet, şer’î hükümler edille-i erbaa’ya yani Kitap, sünnet, kıyas ve icma’dan ibaret olan dört ana delile bağlıdır; onlarda ilhâmın yeri yoktur. Lâkin şer’î hükümlerin (zâhirinin) ötesinde de pek çok dinî işler (bâtınî hükümler) vardır ve buradaki beşinci asıl (Rasûlüllah Efendimizin vârisi olan hakikat âlimlerine ait) ilhamdır.... Âlemin inkırâzına (tamamen yok olup bitmesine yani kıyamete) kadar da bu asıl kalacaktır.
“İlhâm, dinin gizli kalan kemâlâtını (mükemmeliyetini, tam ve kusursuz oluşunu) ortaya koymakta... Yoksa dinde fazladan bir kemâlât isbat etmemektedir.
“İlham öyle sırları, incelikleri meydana çıkarır ki, pek çok kimsenin anlayışı, onları idrâk edemez, kavrayamaz. İctihad ile ilham arasında açık bir fark olsa da vaziyet budur.” [el-Mektûbat, 2, 55] Ayrıca bkz. http://www.halisece.com/rabita/123-zahiri-ve-batini-ilimler.html
Kutub ve kutupla alakalı etraflı bilgi için de bkz.
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/360-kutup-ve-kutb-u-aktap-hakkinda.html
http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/553-su-anki-zamanin-sahibi.html