Selamün aleyküm Hocamm rabıta nedir herkes almalımıdır yada alındığında yapılmazsa ne olur. İsim mahfuz
*******
Ve aleyküm selam kardeşim;
Râbıta, şeriatın bâtıniyle (iç bünyesiyle) alakalı mânevi bir vazifedir. Hakiki mü’minin kalbini-letâifini mâsivadan temizler, Allah’tan gayri her şeyden uzaklaştırarak onu İlahî zikre hazırlar.
Herkesin değil, sadece bunu almaya ehil-erbâb ve hazır olanların ısrarlı talebleri neticesinde belki alınabilir. Tabii talep olunan merciin (zâtın / şahsın) istişâre ve istihareleri de eğer muvafık düşerse… Yoksa öyle her önüne gelene tarif edilip emanet edilebilecek basit bir meta değildir râbıta. Bir beşer olarak onun kıymetini takdir edebilmek bizim için âdeta muhâldir.
Kısacası tasavvufta râbıta usûlü, hakiki maneviyat yolu, tâlip değil matlup yoludur; bir başka ifadeyle ‘gel aman yolu değil, geleyim aman yoludur.’
Tarikat-ı Aliyye-i Nakşibendiyye büyükleri hiçbir dönemde ortaya çıkıp çevreden mürid toplamamışlardır. Lakin, onlara şeyh olarak ziyarete gelen pek çokları mürid olarak dönmüştür. Hatta demişlerdir ki; eğer biz şeyhlik yapacak olsak, kimse etrafta mürid bulamazdı.
Alındığında yapılmazsa ne mi olur?
Onun kaybını bizim bu kasır aklımızla-mantığımızla hesap etmemiz imkânsız!
Bir defa yapmayacak olana verilmez zaten o. O tiplere kapalıdır, tıkalıdır o yol. Yukarıda da açıklamaya çalıştığımız gibi, bir yığın ipince süzgeçten hassâsiyetle geçtikten sonra kişinin istidad ve kabiliyetine muvafıksa verilir. Buna rağmen kıymetini takdir edemeyip ihmâl edecek olursa da, manevi mahrumiyetinin-kaybının büyüklüğünü, zarar ve ziyanının azametini öbür âlemde görür. Görür ama, tabii orada kime ne fayda… İş işten geçmiştir artık!
V e l h â s ı l ;
“Aklın inkişâfı (gelişmesi) için (de) râbıta ve zikr-i kalbî zarûridir.” [Erol, Ali, Hatıratım, s. 92] Hatta bu dünyada onun zevkine varanlar, ahirette dahi yapmak, devam etmek isteyecekler ama, burası onun yeri değil, o dünyada idi, geçti artık denilecek.
Sitede râbıtayla alakalı bir risâle, epeyce de çalışma-makale var. Öncelikle onları dikkatle ve hazmederek okumanı tavsiye ederim. Bu bir… İkincisi ve en önemlisi, bu iş bir kaal (söz-konuşma-lâf) işinden ziyade hâl işidir. O bakımdan öncelikle buna ehil ve bununla meşgul olanlarla irtibatını temin edeceksin ki, râbıtadan söz edebilesin. Yoksa konuştuklarımız, yazdıklarımız da ‘havanda su döğmek’ten öteye geçmez.
Tamam mı güzel kardeşim!