Hocam selamün aleyküm; soru biraz hususi ama böyle bi soru ile karşılaştım, tam bi malumatım olmadığı için sizin ilmi cevaplarınıza müracat ediyorum, yanlış bi kelime yazarsam affola.. Soru şu: Karı koca müberek gecede her hangi birinde mesela bi kandil gecesi münasebbette bulunsa olacak çoçuk sakat doğar diye bi şey var mı? Bu hususta yardımcı olursanız sevinirim. Allah razı olsun. cevabinizi en kısa zamanda iştiyakla bekliyorum. Selam ve dua ile

 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Sahih ve sağlam kaynaklarda, mübarek gecelerde/kandillerde yapılan münasebetten hasıl olacak çocuğun sakat doğacağına dair bir ifadeye rastlanmamıştır.

Ancak bazı fıkıh ve âdâb kitaplarında, mübarek gecelerde cimâın kerahetine, yani mekruh olduğuna dair ifadeler vardır. (Mekruh, Allah’ın istemediği-sevmediği şeydir.) Bunun da sebebi; o geceler zikir ve ibadetle ihya edilmesi müstehap olan vakitlerdir… Kandil gecelerinde ecir-sevap-manevi mükâfat katlanması vardır; dolayısiyle bu kerahet, mü’minler kârdan zarar etmesinler diyedir. Zira cinsî yakınlık guslü ve sairesiyle hayli zaman alır, haliyle insanı ibadetten alıkoyar. Bir de bazılarında halsizlik-yorgunluk meydana getirir; bu sebeple gece kıyamında, ibadette bıkkınlık hasıl olur. Bundan dolayı mekruh denilmiştir. Ama hiçbir zaman hiçbir gecede cimaı yasaklayan bir hüküm yoktur. Lakin kadın müsait olmazsa (hayız-nifas hali gibi), elbette ki caiz olmaz, yasaktır. Hanım müsait olduktan sonra hiçbir vakit ve zaman diliminde cima/cinsî yakınlık haram değildir.

Ancak farz namazın vakti daralmış olduğu halde o vakit cima edecekse kişi, onun guslü ile beraber farz namaz kesin kaçacağı için, böyle dar bir vakitte cinsi münasebet haramdır. Keza oruçluk iken de cima haramdır. Mübarek gecelerde haram olmadığı gibi, mekruhluğu da anlatttığmız  sebeptendir.

İnsanda bazı vesilelerle ârızi-harici etiklenme olabilir; zaman-zaman içinde istek, coşku fazlalığı olur… Böyle bir durumda yani o iş aklını-kafasını meşgul ederken mübarek gecede ibadet edeceğine, mesela Berat gecesinde 100 rek’at hayır namazını huzursuz bir şekilde  kılacağına, huzu ve huşu ile 10 rek’at kılsa daha iyidir. Çünkü namazda aslolan huzudur, huşudur, huzurdur. Nitekim akşam yemeği hazırsa farz namazı kılmadan yemekten başlamak münasip oluyor. Neden? Akıl yemekte kalmasın diye… İslâm’ın ruhuna uygun olan bu. Enes b. Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Eğer ak­şam yemeği önünüze konulmuş (hazır), bu sırada akşam namazına ka­met getirilmiş ise siz akşam yemeğine başlayınız.” [Buhari, Sahih, Et’ime, 58; Müslim, Sahih, Mesâcid, 64 (557)] İmam-ı Azam (rh.) hazretlerinin şöyle dediği nakledilir: “Bütün yemeğimin namaz olması, benim için bütün namazımın yemek olmasından daha makbuldür”.  O, bu sözü ile “namazda yemeği düşüneceğime, yemekte namazı düşünmeyi tercih ederim” demiş olmaktadır. Yani bu sayede zihin yemekle meşgul olmaz. Sadedinde olduğumuz mesele de bunun gibidir.

Kısacası, kişi kendi haline göre hareket etmelidir. Bir ihtiyaç ve zaruret yokken, yani taraflarda veya iki taraftan birinde bir hacet, cinsî bir istek bulunmaz iken mübarek geceler ibadetle ihya edilmelidir. Aksi halde yani kafa-gönül rahat ve onunla meşgul değilken cinsi yakınlıkta mekruhluk vardır. Ama belirttiğimiz hallerde (ihtiyaç duyulduğu durumlarda) mekruhluk kalktığı gibi, tersine öyle bir istek varken ibadet yapıp kafayı oraya takmak mekruh olur. O hacet giderilmeli, akıldan kafadan-gönülden o istek silinmeli, ondan sonra ibadete huzurla devam edilmelidir.

Vesselâm...