Hayırlı ramazanlar hocam, bir arkadaşım yeni namaza ve oruç tutmaya başladı. bu sebeple herşeyi kitaplardan kendi çabasıyla öğrenmeye çalışıyor. Mustafa İslamoğlu nun ÜÇ MUHAMMED isimli kitabında sevr mağarasında geçen yılan hadisesinin uydurma olduğu ve hiçbir kaynakta bulunmadığı yeralıyor. ayrıca yine okudugu bazı ilahiyatçıların kitaplarında hayızlı kadının oruç tutabileceği (hatta tutması gerektiği) yazdığı için ay halindeyken oruç da tutuyor. arkadaşımın hem itikad hem de amel noktasındaki bu yanlışlarının ona nasıl açıklayabilirim? teşekkürler

*******

Bilmukabele size de hayırlı-bereketli ramazanlar…

1) Bilindiği üzere Hicret’te, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizle Hz. Ebû Bekir (r.a.) beraberce Mekke'den ayrılıp, Sevr dağına doğru yola koyuldular. Sonunda Sevr mağarasına ulaştılar. İlkönce Hz. Ebu Bekir, zararlı hayvan olup olmadığını araştırmak ve içerisini temizlemek için mağaraya girdi. M. Hamidullah hadislere dayanarak olayları şöyle aktarır:

Hz. Ebu Bekir (r.a.) mağaraya girince orada gördüğü delikleri, yılan vve benzeri zararlı hayvanların girmesine engel olabilmek için, üzerindeki örtüyü yırtarak delikleri tıkadı. Sonra Rasûlüllah’ı (s.a.v.) içeri çağırdı... Ancak delikleri kapamada kullandığı bez, son deliği kapatmaya yetmemişti. O deliği de ayak topuğu ile kapamıştı. Gerçekten de bu delikten gelen bir yılan, Hz. Ebu Bekir'i acı bir biçimde ısırmıştı! Rasûl-i Ekrem (s.a.v.), son derece yorgun olması hasebiyle dostunun dizine başını dayayarak uyuyakalmıştı. Hz. Ebu Bekir, topuğunda hissettiği acıya rağmen hiç kımıldamadı. Fakat çektiği acı, gözlerinden yaşların boşalmasına yol açmıştı. Rasûlüllah’ın (s.a.v.) yüzüne bu yaşlar dökülünce hemen uyandı… Durumu öğrenince Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), kendi tükrüğünü ilaç olarak ısırılan yere sürdü… Bir süre sonra ayağı tamamen iyileşmişti”.

Yine kaynaklarda verilen bilgilere göre, mağarada iken bir örümcek mağaranın giriş kısmına ağ örmüş, ayrıca iki güvercin de hemen yanıbaşında bir çalı bitkisi üzerinde bir yuva yapmışlardı. Rasûlullah (s.a.v.) ile Hz. Ebu Bekir'i (r.a.) takip eden grup mağaraya ulaşmadan önce, bu iki kuş bir de yumurtlamışlardı.

Hasılı, Hicret hâdisesinde en zor anlar Sevr mağarasında yaşanmıştı… [Bkz. İbn Sa'd Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut yyy., I, 228 vd.; M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1980, I,172-176; Mevlâna Şiblî, Asr-ı Saadet, çev. Ö. Rıza Doğrul, İstanbul 1977, I, 197-200; Ayrıca siyerle alakalı Mevâhib-i Ledüniyye ve tercemesine, Kara Davud gibi temel klasik eserlere de bakılabilir.]

2) Sorunuzun bu kısmının cevabı için lütfen aşağıdaki linklere bkz.

http://www.halisece.com/sorulara-cevaplar/759-hayizli-kadinlarin-oruc-tutmalari-ve-kur-an-okumalari.html

http://www.halisece.com/fikih/557-hanimlarin-ozel-hallerinde-kur-an-okuyup-okutma-meselesi-mezheplerine-uymalarinin-onemi-ve-telfik-mevzuu.html 

Ayrıca şu linki de dikkatle okuyunuz: 

http://belgelerlegercektarih.net/mustafa-islamoglunun-teorisini-curuten-yazi/

Keza bu hususta, Ehl-i Sünnet’e mensup bütün ulemanın /fukahanın kitapları başta Büyük İslam İlmihali ve Nimet-i İslam gibi Türkçe eserler olmak üzere hepsi de en sağlam kaynaklardır, güvenle okunabilir, bakılabilir.

Kaldı ki bu durum yani hayızlı kadının namaz kılmaması, oruç tutmaması Cenab-ı Hakk’ın onlara verdiği bir kolaylık olduğu kadar, tutmamaları ayrıca nehiydir. İslâm’da emirlere uymak nasıl farz ise, nehiylerden de kaçınmak aynen gereklidir. Aksi yöndeki hareket haram olur.

Allah ve Rasûlüne itaat, emredileni emredildiği şekilde yapmakla olur. İfrat da tefrit de dinimizde makbul değildir. Her ikisi de itaatın dışına çıkmaktır, isyandır.

 

Go to top