Hocam Selamun aleykum... Yurtta elimden geldigi kadar hocalarima itaat ediyorum. Ve cok buyuk mukafaatlarin oldugunu hocalarimiz belirtiyor... Fakat nefis bazen insanin kanina girmeye calisarak itaatten uzaklastirmak istiyo. Bende bu yuzden itaate tesvik ve nefse karsi ayakta durmak icin sizden itaat hakkinda bilgi almak istiyorum... Itaatin islamda ki hukmu nedir? Itaat edildigi zaman ne gibi mukafaatlar var? Itaatsizligin ne gibi kotu sonuclari var? Ve benzeri sorularla itaat meselesi zahmet olmazsa detayli anlatir misiniz... Tesekkur ederim FATIH BAYDEMIR. MERAM/KONYA

*******

Ve aleyküm selam.

1- İtaatin İslâm’daki hükmü farzdır. Kitap, Sünnet ve İcma’ ile sabittir. Cenab-ı Hak buyuruyor ki: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Rasulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.”  [Nisa suresi, 59]

Sünnet’te de bu hususta pek çok hadis mevcuttur. Mesela bunlardan birisi şöyledir: "Müslüman olan kişinin itaat etmesi onun vecîbesidir, hoşlandığında da hoşlanmadığında da... Ancak günah işlemesi emredilmiş olursa başka... Günah işlemeyi emredene itaat yoktur." [Süyûtî, ed-Dürru’l-Mensur, 2, 576]

2- İtaat edildiğinde ne gibi mükâfatlar söz konusudur?

Her şeyden önce yukardaki ayet-i celilede beyan olunduğu üzere, cemiyette niza olmaz, olsa bile anlaşmazlıklar kısa sürede ve âdil biçimde çözüme kavuşur. Toplumda huzur ve sükûn hâkim olur, güven ortamı teessüs eder. İtaatın olduğu yerde isyan olmaz. Yapılan işlerde-hizmetlerde bet-bereket olur, verimlilik-süreklilik artar. Dünyada bunlardan daha büyük fayda düşünülebilir mi? Uhrevi faydası ise zaten malum; Cennet ve Cemâl-i ilahi!

İtaatsizliğin kötü sonuçları ise, biraz önce saymaya çalıştığımız güzelliklerin zıddı olur. Cemiyette emniyet ve asayiş / rahat-huzur ve sükûn yerine fitne-fesat ve kargaşa hakim olur. Her tarafta isyan filizleri yeşermeye başlar. Yaptığımız çalışmalar, işler, hizmetler arzu edilen şekilde yürümez, yürüse de bereketsizlik-verimsizlik hakim olur. Ahiretteki karşılığı da -Allah korusun- ebedi veya muvakkat Cehennem ateşi olur.

3- Bilindiği üzre itaat mevzuunda pek çok ayet ve hadis vardır. Dilerseniz bunlardan bazılarını bir buket halinde sunmaya çalışalım.

A y e t l e r

“De ki: Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kafirleri sevmez.[Al-i İmrân, 32]

“Allah ve Rasûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” [Enfâl suresi, 46]

“Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Rasûlü’ne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” [Nûr suresi, 51]

“Her kim Allah’a ve Rasûlüne itaat eder ve Allah’a haşyet besler (O’ndan korkar/saygı duyar) ve (gelecek günâhlarından nâşî de) O’ndan sakınırsa, işte murada (kurtuluşa) erecek olanlar bunlardır.” [Nûr suresi, 52]

“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, o Rasûle itaat edin. Tâ ki ilâhî rahmete kavuşdurulasınız.” [Nûr suresi, 56]

“Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse muhakkak ki en büyük kurtuluşla kurtulmuşdur o.” [Ahzab suresi, 71]

Demek ki, Allah ve Rasûlü’nün sevgisini kazanabilmenin yolu, itaattan geçiyor.

Millet ve cemiyet olarak güçlü-kuvvetli olabilmek, cesur olup korkuya kapılmamak, Allah ve Rasûlü’ne itaatla aramızda niza etmemeye ve karşılaştığımız sıkıntı ve meşakkatlere sabrederek göğüs germeye bağlı.

Allah ve Rasûlünü, ülû’l-emr’i kendilerine hakem tayin ve kabul eden mü’minlerin bariz vasfı; ‘işittik ve itaat ettik’ sözleridir, duyduk , isyan ve itiraz ediyoruz değil. Ve bu da onları, gerçek kurtuluşa kavuşturmaktadır.

Hakiki manada murada erebilmenin çaresi de Allah ve Rasûlüne itaatla birlikte haşyet ve takvadır. Haşyet, yani ahirette elîm ve çetin azaba uğrama kaygısiyle Allah’tan korkup, ürperti, endişe ve elemle yaşamak, şımarık ve pervasız davranışlardın uzak, daima bir saygı çerçevesinde yoluna devam etmek… Takva; Allah korkusiyle dinin yasakladığı şeylerden sakınıp Allah’ın emirlerine tutunarak O’nun azabından korunmak; haram-mekruh ve şüphelilerden, azami derecede kaçınmak; hatta mubahların fazlasından dahi titizlikle uzak durmak

Hâsılı; İlahi rahmete kavuşabilmenin/rahmetle muamele görebilmenin yolu da, namazı ikame (dosdoğru edâ), zekâtı ifânın yanında, Rasûlullah’a (ve tabii ki O’nun vârislerine, bizden olan emir sahiplerine) itaat etmekten geçiyor.

***

H a d i s l e r

* “Müslüman bir kimse üzerine, sevdiği veya hoşlanmadığı her hususta (iş başındakileri) dinleyip itaat etmek gerekir. Ancak masiyetle emrolunduğu vakit, dinlemek ve itaat etmek gerekmez.” [Buhari ve Müslim; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 661]

* İbn Ömer (r.anhuma) şöyle demiştir: “Biz Rasûlullah’a (s.a.v.) sözünü dinleyip itaat etmek üzere bîat ederdik. Rasûl-i Ekrem, ‘Gücünüzün yettiği hususlarda’ buyururlardı.” [Buhari ve Müslim; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 662]

* Abdullah b. Ömer (r.anhuma) anlatıyor: Ben, Rasûlullah’ı (s.a.v.) şöyle söylerken işittim: “Kim itaattan el çekerse, kıyamet günü hiçbir delili (ve mâzereti) olmaksızın Allah’a kavuşur. Kim boynunda bîat (şerefi) bulunmaksızın ölürse, cahiliyyet devrinde ölmüş (gibi mes’ûl) olur.” [Müslim, Sahih, İmare, 58, Hadis no: 1851, 3/1476]

Müslim’in diğer bir rivayetinde, “Kim cemaatten ayrılarak ölürse, hakikaten cahiliyyet devrinde ölmüş (gibi sorumlu) olur” buyrulmuştur. [Müslim; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 663]

* Enes (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Sizin üzerinize, başı kuru üzüm gibi Habeşî bir köle (amir-idareci olarak) vazifelendirilmiş olsa bile (sözünü) dinleyiniz, (emrine) itaat ediniz!” [Buharî; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 664]

* Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdular ki: “Kim bana itaat ederse, muhakkak ki Allah’a itaat etmiştir. Kim bana isyan ederse hiç şüphesiz Allah’a isyan etmiştir. Kim emîr’e / âmire itaat ederse, bana itaat etmiş olur. Kim emîr’e isyan ederse, muhakkak ki bana isyan etmiş olur.[Buhari ve Müslim; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 669]

* İbn abbas (r.anhuma) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim emîrinden (iş başındaki âmirinden) herhangi bir şey (hususun)da hoşlanmazsa sabretsin. Zira kim sultan(ın itaat dairesin)den bir karış (dışarı) çıkarsa, cahiliyyet (devri) ölümü ile ölmüş olur.”  [Buhari ve Müslim; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 670]

* Ebu Bekre (r.a.) demiştir ki; ben Rasûlullah’ı (s.a.v.) şöyle söylerken işittim: “Kim sultan’a ihanet ederse, Allah da ona ihanet eder.” [Tirmizî; Nevevî, Riyâzu’s-Salihîn, Hadis no: 671]

* Ebu’l-Velid Ubâde bin Sâmit  (r.a.)  anlatıyor: “Biz Rasûlullah’a (s.a.v.) zorlukta ve kolaylıkta, sevinçli ve kederli anlarda, başkaları bize tercih edildiği zamanlarda kendisini dinleyip itaat etmeye, açıkça küfür sayılan bir şey yapmadıkları sürece emir sahiplerinin (amirlerin-idarecilerin) işlerine karışmamaya, nerede olursak olalım hakkı söyleyeceğimize ve Allah hakkı için hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağımıza dair bîat ettik.” [Buhârî, Sahih, Ahkâm 42; Müslim, Sahih, İmâre 41. Ayrıca bkz. Nesâî, Sünen, Bey’at 1, 2, 3; İbn Mâce, Sünen, Cihâd 41]

Hadisin metninde geçen “tercih”, Rasûlullah’ın (s.a.v.) herhangi bir şahsı, kendisine yardım etmede, ganimet dağıtmada, bir mevki ve makama getirmede bir başkasına tercih etmesi, onu seçmesidir. Bu durumda, Allah Rasûlü’ne bîat etmiş olan kişi, sabredecek, hased etmeyecek ve Rasûl-i Ekrem’e (s.a.v.) karşı gücenmeyecek ve aksi bir davranışta bulunmayacaktır. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) doğru olanı yapar.

İdarecilik, son derece lüzumlu fakat mes’uliyetli bir iştir. İnsanlar baş olmaya, bir mevki ve makama gelmeye düşkündürler. İslâm dini insanları bu mevzuda hırslı olmamaya, emirlik, idarecilik istememeye teşvik eder. “Vazife istenilmez, verilir” umdesi / prensibi yerleştirilmeye çalışılır. Bütün bunlara rağmen, insanlar arasında kavgaların, hatta savaşların sebebi, baş olma yarışıdır. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu mevzuyu bîat şartları arasına alması, öneminin büyük olmasından ve insanların her biriyle alâkalı yönü bulunmasından, toplum nizamının da buna bağlı olmasından kaynaklansa gerektir.

İslâm’da aslolan, idareciye/yöneticiye itaat etmek ve ona karşı gelmemektir. Hatta yönetici günah işleyen ve günahını açıktan işleyen bir fâsık olsa bile, ona karşı ayaklanmak bir fitneye ve kan dökülmesine sebep olacağı için câiz görülmemiş, sadece o hususta kendisine itaat etmemek gerektiğine hükmolunmuştur. Görüldüğü gibi itaatın zıddı mutlaka isyan ve başkaldırı değildir.

Müslümanlar, nerede ve hangi şartta olursa olsun, hakkı söylemekle görevlidirler. Bunun dozu, şekli ve niteliği, içinde bulunulan hale göre değişir. Böyle yaparsam beni ayıplarlar, işimden, mevkiimden olurum diye de düşünülmez.

* Mü’minlerin annesi, Ümmü Seleme Hind Binti Ebî Ümeyye Huzeyfe’den (r.anha) rivayet edildiğine göre, Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Sizin üzerinize birtakım emirler/yöneticiler tayin olunacaktır. Onların dine uygun olan işlerini iyi bulur, uygun olmayanlarını ise hoş karşılamaz, tenkit edersiniz. Kim hoş karşılamaz, kerih görürse günahdan korunmuş olur. Kim de tenkit eder, onların kötülüklerine engel olmaya çalışırsa, kurtuluşa erer. Fakat kim de razı ve hoşnut olur, onlara uyarsa isyan etmiş olur.” Bunun üzerine sahâbe-i kirâm:

– Yâ Rasûlallah! Onlarla savaşmayalım mı? dediler.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

– “Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır” buyurdu.  [Müslim, Sahih, İmâre, 63]

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.), bazı hadislerinde, ileride ortaya çıkacak bazı durumlarla ilgili bilgiler vermiştir. Bunların bir kısmı gerçekleşmiştir. Henüz meydana gelmeyenlerin ise, ileride gerçekleşeceğine inanırız. Bu çeşit haberler, birer mucizedir. Vahye muhatap olan bir peygamberin bunları bilmesi ve haber vermesinde şaşılacak bir durum yoktur. Zira o, Allah’ın kendisine bildirdiğini haber vermektedir. Bu nevi hadislere “fiten” veya “melâhim” hadisleri denilir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) açıklamakta olduğumuz hadislerinde, İslâm ümmetinin başına birtakım kişilerin tayin yoluyla veya Müslümanların arzu etmedikleri şekilde getirileceklerini haber vermiştir. Bu gibi hallerde nasıl hareket edilmesi gerektiğinin usûlünü (genel metodlarını) da bize bildirmişlerdir. Müslümanlar, müslümanca bir tavır ortaya koymak için bu prensiplere hassasiyetle uymak zorundadırlar.

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bu ve buna benzer hadislerinden, tayin veya herhangi bir yolla imamlığa/emirliğe/reisliğine getirilmiş olanlara, İslâmi esaslara riayet ettikleri takdirde itaat edilmesi gerektiği neticesi çıkarılmıştır. Çünkü emirliğe gelişin belirlenmiş bir tek yolu bulunmamaktadır. Bu geliş seçimle, seçilenin kendinden sonrakini tavsiye etmesiyle, seçilenlerin seçmesiyle olabilir.

Sahâbe-i kirâm, günah işleyen, dinde kötü sayılan ve hatta haram olan şeyleri, münkerleri yapan bir idareciye karşı savaşmaları gerekip gerekmediğini sorunca, Allah Rasûlü (s.a.v.), namaz kıldıkları sürece bunun caiz olmayacağını söylemişlerdir. Namaz, İslâm’ın en belirgin nişanesi ve imanla küfrü ayıran bir gösterge olma niteliğine sahiptir. Bu özelliği sebebiyle, namaz kılan kişinin diğer dînî emir ve ibadetleri de kabul ettiği kanaat ve neticesine varılır.

İslâm dini, fitne çıkarılmasından ve haksız yere kan akıtılmasından son derece kaçınılmasını tavsiye eder. İnsan hayatına büyük önem verdiği için, onun haksız yere ortadan kalkmasına  vesile olacak davranışlardan şiddetle sakındırır. Savaş veya kan akıtılması, bütün çarelerin sona erdiği noktada, kaçınılmaz bir zaruret haline geldiğinde câizdir. Aksi takdirde, insan hayatına kastetmek en büyük haramlardan biridir.

S o n u ç

İtaatta hayır vardır. İtaat dünyada huzurdur, ferahtır, maddi ve manevi nikişaflara vesiledir. Öbür âlemde de meyvesi; aklın ve havsalanın alamayacağı kadar hoş-güzel ve mütenevvi Cennet nimetleri ile nihayet Cemâlullah’tır!

Rabbim cümlemizi ve bilcümle ehl-i imanı şer'î sınırlar çerçevesinde muti' kullarından eylesin. Zâtına, Habîbine, Emîr’e…..  itaattan kıl ucu kadar ayırmasın. İsyanın her türlüsünden uzak kılıp, rahmetiyle hıfz u himaye eylesin.

Go to top