S.a hocam. Ayrı şehirlerde yaşadığımız ablam var. Annem ile diğer ablam ile ve benimle fındık kabuğunu doldurmucak nedenden dolayı ilişkisini kesti. Akrabası ile bağlarını koparanın durumu nedir? Saygılarımla...

*******

V.A.S. Değerli kardeşim;

Malumunuz, kişinin kan ve sıhriyet yoluyla bağlı bulunduğu yakınları, başta anne-baba olmak üzere kardeşler, çocuklar, halalar, teyzeler, amcalar, dayılar.... v.s. hepsi akrabalarıdır.

Akrabaya iyilik yapmak, onlarla irtibatı devam ettirmek Müslümanın önde gelen içtimai vazifelerindendir.

Akrabaya iyilik yapmayı her şeyden evvel Rabbimiz (c.c.) emretmektedir. Bu mevzuda Kur'ân-ı Kerim'de bir çok ayet-i kerime vardır. Bunlardan birini nakledelim: “Allah'a ibadet edin. O'na hiç bir şeyi ortak koşmayın; ana-babaya, akrabaya, öksüzlere, yoksullara, (nesep yahut evce-mekânca) yakın komşuya, uzak komşuya, yanında bulunan arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyilik edin. Allah kibirle böbürlenenleri sevmez.” [Nisa, suresi, 36; ayrıca bkz. Bakara suresi, 177; Nahl suresi, 90; İsrâ suresi, 26]

Yüce dinimiz İslâm'da akraba hakkı çok büyük önem taşır. Akrabayı görüp gözetmek, imkan ölçülerinde ziyarette bulunmak, onlarla her ne olursa olsun ilişkiyi kesmemek bir Müslümanın başta gelen ahlâkî vazifeleri arasındadır. Nitekim bazı İslam âlimleri toptan akraba ziyaretinin vacip, buna mukabil, bu ziyaretin yapılmamasının ve akrabalarla ilişkiyi kesmenin büyük günah olduğunu söylemişlerdir.

Akraba ziyaretinin dereceleri vardır. Bunların en aşağısı veya diğer bir ifade ile en kötüsü, ziyareti kesmektir, yani kat'ı sıla-ı rahm’dir. Bir söz veya selâmla da olsa, akraba ile bağlar koparılmamış olur. Bu şekilde davranmakla bir nevi “sıla-ı rahm” yapılabilir. Bu ziyaretler ve akrabayı görüp gözetme durumu, imkan ve ihtiyaca göre farklı hükümler arzeder. Bazı ziyaretler vacip, bazıları ise müstehaptır. Tam istenildiği gibi olmasa da, herhangi bir şekil veya yolla akrabalarla ilişki kurulabilirse, bu vazife yapılmış demektir. Böyle bir kimse için, akraba ziyaretini (sıla-ı rahm'i) tamamen kesti denilemez.

Ziyareti vacip olan akrabaların yakınlık dereceleri mevzuunda âlimler arasında bazı görüş farklılıkları vardır. Bazı âlimler bu yakınlık derecesini, zî-rahmi mahrem denilen akrabalarla sınırlamışlardır. Bu akrabalık derecesi de şudur: Akrabalardan birisi erkek, diğeri kadın olduğunda, hu ikisinin evlenmesi akrabalıktan dolayı haram ise, bu akrabalık derecesine “zî-rahmi mahrem” denilir. Dolayısıyla buna göre, amca ve hala oğulları bu akrabalık derecesine girmediğinden, ziyareti vacip olan akrabadan sayılmamış olurlar. Anne-baba, çocuklar, amcalar, kardeşler, kardeş çocukları ve torunlar bu gruba girerler ve ziyaretleri de gereklidir.

Buna karşılık bazı âlimler de, ziyareti farz olan akrabalar, bütün akrabalardır, yani kişi öldüğünde kendisine mirasçı olabilen ve “zevi'l-erhâm” denilen akrabadır demişlerdir. Kâdî Iyaz hazretleri de bu son görüşün doğru ve isabetli olduğunu söylemiştir.

Mevzu ile ilgili bir çok hadis vardır. Bunlardan bir kaçını burada nakledelim:

“Bir adam Rasûlullah’a (s.a.v.) gelerek,

- ‘Ey Allah'ın Rasûlü, yaptığımda benim Cennet'e girmeme sebep olacak bir işi (ameli) öğret’ dedi. Orada bulunan halk,

- ‘Bu adama da ne oluyor? Ne var, ne oluyor?’dediler. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) adamın zekasına hayret ettikten sonra,

Allah'a hiç bir şeyi ortak koşmadan ibadet edersin, namazı kılarsın, zekâtını verirsin, sıla-i rahm edersin (akrabayı ziyaret eder, görür gözetirsin)...” [Buharî, Sahih, Zekât, 1] buyurdu. 

Şu hadis de akraba ile ilişkiyi kesenin “sıla-i rahm” yapmayanın günahını haber vermektedir: “Cübeyr b. Mut'im’in (r.a.) Fahr-i Kâinat’ın (s.a.v.), “Akraba ziyaretini kesen, (bunu helâl sayıp) onları görüp gözetmeyen kimse Cennet’e giremez [Buharî, Sahih, Kitâbü’l-Edeb] buyurduğunu işittim dediği rivayet olunmuştur.

Buharî şârihlerinden Kirmâni (v. 786/1384), bu hadisi şöyle açıklamıştır:

Günahı sebebiyle bir mü'min kâfirlikle itham edilemez. Dolayısıyla mü'min cezasını çektikten sonra da olsa, mutlaka Cennet’e girecektir. Buradan hareketle bu hadisi şu şekilde anlamak gerekir: Allah Teala'nın ziyaretle ve ilişki kurmakla emrettiği bütün şeylerle, kısaca İslâm'la alakayı kesen kişi kâfir olur. Veya akraba ile alakayı kesmeyi helâl sayan kişi Cennet’e giremez yahut ilk girenlerle beraber Cennet'e giremez.

Yine Rasûl-i zî-şân (s.a.v.) Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Rızkının genişlemesi ve ömrünün uzaması kimi sevindirirse, akrabayı ziyarete (devam etsin) [el-Aynî, Umdetu'l-Kârî fî Şerhi Sahihi'l-Buhârî, 10, 330-331] "Nesebinizden sıla-i rahm yapacaklarınızı öğrenin. Zira sıla-i rahim akrabalarda sevgi, malda bolluk, ömürde uzamadır." "Karşılık veren kişi sıla-i rahm yapan değildir. Esas sıla-i rahim karşı taraf alakasını kestiği halde onu bitiştirmeye (kesmeyip devam ettirmeye) çalışandır." [İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtar, 6, 411]

 

Go to top