Selamün aleyküm hocam. Konuşurken zaman zaman ağızımızdan küfür sözleri çıkabiliyor. Bunu bilerek değil de yanlışlıkla farkında olmayarak yapıyoruz. Hükmü nedir? Saygılar.. Ahmet Özcan Sertkaya - Belçika 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Dilerseniz meseleyi üç madde halinde ele alalım.

1) Küfrü gerektiren sözleri bilmemek yani cahillik özür olmaz. Bir kâfir, bir defa kelime-i tevhid söylemekle mü’min olduğu gibi, bir mü’min de -Allah korusun-, küfrü mucip bir söz söylemekle kâfir olur.

Bir Müslüman, ulemânın ittifakla (âlimlerin sözbirliğiyle) küfre sebep olacağını bildirdikleri bir sözün veya işin küfre sebep olduğunu bilerek, istekle veya başkalarını güldürmek için söyler, yaparsa; manasını düşünmese de, imanı gider. Buna küfr-i inâdî denir.

2) Eğer cahillikle, yani bunun küfre sebep olduğunu bilmeyip, kendi iradesiyle isteyerek söyler veya bu nevi bir işi yaparsa, yine küfür olur. Buna küfr-i cehlî denir. Her Müslümanın, bilmesi gereken şeyleri öğrenmesi farzdır. Cahilliği özür değildir.

3) Küfre sebep olan sözü, ancak yanılarak, te’villi (yoruma açık) olarak veya tehdit edilerek söylerse, kâfir olmaz. Buna ‘hata’ denir. [Bkz. Hâdimî, el-Berîkatü’l-Mahmûdiyye fî Şerhi Tarîkati’l-Muhammediyye; Abdülgani Nablûsî, Hadîka (İmam Birgivi’nin Tarîkat-i Muhammediyye’sine şerh);  İbrahim b. Muhammed el-Halebî, Mecmau’l Enhur (Mülteka'l-Ebhur'un Şerhi) Damad,]

Bunun delili, “yanılarak hata ettiklerinizde üzerinize bir günah yoktur. Fakat kalplerinizin kastettiğinde (günah-vebal) vardır. Allah, çok bağışlayıcı ve çok rahmet / merhamet edicidir.” [Ahzab suresi, 5]

Çorak ya da çöl bir arazide üzerindeki erzakıyla birlikte binitini kaybeden adamın durumunu anlatan hadis-i şerif de buna delildir. Adam binitini bulunca fartı sürurdan / aşırı sevinçten dolayı, yanlışlıkla “Allah’ım, sen benim kulumsun, ben de senin rabbinim” demişti.  [Buharî, Sahih, Deavât, 4; Müslim, Sahih, Hadis no: 2744; Tirmizî, Sünen, Kıyâmet, 50, Hadis no: 2499-2500] Buna binaen bazı âlimler, aşırı sevinçten dolayı hata etme engeline aşırı kızgınlıktan dolayı hata etme engelini de ilave etmişlerdir. Çünkü o durumda da kişi, ne söylediğinin farkında olmayabilir.

Binaenlayeh Müslümana hüsn-i zan etmek gerekir. Belki yanılarak söylemiştir, belki te’vili olan bir sözdür, belki de tevbe etmiştir, diye daima hüsn-i zan etmelidir. O tevbe etmemişse de, biz hüsn-i zan ettiğimizden dolayı günaha girmeyiz.

Âlimler demişlerdir ki; ‘bir meselede, küfrü gerektiren doksan dokuz yön (te’vil-yorum) olsa, diğer taraftan aynı meselede küfre zıt olan bir sebep bulunsa, bu bir sebebe itibar etmeli ve küfür hükmü vermemelidir’. En doğru olanı bilen ve sözü en muhkem olan Allah Teala’dır”. [İmam-ı Rabbani (k.s.), Fazilet Neşriyat, İstanbul, yyy, el-Mektubat, 3, 38]

Tabii bu husus, bir sözün veya bir işin, yüz türlü te’vili / yorumu-manası olduğu durum içindir. Yoksa, yüz sözden veya yüz işten biri imanı gösterse, 99’u küfrü mucipse, bu kimseye Müslüman denilmez; çünkü bir kimsenin yalnız bir sözü veya bir işi bile, açık olarak küfrü gösterse, yani imanı gösterecek hiçbir manası olmasa, o kimsenin kâfir olduğu anlaşılır. Başka sözlerinin ve işlerinin imanı göstermeleri, imanlı olduğunu bildirmeleri, o kimseyi küfürden kurtarmaz, Müslüman olduğuna hükmedilmez. 

Go to top