Selamün aleyküm hocam. Bir erkek yabancı bir kadının saçlarına bakarsa zina yapmış gibi mi olur? Bu anlamda bir hadis var mıdır? Bir de halk arasında özellikle hanımlar arasında anlatılan bir hikaye var: Peygamber Efendimiz zamanında güya şöyle bir olay oluyor. Bir hanımın hiç çocuğu olmuyormuş. Eğer çocuğum olursa 3 erkekle zina edeceğim diye adakta bulunuyor. Sonra bu hanımın bir çocuğu oluyor. Adağı aklına gelince ne yapacağını şaşırıyor. Peygamber Efendimiz’e sormaya karar veriyor. Güya Peygamber Efendimiz kadına, adağını yerine getirmiş olması için, “kendi saçından 3 teli bir erkeğe veya 3 erkeğe göster” buyuruyor.. Böyle bir şey gerçek olabilir mi? Tşk ederim. (İsim mahfuz)
*******
Ve aleyküm selam.
Değerli kardeşim;
1- Yaptığımız araştırmalarda, ‘Bir erkek kadının bir saç telini görse ona zina yapmış hükmündedir’ diye bir hadise rastlamadık. Hadislerde bu mevzu şöyle geçmektedir: Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Nebî sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Allah (c.c.), âdemoğlu için zinadan bir pay yazmıştır, o mutlaka buna bulaşır. Şöyle ki; gözün zinası harama bakmaktır, dilin zinası müstehcen konuşmaktır. Nefis de bazı şeyleri temenni eder, onu arzular; cinsî uzuvlar onu tasdik eder veya yalancı çıkarır (uygular veya uzak durur, kaçınır).” [Buharî, Sahih, Kader, 9; Müslim, Sahih, Kader, 30]
Abdullah b. Abbas (r.anhuma), “Ebu Hureyre’nin naklettiği bu hadiste söz konusu edilen günahlar, gerçek zina olmayıp küçük günahlardandır.” demektedir. [Bkz. Buharî, a.g.e. ve yer]
Diğer rivayete göre İbn Abbas’tan (r.anhuma), ”Lemem”in ne manaya geldiğini sormuşlar, o da “Ebu Hureyre’nin bu hadisini misâl olarak vermiştir.” [Bkz. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi]
İbn Abbas (r.anhuma) , zina olarak adlandırılan bu hallere, “Lemem” diyor. Bu kelime küçük günah manasına gelmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de de “Lemem” kelimesi, küçük günah manasında kullanılmıştır. İlgili ayetin meali şöyledir: “Onlar (o iyi insanlar) ki günahın büyüklerinden; vebâlden, fuhşiyyattan (aşikâr hayâsızlıktan, çirkin söz ve davranışlardan) kaçınırlar; ancak lemem (ufak-tefek kusur) başka. Şübhesiz ki Rabb’ın geniş mağfiretlidir (bağışlaması çok geniştir)...” [Necm suresi, 32]
Hâsılı; göz, el, dil gibi organların yabancı kadınlarla ilgili hareketlerinin zina olarak adlandırılmasının sebebi, bunların da gerçek zina fiilinin birer öncüsü durumunda olmasındandır. Zina kavramının bu organlara nisbet edilmesi hakikî değil, mecâzî bir ifadedir. Bu mevzuda âlimler arasında bir ihtilaf söz konusu değildir. Dinimiz ölçü ve denge dinidir. Her menfi hareketin / yanlış ve olumsuz davranışın cirmi kadar günahı, günahı kadar da mânevî mes’ûliyeti vardır. Ayrıca bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/1743-zinaya-yaklasmayin-isra-suresi-32.html
2- Bahsettiğiniz hikâyenin tamamen uydurma olduğu anlaşılıyor. Sağlam kaynaklarda böyle bir vak’adan söz edilmediği gibi, zayıf rivayetlerde dahi anlatılan bir şey değildir. Keza ilmî kıstaslara da aykırıdır. Dinimizde zina ve zinaya götüren bütün sebepler haram olduğundan, bu hadisenin vukûu bir yana, ihtimâlinden dahi söz edilemeyeceğine göre, Efendimiz’den (s.a.v.) böyle bir emrin suduru da mümkün olamaz. Bu durum insana ister istemez, ‘necasetle taharet olmaz’ fıkhî düsturunu hatırlatıyor; çünkü burada da, bir günahın güya bir başka günahla giderilmesi bahis mevzuu… Bu ise muhâl!
Nezr’in yani adağın, nezredilen açısından iki şartı vardır:
a) Yapılan nezr, Allah'a yaklaştırıcı bir ibadet olmalıdır. Bu bakımdan bırakınız haramı, mubah olan şeylerde dahi nezr olmaz. Çünkü mubahları yapmak veya yapmamakta, günah veya sevap sözkonusu değildir. Dolayısiyle böyle bir nezrin / adağın îfası gerekmez. Meselâ yemek yemeyi veya uyumayı nezreden kişinin bunu yerine getirmesi gerekmez. Bunun delili, İbn Abbas’ın (r.anhuma) rivayet ettiği şu hadîstir: “Nebî sallallahu aleyhi vesellem hutbe okurken ayakta duran birini görerek, ‘Bu ne yapıyor’ diye sordu. Sahabîler ‘Bu Ebu İsrail’dir. Oturmamak, konuşmamak, gölgede durmamak ve oruç tutmak üzere nezretmiştir’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Ona söyleyin otursun, konuşsun, gölgeye gitsin ve orucunu tamamlasın.’ [Buhari, Sahih, Hadis no: 6326]
Oruç tutmak ibadet olduğu için Rasûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) ona, orucunu tamamlamasını emretmiştir. Çünkü nezredilen, ibadet olursa onu yerine getirmek vaciptir.
Katil ve zina gibi haram olan şeylerde nezr yoktur. Revâtib sünnetleri terketmek gibi mekruh şeylerde de nezr yoktur, çünkü haram veya mekruhu yerine getirmekte Allah’ın rızası söz konusu değildir. Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah´a isyan hususunda nezr yoktur.” [Buhari, Sahih, Hadis no: 1641] “...Allah´a isyan olan birşey yapmayı nezreden kişi, nezrini yerine getirmesin.” [Buharî, Sahih, H. no: 6318, Hz. Aişe´den rivayet olunmuştur.] “Nezr (adak), ancak Allah´ın rızasına uygun olan şeylerde vardır.” [Ebu Dâvud, Sünen, Hadis no: 3273]
b) Nezredilen şey farz-ı ayn olmamalıdır. Meselâ öğle namazını kılmayı veya malın zekâtını vermeyi nezretmek, bâtıl bir nezr’dir. Çünkü bunları yapmak zaten farz-ı ayn’dir. Ancak farz-ı kifâyelerde nezr yapılabilir. Meselâ kişi bir cenaze namazı kılmayı veya farz-ı kifâye olan bir sanatı öğrenmeyi nezredebilir; zira bunları nezreden kişi, onları farz-ı kifâye olmaktan çıkarıp kendisi için farz-ı ayn yapmıştır.