1. Allah kullarına eziyet edermi sorusuna cevap veremeyen kafir olurmu çünkü hayır dese cehennemin kafirlere eziyet vermesini inkar etmiş olurum diye düşünüyor evet dese Allaha haşa zulüm isnadında bulunmuş olurum diye düşünüyor bu yüzden cevap veremiyor bu kişi kafir olur mu?

2. tv de okunan mkukabeleyi evde takip etsek mukabele olur mu . prfdrna – gmail

*******

1- Hayır; böylesine lüzumsuz, faydasız bir saçmalığa cevap vermeyen kişi kâfir olmaz. Fakat görülüyor ki gene zırvalamışsınız. Atalarımızın dediği üzere, ‘Zırva te’vil götürmediği gibi, cevap da gerektirmez’ aslında... Bir başka tabirleriyle, ‘Mızrak çuvala sığmaz.’ Keşke bu vesveselerle, saçmalıklarla kafanızı-gönlünüzü ve de bizi meşgul edinceye kadar;

- Allah Teala’nın kullarına eziyet değil, sadece hak edenlere azap ettiğini…

- Zulüm değil, ‘Adl’ sıfatının iktizasınca herkese ve her şeye karşı adaletle muamelede bulunduğunu öğreniverseydiniz..?!

2- Kur’ân mukabelesi âdeti ilk olarak Peygamber Efendimizle (s.a.v.) Hz. Cebrail’in Kur’ân’ı karşılıklı okumaları, birisinin okuyup diğerinin dinlemesi tarzında başlamıştı. [Bkz. http://halisece.com/sorulara-cevaplar/2734-isim-yok.html] Hadis-i şerifte Rasûlullah Efendimizle (s.a.v.) Hz. Cebrail’in (a.s.) Kur’ân mukabelesi için Fe-yüdârisuhû ifadesi kullanılır. Bu ibareyi Buharî mütercimi Aynî merhum şöyle açıklar:

“Kur’ân-ı Kerim’i Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) ile Hz. Cebrail karşılıklı okurlardı. Bu okuyuşu daha sonra Kur’ân hâfızları devam ettirmişlerdir. Yani meselâ on âyet birisi okur, diğeri dinler, on âyet de birisi okur, öbürü dinlerdi; bu müşterek bir okumaydı.” [Umdetü'l-Kaarî, 1, 75]

Bugün cami ve mescitlerimizde ise malum, bir veya birkaç hâfız her gün bir cüz’ü paylaşarak okuyor. Okumasını bilen Müslümanlar Kur’an’dan takip ediyor. Bilemeyenler de sadece dinliyorlar. Ramazan’ın son gününde de 30. cüz okunarak Kur’ân hatmedilmiş oluyor.

Burada sadece Kur’ân okuyan hâfızlar değil, hem Kur’ân’ı takip edenler, hem de bir ay boyu muntazaman dinleyenler Kur’ân’ı hatmetmiş sayılıyorlar, ecrini ve sevabını alıyorlar.

Televizyon, telefon, teyp ve videodan Kur’an dinlemeye gelince…

Bazıları her ne kadar bunun da hatim yerine geçeyeceğini ifade etseler de, böyle bir dinleme ve takip hatim olmaz. Çünkü o ses, okuyanın sesinin aynı değil, yankısıdır, yani o bir aksisadadır. Binaenaleyh bu işin aslı-esası, en doğru olan âdap ve usûlü; bu gibi aletlelerle-araç-gereçlerle Kur’an dinlemek değil, Kur’an-ı Kerim’i öğrenip hatimleri bizzat okumak olmalıdır.

Ancak tabii ki takip edebilir, eksiklerinizi-noksan ve kusurlarınızı giderebilir, bilmediğiniz bazı hususları öğrenebilirsiniz. Bizzat sizin de okunan Kur'an'ı telaffuz / kıraat-tilavet etmeniz kaydıyla hatim yapmış olursunuz. Ama yukarıda belirttiğimiz gibi,  tv’daki ses, bir yankı gibidir. Bundan dolayıdır ki, radyodan-tv’den ve sair aletlerden duyulan secde ayetlerine secde icap etmez. Ayrıca bu alet ve edevattan Kur’an dinlemek, manevi cihetten pek o kadar iyi bir şey de değildir. En güzeli, makbul ve doğru olanı; oturup huzû ve huşû ile, tedebbür ve tefekkürle kendin okumaktır. Kısacası her zaman ve mekânda tv, bilgisayar-telefon, radyo, teyp gibi aletlerden Kur’an dinlemenin faydası bir yana zararı bahis mevzuudur. Çünkü bu bir aks-i sadâdır,yankıdır. “…Okuyan da çok fena zarar görür. Dinlemek de pek o kadar iyi değildir…”[Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), nakleden Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 119] Tavsiye edemeyiz. Bu hususta Elmalılı Hamdi Efendi merhum da, A’raf suresinin 204. âyetinin tefsirinde şu açıklamalara yer veriyor:

Kıraat, bir ihtiyarî iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Akıllı olmayandan ve cansız varlıklardan çıkan seslere kıraat denilemeyeceği gibi, aks-i sadâdan yani sesin yankılanmasından meydana gelen şeye de kıraat denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraatın yankılanmasından hâsıl olan yankıya kıraat ve tilâvet hükmü terettüp etmeyeceğini... ve mesela tilâvet secdesi lâzım gelmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraat denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraat değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Kur’an okuyanın sesini aksettiren gramofondan (teyp, bilgisayar, tel., tv) veya radyodan gelen sese de kıraat denilemez. Bunun gibi sesler bir kıraat değil, bir kıraatın yankısı ve yansımasıdır; bunlara susup dinleme emrinin hükmü terettüp etmez." [Hak Dini Kur’an Dili, Eser Kitabevi, İstanbul, 1971, 4, 2361]

Go to top