Kaside-i Bürde'nin yazarı kimdir hocam? Ve niçin yazılmıştır, ne için okunur?
*******
Bu güzel ve esrarlı kasidenin kaili/şairi/müellifi, Muhammed bin Saîd bin Hammad bin Abdullah el-Bûsîrî (k.s.) hazretleridir. Kısaca İmam Bûsîrî diye bilinir, anılır. Babasının, Mısır’ın Bûsir karyesinden olması münasebetiyle bu ismi almıştır. Hicrî 608’de (m. 1212) doğmuş ve 696’da (m. 1296) Mısır’ın İskenderiye şehrinde rahmet-i Rahmân’a kavuşmuştur. Türbesi de oradadır.
Şemâili: Kısa boylu ve zayıf bir bünyeye sahip olan İmam Bûsîrî (k.s.) hazretlerinin zahirî planda başlıca sıkıntı kaynağı; hanımının hırçınlığı, ailesinin kalabalıklığı ve geçim sıkıntısı olmuştur. Ancak bizim için sıkıntı ve meşakkat gibi gözüken bu durumlar, Allah dostları için bir huzursuzluk sebebi değildir elbet… Terakkileri için birer vesiledirler.
Şâzelî tarikatının müessisi/kurucusu Ebu’l-Hasan eş-Şâzelî (k.s.) hazretlerine intisap eden İmam Bûsîrî (k.s.), O’nun irtihali üzerine yerine geçen Ebu’l-Abbas el-Mürsî’ye (k.s.) hitaben yazdığı 142 beyitlik “dal” redifli mersiyede, şeyhinin fazilet ve meziyetlerinden sitayişle bahseder...
Öyle anlaşılıyor ki; İbn Atâullah el-İskenderî hazretleri ile İmam Bûsîrî hazretleri, Şeyh Şâzelî’nin (k.s.) önde gelen iki mürididir. Ancak İbn Atâullah (k.s.) sözlerinde İlâhî aşk hissiyatını (temasını) dile getirirken, İmam Bûsîrî (k.s.) daha çok Peygamber aşkını-muhabbetini terennüm etmiştir. Allah dostu bu mübarek zat, hakikaten çok büyük bir şairdir. Fesâhât (güzel ve açık konuşmada) ve belâğatta (güçlü ve müessir ifadede) âdeta eşsizdir. Bilhassa Kaside-i Bürde’si âdeta bunun canlı misâli gibidir. Manevi bakımdan da çok büyük esrara sahiptir. Makamı üzere ihlâsla usûlüne uygun okuyanları dinlemek, büyük hazdır, manevi zevktir, terakkiye vesiledir... Kısaca bunun için yazılmış, bu maksatla okunur diyebiliriz. Tabii asıl te’lif sebebinin hikâyesi uzundur. Dilerseniz olabildiğince kısaltarak anlatmaya çalışalım.
İmam Bûsîrî (k.s.) bir rivayete göre Mısır’da vezirlik de yapmıştır. İlk önceleri şiir ve başka meşgalelerle ilgilenip Mısır sultanlarının yakınları arasına girdikten sonra güzel şiirleriyle onları öven, düşmanlarını da hiciv eden (yeren/kınayan) pek çok şiir yazmıştır. Bu durumu Kasîde-i Bürde’nin 140. beytinde şöyle ifade eder:
O’na övgü ile hizmetim; olsun vesile affına..
Şiirle ve boş işlerle, geçmiş ömrün günahına...
Bir gün evine giderken yolda rastladığı güzel yüzlü yaşlı bir zat ona:
- Yâ Bûsîrî, bu gece rüyanda Rasûlüllah’ı (s.a.v.) gördün mü? diye sorar. İmam-ı Bûsirî:
- Hâyır görmedim! diye cevap verir. Bu konuşmadan sonra O yaşlı zat başka bir şey söylemeden ayrılır. Ne var ki İmam-ı Bûsîrî’nin gönlüne, o anda Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) aşk ve muhabbeti düşer. O gece, rüyasında Rasûlullah Efendimizi görür ve içinin neş’e ve huzurla dolduğunu fark ederek uyanır. Bunun üzerine Efendimiz’i (s.a.v.) öven ve nice Peygamber âşıklarını sevgi deryasında yıkayan Mudariyye, Hemziyye gibi birçok medhiyeler / övgüler yazar. Kasîde-i Bürde’nin 149. Beytinde bunu şöylece dile getirir:
Düşüncemi övgüsüne, yönlendirdiğimden beri;
Başı darda her insana, O Rasûlü buldum hâmi.
Daha sonraki yıllarda vücudunun yarısı felç olur. Yürüyemez ve hareket edemez duruma düşer. İşte o zaman bu Kasîde-i Bürde’yi yazıp bununla Cenâb-ı Hakk’tan şifâ dilemeye yönelir. Kasîdeyi tamamladığı gece rüyasında İki Cihan Serveri Efendimizi (s.a.v.) görür. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) İmam Bûsîrî’den kendisi için yazdığı kasideyi okumasını ister. O;
- “Yâ Rasûlallah! Ben sizin için çok kasideler yazdım, hangisini emredersiniz?” deyince, Rasûlullah Ekrem Efendimiz kasidenin matla’ beytini okuyarak bu kasideyi işaret eder. Bûsîrî hazretleri kasidesini okurken Fahr-i Kâinat Efendimiz iki yana doğru sallanarak zevkle dinler. Tamamı 161 beyitten ibaret bulunan Kasîdenin 51. Beytinin birinci mısra'ını,
“Hakkında ilmin son hükmü; O da bir insandır ancak”,
olarak okuduktan sonra ikinci mısra'ını hatırlayamayarak takılır kalır. Bunun üzerine Rasûl-i Zîşân Efendimiz:
- “Oku yâ İmam!” diye buyurur. İmâm Bûsîrî:
- İkinci mısrayı hatırlayamadım yâ Rasûlüllah! der. Bunun üzerine mucize içinde mucize üzere Âlemlere rahmet yüce Peygamberimiz:
“Yaratmıştır O’nu Allah, en hayırlı kul olarak”
terkibinde ikinci mısra'ını ikmâl buyurarak beyti tamamlar. Kasîdenin tamamının okunmasından sonra Rasûlüllah Efendimiz mübârek avuçları ile İmâm Bûsîrî’nin felçli uzuvlarını mesheder/ovuşturur. Ne derin muhabbetin eseridir ki, İmâm Bûsîrî uyandığı zaman hastalığının zâil olduğunu / şifa bulduğunu görüp Allah’a hamdeder. O gecenin sabahında sıhhatine kavuşmuş ve sürûr içinde camiye giderken yolda Şeyh Ebu’r- Recâ hazretlerine rastlar. Ebu’r- Recâ (k.s.) ona:
- Yâ Bûsîrî!.. Fahr-i Âlem’i övdüğün kasîdeyi getir! der. İmâm Bûsirî;
- Rasûlüllah Efendimizi övdüğüm kasîdelerim pek çok. Hangisini istiyorsunuz? diye sorunca, Şeyh Ebu’r- Recâ:
“Gönül yakan o hasret mi? Selemdeki komşuları,
Gözünden akan yaşlara, karıştırıyor kanları”.
diye başlayan kasîdeyi istiyorum. Çünkü sen onu Peygamber Efendimizin (s.a.v.) huzurunda okurken işittim ve O’nun çok memnun olduğunu gördüm, der.
Bu kasideyi daha hiç kimsenin duymadığını zanneden İmâm Bûsîrî hayretler içinde kalır.
***
161 kıt’a’dan meydana gelen Kasîde-i Bürde on bölüm üzere düzenlenmiştir:
1 – 12 arası Rasûlullah Efendimize (s.a.v.) duyulan aşk ve hasret!
13 – 28 arası Nefsin kötülüğü ve terbiye edilmesinin gereği.
29 – 58 arası Sevgili Peygamberimize övgü…
59 – 71 arası Peygamber Efendimiz’in doğumu…
72 – 87 arası Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem’in mucizeleri…
88 – 104 arası Kur’ân-ı Kerîm’in ulviyet ve faziletleri…
105 – 117 arası Fahr-i Âlem Efendimizin Mi’racı…
118 –139 arası Peygamber-i Zîşânın cihadları…
140 –151 arası Seyyidü’l-Enbiya ve Hayru’l-Beşer Efendimizden şefâat dileme.
152 –161 arası Allah Teala’ya yalvarış-yakarış ve dua…
Coşkun bir peygamber âşığı olan İmam Bûsîrî’yi zirvelere taşıyan bu kasideye kendisi, “el-Kevâkibü’d-Dürriyye fî Medhi Hayri’l-Beriyye” adını verdiği halde, “Kaside-i Bürde” ismiyle tanınması, gördüğü rüyâdan kaynaklanmaktadır.
Dünyada en meşhur ve en çok okunan kasideler arasında yer alan bu eser, belli başlı bütün irfan / kültür dillerine tercüme edildiği gibi, Afrika, Güneydoğu Asya ve Balkanlardaki mahallî dillere de çevrilmiştir. Çeşitli bölge ve ülkelerde genellikle sünnet, nişan ve düğün merasimlerinde, mübarek gün ve gecelerde, ayrıca haftalık evrâd u ezkâr olarak okunmakta… Son münacât kısmı ise felçli hastalar üzerine yedi gün süreyle okunup Cenâb-ı Hakk’tan şifa niyaz edilmektedir.
Rabbim (c.c.), yukarıda isimleri geçen bu dostlarının ve cümlesinin sırlarını takdis elyesin. Kasîde-i Bürde’nin envâr ve esrârından da azamî derecede istifâde ve istifâzalar nasip eylesin Amin…