Selamun aleykum hocam; Envâru’l-Âşıkîn adlı eser Ehl-i Sünnet midir? Okunabilir mi?

 

*******

Ve aleyküm selam kardeşim;

Evet, Envâru'l-Âşıkîn kitabı Ehl-i Sünnet kıstaslarına uygun ve kıymetli bir tasavvufî eserdir. Müellifi, evliyaullahtan 15. yüzyılda Gelibolu’da yaşamış Yazıcızâde Ahmed Bîcân (k.s. d.?-v.1466) hazretleridir. Gayet tabii ki okunabilir, hatta okunmalıdır.

Malumunuz, dünyevî ve uhrevî kurtuluşumuzun, saâdet ve selâmetimizin ana maddelerini kabaca şöyle sıralayabiliriz:

1) Tashîh-i i'tikad… yâni inançları düzeltmek. Bu da Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat mezhebine bağlı kalmakla olur.

2)  Namazın ikâmesi… 5 vakit namaz. meşru mazereti olanlar müstesna, dâima cemaatle kılınacaktır.

3) İbadeti, yaratılışının hikmet ve sebebi bilmek… Zira en büyük vazifemiz, yaratıcımız olan Hâlık-i zû’l-Celâl ve’l-Kemâl hazretlerine ibadettir / kulluktur.

4) İhlâs, yâni kulluk vazifelerimize riya karıştırmamak... Allah Teâlâ'ya karşı daimâ ihlâslı olacağız. Sırf O'nun rızâsı için ibâdet edecek, hayırlarda-hasenatlarda bulunacağız.

5) Allah yoluna, İslâm dâvasına hizmet edeceğiz. Onu asla kendi şahsî-ailevî veya siyasî menfaat yahut nüfuzumuz uğrunda istihdam ve istismar etmiyeceğiz, ettirmeyeceğiz.

6) Nefsimizi temizlemek, ahlâkımızı güzelleştirmek… Bu da hakiki din âlimlerimizin-Allah dostlarının irşad ve nasihatlerini can kulağıyla dinleyip tatbik etmekle olur.

***

Kısaca temas ettiğimiz bu mevzûlarda derinleşmek isteyenler, büyük Ehl-i Sünnet âlimlerinin te'lif ve tasnif ettikleri ahlâk, nasîhat-öğüt, irşâd ve mev'iza kitaplarına mürâcaat etmelidirler. İşte sadedinde olduğumuz Envâru’l-Âşıkîn de bu mümtaz eserlerden birisidir. Müellif Ahmed Bîcân (k.s.) hazretleri eserinde diyor ki:

“...sonra Hak Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri halkı namaza buyurdu; Ahmed’in sûreti üzerine… yani namazın kıyâmı Elif'e benzer ve rukûi Ha'ye benzer ve secdesî Mîm'e benzer ve Tahiyyat’a oturması Dâl'a benzer...” [A.g.e., s. 201]

İşte kitapta belirtildiği gibi, hakikaten de namazda ayakta dururken Elif, rukûye eğilirken Ha, secdede Mim ve otururken Dâl harfleri gibi oluyoruz. Bunları Elif-Ha-Mim-Dâl’ı birlikte okuyunca ortaya mübarek Ahmed ismi çıkıyor… Gene harfler yanyana geldiğinde Muhammed ism-i serifi de ortaya çıkıyor.

Ahmed Bîcân hazretleri kitabın “Sebebü Te’lifi'l-Kitâb” (kitabı yazma sebebi) kısmında ise şunları söylüyor:

“Eğer dürr-i meknûn (saklı, örtülü, dizilmiş inciler) ister isen Envârul-Aşıkini mütâleâ eyle, ecr-i gayri memnûn ister isen Muhammediyyeyi mütâleâ eyle. Elhamdulillâh ki biz iki karındâş bu iki kitâbı cemi' eyledik. Anın içûn biz bu yolda zahmetler çekdik, tâ ki ervâh-i uşşâk (âşıkların ruhları) işbu kitablarla müşerref olub, Yazıcıoğullarına rahmet olsun deyûb hayr ile yâd ideler”.

İbarede ismi geçen “Muhamediyye” kitabını Muhammed Efendi, yani Ahmed Efendinin abisi yazmıştır. Aslı Arapçadır ve ismi “Meğâribü’z-Zeman’dır. Arapça bilmeyen ve bu eserden fayadalanamayanların ısrarı üzerine (H.853/M.1449) Ahmed Bîcân hazretleri Gelibolu'da onu Osmanlıca’ya terceme etmiş, adına da “Muhammediyye” demiştir. Kitap bu  isimle meşhur olmuştur. Ahmed Bîcân hazretleri eserde, ince tasavvufî mevzuları da işlemiş, bunları hal­kın anlayacağı bir şekilde anlatmaya çalışmıştır.

“Muhammediyye”nin bu kadar meşhur olmasını Prof. Fuad Köprü­lü, onun Ehl-i Sünnet inancı üzere oluşuna bağlamaktadır. Fahr-i Kâinat Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) karşı çok samimi bir sevgi ve bağlılığı dile getirmesinin de şüphesiz kitabın bu ölçüde benimsenmesinde tesiri muhakkaktır. Evliya Çelebi merhum Seyahatnamesinde, Ana­dolu'da birçok insanın Muhammediy­ye'yi ezbere bildiğini kaydetmektedir. Şu rahatlıkla söylenebilir ki, Muham­mediyye, Süleyman Çelebi merhumun Mevlid'inden sonra, aynı mevzuda yazılmış eserlerin en ünlüsü ve en beğenilenidir.

İşte bu sebeple Ahmed Bîcân hazretleri, “Gizli incileri istersen Envâru’l-Âşıkîn’i oku; sonsuz ecirler, mükâfatlar istersen Muhamediyyeyi oku” tavsiyesinde bulunduktan sonra devamla demiştir ki: “Bu kitapları biz iki kardeş zahmetler çekerek yazdık; ervâh-ı uşşâk, yani âşıkların ruhları bu kitaplarla şereflenip bizi rahmetle ansınlar diye.”

Cenab-ı Rabbi’l-âlemîn onlardan razı olsun, ruhlarını takdis, şefaatlerine cümlemizi nail eylesin.

Envâru’l-Âşıkîn, hicrî 855 yani miladî takvime göre 1451 senesinde, Sultan II. Murad’ın vefatı ve Fatih Sultan Mehmed Han'ın (k.s.) tahta çıktığı yılda yazılmıştır.

 

 

Go to top