- Ayrıntılar
-
Kategori: Akâid
-
Gösterim: 7917
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’ın i’tikad esaslarını, temel akaid kitaplarına göre, maddeler halinde şöyle hulâsa edebiliriz:
- Allah Teala hazretleri birdir, kadîmdir, a’raz, cisim, cevher, musavver, mahdud ve ma’dûd değildir.
- Kadîm, bizim tabirimizle evveli olmayan ve ahiri bulunmayan bir zat-i acell-i a’lâdır.
- Mahiyet ve keyfiyetle de vasf olunamaz.
- Bir mekâna muhtaç değildir.
- Üzerine zaman geçmez.
- O’na hiçbir şey benzemez.
- İlminden ve kudretinden hiçbir şey çıkmaz ve kaçmaz.
- O’nun zatıyla kaim sıfat- ı ezeliyyesi vardır.
- Sıfatları O’nun ne zatının aynı ve ne de gayrıdır. Mesela, aynaya baktığın zaman kendini aynada görürsün. O aynada gördüğün bir bakımdan tıpkı sen, ben değilim desen olmaz, benim desen gene olmaz. Onun için de ne aynıdır, ne de gayrıdır demişler. O sıfatlar da şunlardır: Hayat, ilim, kudret, irâde, semi’, basar, kelâm, tekvin.
- Allah Teala’yı görmek aklen de naklen de caizdir.
- Kainat, âlem cemî-i eczasıyla ve sıfatıyla muhdestir, yani yoktan vücuda çıkarılmıştır.
- Onu yoktan çıkarıp meydana getiren Allah Teala’dır. Kullarının bütün fiilleri, küfür, iman, tâat ve isyan cümlesinin hâlıkı/yaratıcısı Allah Teala’dır.
- Allah’tan gayrı Hâlık/yaratıcı yoktur.
- O fiillerin kullardan sudûru, yani oluşu/meydana gelişi Hak Teala hazretlerinin iradesi, meşiyyeti, hükmü, takdiri ve kazası iledir.
- Kulların işlerinde kendi ihtiyarları da vardır, onlar ile sevap ve ikab olunurlar.
- Tâatta sevap, ma’siyette de ikab vardır. Güzel işler işleyenleri iyi kimseler medhederler, ahirette de sevaba nail olurlar, bunlara Cenab-ı Hakk’ın rızası vardır.
- Fena ve kötü şeyler ki, ehli dünya da onu sevmez. Ahirette ikaba sebep olanlar da Hakk’ın rızasıyla değillerdir.
- Kul, gücü yetmediği bir şeyle teklif olunmaz.
- Sevap, Cenab-ı Hakk’ın fazlıdır, azabı da adaleti icabıdır.
- Maktûl eceliyle ölmüştür. Yani vurdular da öyle öldü demek değil de eceli gelmiş, o bıçak veya kurşun sebep olmuştur.
- Ecel birdir.
- Haram dahi rızıktır.
- Herkes kendi rızkını yer, gerek helal olsun gerek haram olsun.
- Kimse kimsenin rızkını yemeye kadir değildir.
- Allah Teala, dalâlet ve hidâyetini halk edendir.
- Dilediğine dalâlet ve dilediğine de hidâyet halk eder.
- Kula aslah (iyi-uygun-faydalı) olanı halk etmek, Allah Teala’ya vacib değildir.
- Rasûlullah ‘ın (s.a.v.) yakaza (uyanık halde) halinde şahsıyla (ruh mealceset) Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa’ya, oradan semaya ve oradan da Hakk Teala’nın murad ettiği yere urûcu haktır.
- Melekü’l-mevt haktır.
- Kabirde, bütün kâfirlerin ve bazı günahkârlar mü’minlerin azabı haktır.
- İbadet ve taat ehlinin nimetlere nail olması da haktır.
- Münker ve Nekîr meleklerinin kabirde sualleri de haktır.
- Kıyamet günü dirilme haktır.
- Amellerin tartılması haktır.
- Kitap haktır, hesap da haktır.
- Havz-ı Kevser haktır.
- Sırat köprüsü de haktır.
- Peygamberlerin, velilerin, şehitlerin şefaatı da haktır.
- Cennet ve Cehennem de haktır ve el’an muvcutturlar, bakidirler.
- Ne Cennet, Cehennem ve ne de içindekilere fana/yokluk gelmez.
- Büyük ve küçük günahlar her ne kadar çok olsa dahi mü’mini imandan çıkarmaz, küfre sokmaz.
- Cenab-ı Hakk, kendine yapılan şirki afvetmez.
- Şirkten maada, büyük ve küçük günahlardan dilediğini mağfiret eder.
- Küçük günahlara ikab caizdir. Büyük günahların da afvı caizdir, tevbe etmese dahi...
- İman, Peygamberimizin Allah tarafından haber verdiği her şeyi (kişinin) kalbiyle tasdik ve lisanıyla da söylemesidir.
- Ameller, hakikat-ı imana dahil değillerdir.
- Ameller, kendi nefislerinde ziyade olurlar. Fakat, hakikat-ı iman ne ziyade olur ne de eksilir.
- Amellerin ziyadesiyle imanın meyveleri ve nurları artar.
- Her mü’min, ‘Ben Hakka müminim’ demelidir. ‘İnşAllah ben mü’minim’ demek te’vil ile olsa dahi doğru değildir. Şek ile olursa, ittifakla, söyleyen dinden çıkar.
- İman tasdik ve ikrar olduğuna nazaran mahluktur ve kulun kesbidir, kazancıdır ve Hak’tan hidayet olduğuna göre de mahluk değildir.
- Mukallidin imanı şek ve şüpheden âri olursa sahihtir ve lakin kadir ise, delilleri terk ettiğinden âsidir.
- Bazı kere saîd (saadete erişen kişi) şakî, yani Cehennem ehli olur; bazen de şakî (Cehennemlik bir kişi) saîd yani ehl-i Cennet olur. Başka bir ifadeyle; Müslüman iken kâfir olur veya kâfir iken Müslüman olur. Fakat, Allah’ın hükmünde değişiklik olmaz, gerek zatında ve gerek sıfatında tağyir caiz değildir.
- Peygamber gönderilmesinde ve kitab-ı İlahinin inzalinda (inişinde) hikmet ve maslahat vardır.
- Hak Teala, kullarına beşerden peygamber gönderdi. İman ve ehl-i tâatı Cennetle tebşir ve ehl-i küfürle asileri de Cehennem ve ikabla tenzir etti. Nâsa (insanlara da) din ve dünyalarında muhtaç oldukları şeyleri öğrettiler. Onları mûcizelerle te’yid eyledi.
- İlk peygamber Adem aleyhisselam, son peygamber de bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.). Bütün peygamberlerin efdali Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’dır (s.a.v.).
- Melekler de Hz. Allah’ın kullarıdır. Ve emirlerini âmillerdir ve masiyetten ma’sumdurlar. Erkeklik ve dişilikleri yoktur, yemek ve içmeye muhtaç değillerdir.
- Peygamberler meleklerin rasûllerinden, meleklerin rasûlleri ise beşerin salihlerinden, beşerin salihleri de bütün meleklerden efdaldir.
- Kerâmet haktır ve o kerâmet, (velînin), şeriatında olduğu peygamberlerin mucizesinde dahildir. Veli kerametinde müstakil değildir.
- Veli, peygamberlik derecesine vâsıl olamaz.
- Kuldan, hiçbir hâl ile teklif sakıt olamaz.
- Efdal-i Evliya Ebu Bekir’dir (r.a.). Ondan sonra Ömer el-Faruk, ondan sonra Osman Zû’n-nûreyn, ondan sonra da Aliyyü’l Murtaza (r.aleyhüm) hazeratıdır. Hilafet de bu tertib üzeredir.
- Sahabeden hiçbirini hayırdan gayrı bir şeyle yâd etmek (anmak) caiz değildir.
- Hilafet otuz yıldır. Ondan sonra melik ve emirliktir.
- Ehl-i İslâm’a bir imam (emîr-lider) mutlaka lazımdır, Müslümanları hem korumak hem de işlerinin lâyıkıyla görülmesi, cuma ve bayram namazlarının sıhhati için gerektir.
- Fasıkın arkasında namaz kılmak caizdir. Fasıkın cenazesine de namaz kılmak caizdir.
- Her zaman mest üzerine meshetmek caizdir.
- Dirilerin ölülere duası ve sadakaların ölülere faydası vardır.
- Zamanların ve mekânların faziletleri haktır. Ramazan ayı, recep, şaban, muharrem, arefe günü, bayram günleri, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Kuds-i Şerif ve mescidler gibi.
- İlim, akıldan efdâldir. Müşriklerin çocukları hakkında imamımız sükut etmiştir.
- Sihir vâkidir.
- Göz değmesi de caizdir (haktır).
- Müctehid bazen isabet eder bazen hata eder.
- İçtihadında isabet ederse iki sevap alır, hataları da afvolunur (bir sevap alır).
- Kur’an-ı Kerim’deki nassların mümkün olduğu kadar zahirine hamdolunması vaciptir.
- Ümmetten hiçbirisine Cennetle şehadet etmeyiz. Yalnız Rasûlullah’ın (s.a.v.) şehadet ettikleri Aşere-i Mübeşşere müstesna. Onlar da şunlardır: Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sa’d, Said, Abdurrahman b, Avf, Ebu Ubeyde b. El- Cerrah rıdvanullahi Teala aleyhim ecmaîn.
- Deccâlin çıkması haktır.
- İsa’nın (a.s.) semadan nüzûlü haktır.
- Dâbbetü’-arz’ın hurûcu haktır.
- Kahine, müneccime, arrâfa gidip bir şey sormak caiz değildir. Fal bakıcılar da buna dahildir.
- Bunların söylediklerine inanmak da caiz değildir.
- Cemaat hak ve sevaptır, rahmettir. Ayrılık azaptır.
- Allah Teala indinde makbul din İslâm dinidir.