Hz. Mehdî’nin gelmesi, Hz. İsa’nın nüzûlü (gökten yeryüzüne inişi), Deccâl’in zuhuru (çıkışı) kıyamet alâmetlerinin büyüklerindendir. Bunlara toptan inanmamak -Allah korusun- insanı küfre sokar.
Sırasıyla açıklamaya çalışalım…
1. Hz. Mehdî’yi (aleyhirrahmeti verrıdvân) inkâr eden, kıyamete yakın zuhur edeceğini kabul etmeyen dâl (sapıtmış, doğru yoldan ayrılmış, hataya düşmüş, günaha girmiş) olur. Zira bu mesele mânen mütevatır hadislerle sabittir.
2. Hz. İsa’yı (aleyhisselâm) inkâr eden, yani ahir zamanda yeryüzüne ineceğine inanmayan kâfir olur. Aşağıda açıklamaya çalışacağız, bu husus ayetle sabittir.
3. Deccâl’in (aleyhillâne) çıkacağını inkâr da yine insanı dalâlete sokar; çünkü bu mevzudaki hadisler de tevatür haddine ulaşmıştır.
***
Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
“Kalblerinin mühürlenmesinin diğer bir sebebi de (İsa'yı) inkâr etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftirada bulunmalarıdır. Bir de ‘Biz Allah'ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük’ demeleridir. Oysa onu ne öldürdüler, ne de astılar. Fakat öldürdükleri kimse, onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana tam bir kuşku içindedirler. O hususta bir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Onu kesinlikle öldürmediler. Fakat Allah onu kendisine yükseltmiştir. Allah, azîz'dir (daima üstündür), hikmet sahibidir.” [Nisa suresi, 156-158]
Bu ayetlerin arkasından Allah Teala, 159. ayette de şöyle buyurmaktadır:
“Andolsun, Kitap Ehli'nden hiçbir kimse yoktur ki, ölmeden önce ona (İsa'ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet gününde o, onlara şahitlik edecektir.” [Nisa suresi, 159]
Demek ki; İsa aleyhisselam yeryüzüne indikten sonra, efrâd-ı ümmetten bir ferd olarak İslâm’a hizmet edecek… Ve ölmeden önce ona inanmayan kimse kalmayacak... O da onlara ahirette şahitlik edecek.
***
Hz. İsa’nın (a.s.) nüzûlü (inişi) iki türlü olacak:
(1) Nüzûl-i suğrâ (küçük iniş): Bu Nasrâniyetin (Hıristiyonlığın) yıkılmasıdır. Hakikatte Nasârâ yıkılmış ve Kilise sultasını/hâkimiyetini yitirmiştir.
(2) Nüzûl-i kübrâ: Bu daha çıkmadı. Lakin yakın zamanda zhuru eder; putları kırar, Deccâl’i yok eder ve cizyeyi kaldırıp, ‘Ya iman ya ölüm’ diyerek bütün küffârı kılıçtan geçirir.
Mehdî-yi Âl-i Rasûl, (idaresi) zamanında inşaallah (küffarı) cizyeye bağlayacak. İşte o zaman tam manasıyla ahkâm(-ı ilahi) tatbik edilecek. Ve Mehdî-yi Âl-i Rasûl bizim usûlümüz üzere gelecektir. Decâcile Yahûdilerin Mehdisi’dir. İnşaallah İslâm Mehdîsi de yakında çıkacak, şimdi o devirdeyiz. [Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), nakleden, Ziya Sunguroğlu, Notlarım, s. 126]
***
İmam Kevserî (rh.) de Hz. İsa’nın (a.s.) inişi ile ilgili görüşlerini şu şekilde bildirmiştir:
"Hz. İsa’nın (a.s.) inişiyle ilgili hadis-i şerfilerdeki tevatür, ‘tevatür-i manevîdir.’ Sahih ve hasen hadis-i şeriflerin her biri, farklı manalara delalet etmekle birlikte hepsi de Hz. İsa’nın ineceği hususunda söz birliği içindedirler ki; bu, hadis ilminin kokusunu koklayan bir kimse için inkârı mümkün olmayan bir hakikattir. Mehdî ile Deccal'in çıkacağı ve Hz. İsa'nın ineceği hususundaki hadis-i şeriflerin tevatür derecelerine ulaşmış olmaları, hadis ilmi ehlince asla şüphe edilecek bir husus değildir. İlm-i kelâm ehlinden (akaid ilmiyle meşgul olanlardan) bazısının, kıyamet alametleriyle ilgili hadislere inanmanın vacip olduğunu kabul etmeleriyle beraber, bu hadislerden bir kısmının mütevatir olup olmadığı hususundaki şüpheleri ise, hadis ilmiyle ilgili bilgilerinin azlığından kaynaklanmaktadır." [İmam Kevserî, Nazratün Âbira, s. 44-49]
Müfessir İbn-i Kesir (rh.) ise, mevzu ile ilgili ayetlerin tefsirini yaptıktan ve ilgili hadisleri açıkladıktan sonra fikrini şöyle ifade etmektedir:
"İşte bunlar Rasûlullah’tan (s.a.v.) mütevatir olarak rivayet edilmiştir ve bu hadis-i şeriflerde, Hz. İsa'nın nasıl ve nereye ineceği hususu açıklanmıştır. Hz. İsa'nın cesed-i şerifiyle dünyaya ineceği hakkında zikredilen sahih ve mütevatir hadis-i şerifler, te’vile (başka şekilde yorumlanmaya) elverişli değildir. Dolayısıyla, zerre kadar imanı ve insafı olan herkesin, Hz. İsa'nın yeryüzüne ineceğine inanması gerekmektedir. Bunu ancak şeriata zıt, Allah'ın Kitabına, Rasûlü'nün Sünnetine ve Ehl-i Sünnetin ittifakına muhalif olan kimseler inkâr edebilir." [Tefsîru İbni Kesîr, 1, 578-582]
Hasılı, Hz. İsa (a.s.) hakkındaki hadisler tevatür derecesindedir
***
İslâm âlimleri Hz. İsa'nın gelişini, akîde mevzuu olarak değerlendirmektedirler.
Ehl-i Sünnet'in inanç mevzularını açıklayan hemen bütün eserlerde, Hz. İsa’nın kıyametten önce yeryüzüne ineceği, Deccâl ile mücadele edip onu öldüreceği, gerçek din ahlâkını dünyaya hâkim kılacağı yer almaktadır. İslâm âlimleri, Kur'an-ı Kerim'de yer alan delilleri ve hadislerde bildirilen haberleri bir arada değerlendirerek, Hz. İsa’nın dönüşüne inanmayı önemli bir inanç esası olarak kabul etmişler... Ve meseleyi şu şekilde açıklamışlardır:
1. Nisa suresi'nin 157. ayetinde Allah, "... Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi..." diye bildirmiştir. Bu ayetle birlikte Kur'an'ın diğer pek çok ayetinde Hz. İsa’nın Allah katında diri olduğu bildirilmekte ve yeryüzüne ikinci kez geleceğine işaret edilmektedir. İslâm âlimleri bu mevzuda ittifakla, bunun aksini savunmanın hiçbir şekilde mümkün olmadığını söylemektedirler. Mesela İbn Hazm bu ayeti tefsir ederken; ‘Hz. İsa’nın öldürüldüğünü söyleyen bir kimsenin mürted (İslâm dininden dönmüş) veya kafir olacağını’ vurgulamıştır. [İlmü'l-Kelâm, İbn Hazm, s.56-57]
Câbir İbn-i Abdullah'dan (r.anhuma) rivayet edilen "Mehdî'nin çıkışını inkâr eden, muhakkak Muhammed’e (s.a.v.) indirilene küfretmiştir. Meryem oğlu İsa'nın inişini inkâr eden de muhakkak kâfir olmuştur. Deccâl'in çıkacağını kabul etmeyen de muhakkak kafirdir" hadisi de İslâm âlimleri tarafından kullanılan bir diğer delildir.
Bu hadis, Şeyh Hâce Muhammed Pârsâ'nın Faslu’l-Hitâb, Şeyh Ebu Bekir el Kelabazî'nin Meani’l-Ahbar, İmam Süheylî'nin er-Ravzu’l-Ünüf, İmam Süyûtî'nin el-Arfu’l-Verdî fi Ahbâri’l-Mehdî gibi meşhur İslâmî kaynaklarda yer almaktadır. Ayrıca Şeyh Ebu Bekir, bu hadisin senedini de, "Bize Muhammed İbni Hasen, ona Ebu Abdillah el-Huseyn İbni Muhammed, ona İsmail İbni Üveys, ona Mâlik İbni Enes, ona Muhammed İbni Münkedir, ona da Cabir İbni Abdillah Hazretleri böylece bildirmişlerdir" diyerek açıklamıştır.