- Ayrıntılar
-
Kategori: Fıkıh
-
Gösterim: 4447
“îlâ' - إيڵاء” yemini ” nedir, ne değildir?
Îlâ’ yemini, evlilik akdinin sona ermesine yol açabilen bir yemin nev’idir. Kocanın hanımiyle cinsel teması hususunda yemin, adak veya bir şarta bağlayarak, belirli veya belirsiz bir süre kendisini bundan men’etmesi anlamında fıkhî bir tabiridir.
Yemin ederken süre belirlenirse, bunun en az dört ay olması gereklidir. İslâm'dan önce, Hicaz bölgesi Arapları îlâ’ işlemini, zıhar gibi bir boşama yöntemi olarak uyguluyorlardı. Ancak tasarrufun sonucu geniş bir zamana yayıldığı için bu daha çok kadını baskı altına almak, ona zarar ve sıkıntı vermek için kullanılmaktaydı. Çünkü koca, bir-iki yıl veya daha uzun süreyle eşine karşı kocalık görevini yapmıyor, yeni yeminle süreyi uzatıyordu. Îlâ’ sonuna kadar evlilik akdi devam ettiği için, hanımı yeni bir evlilik yapma imkânı bulamaz ve gönlü incinmiş olarak günlerini geçirirdi. [Bkz. el-Meydânî, el-Lubâb fi Şerhi'l-Kitâb, Kahire, t.y., 3, 59-63; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve Istîlâ’hât-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1968, 2, 290-310]
Ancak İslâm, eşiyle bu manada ilişki kesmeyi dört aylık süre ile sınırladı. Koca bu süre içinde her an yemininden dönüp, eşiyle barışabilecek ve yemin keffareti vererek uhrevî sorumluluktan kurtulabilecektir. Ancak eşine dönmeksizin dört aylık müddet sona ererse evlilik de sona erer.
Îlâ', şer'î-aslî deillerden Kitap ve Sünnet’le sabittir. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
"Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer bu süre içinde, yeminlerinden dönerlerse, muhakkak ki Allah, her şeyi çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Eğer boşamayı kastederlerse, şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla işiten, tamamiyle-kemaliyle bilendir." [Bakara suresi, 226-227]
Hz. Âîşe validemizden (r.anha, v. 58/677) şöyle dediği nakledilmiştir:
"Rasûlullah (s.a.v.) hanımlarına îlâ’ yaptı ve kendisine helâlı haram kıldı. Arkasından da haramı helâl yaptı ve yeminden dolayı keffaret verdi." [Buhârî, Sahih, Savm, 11, Salât, 18, Nikâh, 91, 92, Talâk, 21, Eymân, 20, Mezâlim, 25; Tirmizî, Sünen, Talâk, 21; Nesaî, Sünen, Talâk, 32]
Îlâ'da belirli bir süre veya süresiz olarak hanımına yaklaşmamak üzere, Allah'a veya O'nun örfen yemin için kullanılabilen îlâhî sıfatlarına kocanın yemin etmesiyle süre başlar. Koca, cinsî temastan uzak kalmayı, kendisine ağır gelebilecek bir adağa veya boşama gibi bir şarta bağlamak suretiyle de îlâ’ tasarrufunda bulunabilir. Mesela;
"Allah'a yeni yemin olsun ki, dört ay sana yaklaşmayacağım!". “Vallahi, bundan sonra seninle temasta bulunan...", "Seninle temasta bulunursam üzerime hac farz olsun veya yüz rek'at namaz kılmak üzerime borç olsun", "Seninle temasta bulunursam, evliliğimiz sona ermiş olsun" gibi sözlerle îlâ’ meydana gelir. Bütün bunlar boşamada olduğu gibi, niyete bağlı olmaksızın sonuç doğuran açık kelimelerdir. Kimi zaman, niyet edilerek kinayeli lafızlarla da îlâ’ işlemi başlatılabilir. Eşiyle ilişiğini kesmeyi kastederek; "Bundan sonra seninle bir yastığa baş koymam, seninle bir yatağa yatmam" gibi sözler bu mahiyettedir. [el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', 3, 162 vd.; İbnu'l-Humâm, Fethu'l-Kadîr, 3, 182 vd.; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslamiyye ve Istîlâ’hât-ı Fıkhıyye Kâmusu, 2, 290 vd.]
Hanefilere göre, îlâ’nın rüknü; kocanın, eşiyle bir süre temasta bulunmayacağına yemin etmesi veya îlâ’ için kullanılan açık ya da kinayeli sözlerdir. Fukahanın çoğunluğuna göre, bu rükünler dört tanedir ve şunlardır: Yemin eden, yemin lafzı, cinsî temas ifade eden kelime ve süre.
İlâ'nın şartları:
1. İlâ yapan kocanın, ergin ve temyiz gücüne sahip olması gerekir. Küçük çocuk ve akıl hastasının yapacağı îlâ’ geçerli değildir.
2. Nikâh akdinin devam etmesi veya kadının cayılabilir boşamadan dolayı iddet beklemekte olması gerekir. Kadın, üç boşama veya bir kesin (bâin) boşama ile boşanmışsa, artık îlâ’ya gerek kalmaz.
3. İlâ'nın bir yerle sınırlandırılmaması gerekir. Çünkü kocanın bu yer dışında cinsî temasta bulunması mümkündür.
4. Kişinin eşinden ayrı kalma süresi, ya mutlak olmalı veya en az dört ay olarak belirlenmiş bulunmalıdır. [ Bilmen, a.g.e, 2, 290 vd.]
Dört aydan kısa süreli îlâ’, evlilikle ilgili bir sonuç doğurmaz. Bu durumda koca, süre dolmadan önce eşine dönerse, yeminini bozmuş sayılacağı için sadece yemin keffareti gerekir.
Dört ay ve daha fazla bir süreyi kapsayan îlâ’ hukuki sonuçlarını doğurur. Bu durumda koca, dört ay dolmadan önce her an eşine dönebilir. Bu takdirde yeminini bozmuş sayılacağı için, kendisine yemin kefareti gerekir. Böyle bir durumda eşlerin birbirine dönmesi ve evlilik hayatının devam etmesi teşvik edilmiştir: "Eğer eşlerine dönerlerse, şüphesiz Allah çok mağfiret edici ve çok rahmet edici / bağışlayıcıdır." [Bakara suresi, 226] Kocanın eşine dönmesi cinsî temasta bulunmakla veya bunun mümkün olmaması halinde sözlü olarak gerçekleşir. Yemin Allah'ın ismi veya örfen yemin etmede kullanılan îlâhî bir sıfatıyla yapılmışsa, bunun bozulması halinde, diğer yeminlerde olduğu gibi kefaret gerekir. Bu da varlıklı koca için; köle azat etmek veya on yoksulu bir gün (sabah-akşam iki öyün) doyurmak ya da giydirmektir. Koca yoksul ve bunları yapacak güce sahip değilse, arka arkaya üç gün oruç tutar. [Mâide suresi, 89]
Yemin; "Seninle cinsî temasta bulunursam, üzerime hac farz olsun veya bu takdirde sen benden boş ol" gibi bir adağa yahut bir şarta bağlanmışsa, dört ay dolmadan yemin bozulunca, üzerine hac farz olur. Boşama şartına bağlamada ise, evlilik sona erer.
Dört aylık süre dolmuş bulunursa, îlâ’ genel amacına ulaşmış olur. Hanefîlere göre, bu durumda hâkime başvurmaya gerek olmaksızın, mücerred olarak sürenin geçmesiyle "bâin boşama" meydana gelir. Çünkü dört aydır kocalık görevini yapmayan bir erkeğin bu kadın üzerindeki zulmünü kaldırmak ve onun yeniden evlenmesini sağlamak, ancak bâin boşama halinde mümkün olur. Hanefilerin bu görüşü, ashâb-ı kirâmdan Hz. Osman, Hz. Alî, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer ve Zeyd b. Sabit'e (r.anhum) dayanır.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî fakihlerine/hukukçularına göre ise, Îlâ'da dört ay tamamlanınca, evlilik kendiliğinden sona ermez. Bu durumda koca eşine döner veya onu boşar. Her ikisini de yapmazsa, kadın hâkime başvurarak boşanma isteğinde bulunur ve hâkim eşleri boşar. Her iki durumda da bir "talâk-ı ric'î / cayılabilir boşama" meydana gelir. Dayandıkları delil; îlâ’ ayetlerinde kocanın eşine dönmesiyle boşama arasında muhayyer bırakılmış olmasıdır.
N e t i c e
Evlilik devam ederken kocanın dört ay süreyle kocalık görevlerini yapmaması veya evi terk etmesi halinde evlilik sona ermektedir. Boşama ister bâin, isterse ric'î sayılsın, sonuçta erkeğin bir boşama hakkı eksilmektedir. Bu eşlerin, Hanefilere göre yeni bir nikâh akdiyle, fukahanın çoğunluğuna göre ise, iddet içinde, eşine dönme yoluyla yeniden evliliklerini sürdürmeleri mümkündür. [Bkz. Alûsî, Rûhu'l-Meâni, 2, 129; el-Aynî, Umdetü'l-Kâri, 17, 58-61; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Beyrut, 1328/1910, 3, 162-175; İbnu'l-Humâm, Şerhu'l-Kâdir, Mısır, 1315-1317, 3, 182-199; İbn Rüşd el-Hard, Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır, t.y., 2, 99 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire, 1970, 7, 315 vd.; İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtâr ale’d-Duri'l-Muhtâr, 1307, 2, 749 vd.; İbn Kesîr, Muhtasaru Tefsîri İbn Kesîr, İhtisar ve Tahkîk, M.Alî es-Sâbûnî, Beyrut 1402/1981, 1, 200, 201; Fahruddîn er-Râzî, Tefsîr, 6, 80 vd.; Şamil İslam Ans., İ. Md., Hamdi Döndüren]