Halis ECE
Karıncalar, böceklerin zarkanatlılar cinsinin büyük bir familyasını teşkil eder. Topluluk hâlinde yaşar, muayyen bir komuta ile hareket ederler. Aralarında fevkalâde bir vazife taksimi vardır. Karıncalardan her bireri, üzerine düşen vazifeyi kusursuz yerine getirirler. Keyfiyeti tam olarak bilinmemekle birlikte, son zamanlarda yapılan ilmî çalışmalarla ortaya çıkmıştır ki, aralarında müşterek bir dilleri vardır.(1)
***
Kur’ân-ı Kerim ise, 15 asır öncesinden Süleyman aleyhisselâmın, sâir mahlûkatın olduğu gibi karıncaların da dilini anladığından bahsetmekte; dolayısıyla onların da bir lisânının olduğuna işâret etmektedir. Bahis mevzuu âyetlerin mealleri şöyledir:
“Nihâyet karınca vâdisine geldikleri (üç mil, takrîben 5 km. yaklaştıkları) zaman, dişi bir karınca,
- Ey karıncalar! dedi. Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu, farkına varmadan sizi ezmesin!
“(Süleyman aleyhisselâm), onun sözüne gülerek tebessüm etti ve dedi ki:
- Yâ Rabb! Beni nefsime zâbıt kıl (beni nefsime bırakmayıp doğrudan doğruya idare ederek, onu düzen ve disipline koy) ki; bana ve ana-babama verdiğin nîmetine şükredeyim, râzi olacağın iyi bir amel yapayım. Ve beni rahmetinle sâlih kulların arasına dâhil et.”(2)
***
Elmalılı Hamdi Efendi merhum, bu âyeti tefsir ederken dikkat çekici açıklamalarda bulunmaktadır. Biraz sâdeleştirerek naklediyoruz:
“Karıncalar birçok hayvanat meraklıları tarafından incelenmiş ve pekçok enteresan hikâyeler anlatılmıştır. Topluluk hâlinde yaşadıkları herkes tarafından görülüp bilindiği gibi, güçleri, gayret ve çalışkanlıkları da bilinmektedir. Komuta ile hareket ettikleri, birbirlerine teblîğat yaptıkları, postacıları ve kontrolörleri bulunduğu kaydedilmiştir. Nasıl söylediklerini bilmesek de, herhalde bir şeyler anlattıklarını biliyoruz...
“... Burada şunu kaydedelim:
“Karıncaları araştıran bir uzman, yuvalarının önüne bir şeker koyuyor. Bir kısmı bunu haber alıp yemeye başlıyorlar. Derken şekerin üzerine biraz rakı döküyor. Bu defa bir kısmı kaçıyor, bir kısmı yiyor ve sarhoş oluyor. Uzman, kaçanları da yiyenleri de ayrı renklerle işâretliyor. Kaçanlar vaziyeti yuvaya haber veriyorlar. Bir müddet sonra yuvadan, kalabalık bir grup karınca gelip, sarhoş olanları öldürüyorlar.(3)
***
“Böcekler üzerinde bugünkü çapta tetkiklerin yapılamadığı zamanlarda, bu derece anlaşılamayan ve çeşitli zorlamalarla te’vili yapılmaya çalışılan bu âyetler, son zamanlarda bu sâhada yapılan araştırmalarla bugün daha açık bir şekilde anlaşılabilmektedir. Dolayısıyla bu âyetler, Müslümanlar’ı bu nevi çalışmalar yapmaya teşvik etmektedir.
“Burada ayrıca Süleyman aleyhisselâmın duâsında geçen, “Râzi olacağın sâlih bir amel yapayım” niyâzının da üzerinde durmak gerekir. Zira “salah”tan maksat; tam bir iyiliktir ki, hiçbir günah lekesi olmaksızın Rahmân olan Allâh’ın rahmetine kavuşmak demektir. Hz. Süleyman’ın bu duâsıyla ortaya koyduğu ulvî ruh hâli, güzel ahlâk ve fazilet duygularının önderi olması gereken devlet adamlarına, diğer idarecilere yüksek ilhamlar verecek dersleri de içinde bulundurmaktadır.”(4)
DİPNOTLAR
(1) Maurice Bucaille, Tevrat, İnciller ve Kur’ân, Terc. Dr. M. Ali Sönmez, 307-308.
(2) Kur’ân-ı Kerim, Neml sûresi, 18-19.
(3) Hak Dini Kur’an Dili, Elmalılı, M. Hamdi Yazır, Eser Neşriyat, İstanbul, 5, 3667-3668.
(4) Elmalılı, A.g.e., 5, 3668.